Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hasan Balaban

Hasan Balaban

TAKAZA

Biz Ay'a gidiyoruz...

14 Haziran 1999 tarihli The New York Times gazetesinde yayınlanan Celestine Bohlen imzalı haber:

İstanbul, 12 Haziran- Kırgızistan Dışişleri Yetkilisi'nin, uluslararası bir toplantıda Türk meslektaşına doğrudan sorduğu bir soru, Türkiye'de gazetelerin ilk sayfa haberi oldu. Bu Orta Asya ülkesinin resmi yetkilisi Rosa OTUNBAEVA, Türk Bakan'a, "Bağımsızlığı kazandığımızda, sizden ilham aldık. Türkiye, bizim ufkumuzdu. Türkiye'ye baktığımızda, bir gün sizin gibi olacağımızı düşünürdük" dedi.

Kırgız yetkili, daha sonra gözlerinde yaşlarla şaşkınlık yaratan soruyu sordu: "Size ne oldu?"

2010-2011 Yıllarında Kırgız Cumhurbaşkanlığı görevinde de bulunan Sayın Rosa Otunbaeva'ya sağlıklı uzun ömürler dileyerek bize ne olduğunu söyleyelim.

Üzülmeyin, biz Ay'a gidiyoruz.  

***

Dünya, bir sığlık ve paranoyanın pençesinde...

Politik bilimcilere göre; 2010'lu yıllarda Demokrasinin ürettiği otokrat liderlerin çoğaldığı dikkat çekici bir gerçek.

Demokrasiyi kullanarak iktidara gelmiş devlet başkanlarının, yolsuzlukları, baskıları, suistimalleri, anayasal çizgileri aşması yaptırımsız kaldıkça, bu yapılanlar normale dönüşüyor...

Anglo Sakson muhafazakar Boris Johnson'dan Ortodoks 'çar' Putin'e, Katolik solcu Duterte'den, Katolik sağcı Jair Bolsonaro'ya, Nazi grupların favorisi Hristiyancı Orban'dan, Yahudi milliyetçisi Netanyahu'ya, Latin dünyasının Bolivar'ı olma heveslisi solcu Latin devlet başkanlarından, Müslüman dünyasının halifesi olma heveslisi Orta Doğu liderlerine, Hindu Modi'den Pakistani popülist Imran Khan'a, Katolik muhafazakar Jaroslaw Kaczynski'den ateist Miloš Zeman'a ve daha birçok 'seçimle' başa gelmiş otokrat liderler...

Elbette ülkedeki "tek otorite, tek adam" olma hevesleri en ortak özellikleri. Hepsi tam anlamıyla henüz diktatörlüklerini kuramamışsa da, 'Türkmenistan devlet başkanı gibi olmak' hepsinin (düşündükçe uzaklaşan ancak uzaklaşıldığı oranda cazibesi artan) kızıl elması...

Bu neo-diktatörleri veya dikta heveslilerini, diktatör denince akla gelen ilk isimler olan, Stalin, Hitler ve Mussolini gibi 20'nci yüzyıl diktatörlerinden ayıran bir özellikleri var.

Bu yeni dalgada ideoloji de, politik gaye de, kutsal dava da, 'millî mesele' de tek: Liderin şahsı.

O şahsın mutlak iktidarını tesis etmek ve onu ömrü boyunca o koltukta tutmak... Bu liderler politik davalarını, 'elitlere karşı milletin hakiki evlatlarının mücadelesinin temsilcisi olmak' gibi müphem bir yaklaşıma indirgiyor.

Destekçileri de, peşinden gittikleri 'tarihi' liderin, "milletin hakiki evladı sizsiniz. Sizin dışınızdaki herkes vatan haini, dinimizin düşmanı, ekmeğimizin düşmanı. Bu ülkeyi sömürmek ve bu milleti dejenere etmek isteyen küresel güçlerin piyonu" telkinine kolayca kanabilecek bir sığlık ve paranoyanın pençesinde.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları