Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hakan Paksoy

Hakan Paksoy

MİLLİ DÜŞÜNCE

Bayram ve Türkiye'nin gerçekleri!

Bugün benim yazı günüm ama aynı zamanda da bayramın birinci günü. Müslümanlar için özel ve önemli bir gün. Allah için kesilen kurbanların bir kısmı eş dost ile birlikte yenecek, çoğu da konu komşu ve fakir fukaraya dağıtılacak. Paylaşmanın ve birilerine vermenin keyfi, sağladığı rahatlık ve gönül huzuru bizi birkaç gün hayatın gerçeklerinden uzaklaştıracak. Birkaç günlük bu huzur ve mutluluk, pilin şarj olması misali, bize güç kazandıracak.

Kimimiz hayatımızı kazanmak için ayrıldığımız köyümüze, kasabamıza ya da şehrimize gideceğiz. Dede, nene, anne, baba, kardeş, amca, hala, teyze dayı… onların çocukları… çocukluk arkadaşları, kimler varsa beraber olunacak. Bayrama hazırlığın tatlı telaşı yaşanacak. Çeşit çeşit bayram kömbeleri, keteler, börekler ya da ekmekler yapılacak. Şehirde unutulan bütün tatlar hatırlanacak…

Ve herkes aklından "çocukluğumdaki bayramlar …" diye başlayan cümlelerle düşünerek hayaller kuracak. Binecek sihirli halısına, basacak kırbacı, hükmedecek mesafeye ve zamana, bir anda çocukluğuna gidecek.

O günlerden bugüne erişemeyenleri, gözlerinde, saklamaya çalıştıkları iki damla gözyaşı eşliğinde hatırlayacaklar. Ellerinden tuttukları baba, dizine yattıkları anne ya da birlikte haylazlık yaptıkları kardeş veya arkadaşları… kim bilir, belki de ilk sevgili…

Hâlbuki hayat hızla akıyor. Suriye'nin kuzeyinde, Fırat'ın doğusunda ABD ile yapılan görüşmelerde mutabakatın sağlandığı açıklandı. Resmi ağızlar, güvenli bölge kurulması için ortak harekât merkezi kurulacağını söylediler. Bütün bunlar üzerine düşünmek, atılan adımları geçmişle birlikte değerlendirerek yazmak var.

Çok değil, 2018'in 4 Haziran'ında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Amerikan mevkidaşı Mike Pompeo ile görüşmüş ve Menbiç üzerine anlaşmışlardı. O gün de tıpkı şimdiki gibi büyük başarı kazanılmışçasına, en üst makamlar tarafından açıklamalar yapılmıştı. Sanırsınız ki yeni bir Sakarya Zaferi kazanılmıştı(!) Ama doğrusu o gün birçok kişinin, Menbiç Mutabakatı diye yapılan açıklamanın Sakarya'dan üstün olduğuna inandığına eminim. Çünkü yarıştıkları cumhuriyetin kuruluşuydu ve kendileri yeni(!) bir Türkiye kurduklarını düşünüyorlardı.

O günden bu yana, bugün(11 Ağustos 2019) itibarı ile 14 ay 7 gün geçti. Diplomasi zaferi mi kazandık yoksa geçmişin bir tekrarı daha mı yaşanıyor, bütün yönleri ile değerlendirmek gerekir. O zaman da geçmişe göndermeler vardı. Bir önceki ABD Başkanı'nın verdiği sözler ya da bir önceki ABD Dışişleri Bakanı ile varılmış olan mutabakat görüşmelere konu ediliyordu.

Anlaşılan hep verilen sözler üzerine hareket ediliyordu. Hani geçtiğimiz aylarda Japonya'da, G 20 Zirvesi'nde, ABD Başkanı Trump yaptığı açıklamada, Patriot füzeleri için Obama döneminde verilen sözden bahsetmişti. Daha uzak geçmişte Irak'ta da benzeri durumların yaşandığı arşivlerde durmakta. Arşivlerde, Astana Süreci ile taahhüt edilen Suriye'nin toprak bütünlüğü esası da bulunmakta.

Müslüman aynı delikten iki defa sokulmazmış deyimini devamlı kullanıyordu yöneticilerimiz. Doğru da söylüyorlar. İkiden fazlası, üç, dört, beş defa olmasında bir sakınca olmasa gerek. Hatta ikiden fazlasında bağışıklık kazanılmış oluyor galiba.

Bu yazı kaleme alınırken iki açıklama gündeme düştü. Birincisi İmralı'da yatan bölücübaşından avukatları aracılığı ile gelen açıklamaydı. Bölücübaşı, "çözüm için hazırım" diyerek ve "Devlet ve devlet aklı gereğini yapmalıdır" çağrısını yaptı.

İkincisi Pentagon'dan geldi. Sözcü Sean Robertson imzası ile yapılan yazılı açıklamada, güvenlik mekanizmasının aşama aşama uygulanacağı ve Amerika'nın Türkiye'yle müzakereler devam ederken bazı aktiviteleri hızlıca uygulamaya hazır olduğunu vurgulanıyordu. Anlaşılacağı üzere ABD, Türkiye'nin yapması gerekenler olduğunu diplomatik bir dille kamuoyuna açıklıyordu.

Bütün bunlar olurken, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin geleneksel yapısı yıkılıyor, yeni bir yapılanmaya gidiyoruz deniyordu. Ordunun mevcudu 300 bin civarına indirilmiş, Ağustos 2019 Yüksek Askerî Şurası kararlarındaki emekliye sevkler çok büyük tartışmalara sebep olmuştu. TSK'nın siyasetin emrine girdiği açıkça konuşulup yazılmaya başlandı. Savunma Bakanı Hulusi Akar fiili Genelkurmay Başkanı gibi davranıyor, yapılabilecek askerî harekâtları kamuoyuna bir komutan edası ile açıklıyordu.

Görülen o ki Türkiye ve bölgemizdeki siyaset yeni bir aşamaya geçiyor. Geçen haftaki (4 Ağustos 2019) yazımın başlığı "Yeni açılım(lar)ın ayak sesleri" idi. Orada gelişmelerin yeni açılımlara doğru olduğunu yazmıştık. Bu hafta olanlar bu düşüncelerimizi teyit etmekte. (Önümüzdeki haftalarda bu konular daha geniş bir şekilde ele alınacaktır.)

Bölgedeki bu gelişmeleri yazacaktım, Türkiye'nin gerçekleri bunu gerektiriyordu. On beş yıldır o kadar baş döndürücü bir hızla yaşıyoruz ki. Allah'tan bayramlar bize nefes aldırıyor. Çok şükür birkaç gün de olsa mutluluk yaşayacağız. Aksi takdirde baş döndürücü hızla, ne olduğumuzu anlamadan Mazhar Osmanlık bir hâl alacağız Allah korusun.

Orhan Veli'nin "Abbas"da dediği gibi haydi herkes;

"Bas(sın) kırbacı sihirli seccadeye,

Göster(sin) hükmettiğini mesafeye

Ve zamana."

Yaşasın gençliğini yeni baştan.

Bayramdan sonra yeniden meseleleri görüşmek üzere…

Yüce Türk Milletinin bayramı kutlu olsun.

Tanrı Türk'ü korusun.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları