12 Şubat akşamı bugün için muhalefette bulunan altı siyasi parti lideri yuvarlak bir masa etrafında toplandı, ülkemizde demokrasiyi korumak ve daha iyi işletmek üzere mutabık olduklarını açık ve net olarak beyan ettiler. Yapılan ortak açıklamada ise partiler, üzerinde anlaşılan mutabakatın 28 Şubat tarihinde kamuoyuna duyurulacağını söylediler.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu,
İYİ Parti Lideri Meral Akşener,
Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu,
Deva Partisi Lideri Ali Babacan,
Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu
Demokrat Parti Lideri Gültekin Uysal
Bir masa etrafında toplanarak ülkemizde demokrasinin devamı ve gelişmesi için savaşan bu liderlere açıkçası hepimiz çok büyük bir teşekkür borçluyuz.
Bütün anketlerde seçmen nüfusunun en az yarısını oluşturduğu açık ve net olan bu muhalefet blokunun demokrasimize sahip çıkması son derecede mühimdir. Çok farklı dünya görüşleri, yaşam biçimleri ve çözüm yöntemleri olsa dahi bu partilerin mesele memleket ve demokrasi meselesi olunca bir araya gelip çözüm üretebileceklerini göstermesi demokrasimiz ve siyasi kültürümüz açısından çok kıymetlidir.
Türkiye son 20 yılda gittikçe otoriterleşen bir iktidar yapısına sahiptir, yapılan son anayasa değişikliği ile kurulan BAAS tipi tek adam rejimi ise bu otoriterleşmeyi daha da hızlandırmış ve derinleştirmiştir.
Bir ülkenin demokrasi olup olmadığını belirleyen en temel ölçüt iktidarın seçimle belirlenmesi değil seçimle gelenin seçimle gitmesi, yerini muhalefete bırakabilmesidir.
Türkiye'de çok uzun yıllardır seçimle gelenin seçimle gideceğine dair herhangi bir tereddüt olmamıştı, öyle ki tek partili dönemden çok partili siyasi yaşama geçiş dahi son derecede rahat olmuş, diktatör olmakla itham edilen Kurtuluş Savaşı kahramanı İsmet Paşa dahi iktidarı seçimle devredip geçip muhalefet sıralarına oturmuştur.
Demokrasimiz zaman zaman dış güçler tarafından desteklenen darbeler ile kesintiye uğramış olsa dahi seçimler ile sorun hep çözülmüş, milletimiz kendi egemenlik hak ve özgürlüklerine sahip çıkmış, cumhuriyetin devamını, milli iradenin hâkimiyetini ve demokrasinin yaşamasını sağlamıştı. Öyle ki darbe yapanlar dahi seçimler ile tasfiye edilebilmişlerdi. Milletimiz 12 Eylül darbesinin failini seçimler ile Marmaris'e resim yapmaya yollayabilmiş, yıllar sonra da olsa yargılayarak mahkûm etmişti.
Bütün bunlara rağmen özellikle son anayasa değişikliğinden itibaren kurulan tek adam yönetiminde artık seçimle gelenin seçimle gitmeyeceğine dair söylenti yahut da dedikodular dolaşıp duruyor.
Çok derin ve büyük bir ekonomik kriz ile uğraşılırken buna birde siyasi krizin eşlik etmesinden korkan halkımız mutsuz ve karamsar bir havaya giriyor.
Bakın bana inanın bu karamsarlığa hiç mi hiç gerek yok, bu ülkede cumhuriyete ve demokrasiye bağlı güçler çok büyük bir çoğunluktur ve Türk milleti de cumhuriyetin kıymetini bilir her daim egemenlik hak ve özgürlüklerine sahip çıkar.
Son yerel seçimlerde Millet İttifakının kazandığı zafer, iktidarın İstanbul seçimlerinde sonuçları kabul etmemek için çırpınması, bin bir desise ile seçimleri yenilemesi ve buna rağmen açık fark ile kaybederek İstanbul'da yönetim değişikliğini kabullenmek zorunda kalması bu tip söylentileri boşa çıkaran bir kanıt ve demokrasimiz için büyük bir umuttur.
İktidarın söylediği "İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybeder" sözü bir gerçekliği işaret etmektedir İstanbul Türkiye'nin aynasıdır ve burada olan biten her şey tüm Türkiye'ye yayılır.
Milet İttifakı Liderleri Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu ve Gültekin Uysal İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere neredeyse tüm büyükşehirlerde seçimleri kazanmış ve bu şehirlerde iktidar seçimler ile el değiştirmiştir, benzer bir iktidar değişikliğinin Cumhurbaşkanlığı seçiminde de ortaya çıkacağı bu günden görülmektedir.
Demokrasilerde seçim kazanmayı bilmek kadar seçim kaybetmeyi hazmedebilmek de çok önemlidir bunu bu günün iktidarına da hatırlatmak gerekiyor.
