Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Prof. Dr. Atıf Ural

Prof. Dr. Atıf Ural

yazar

Başarıya hasret, istikrarı arayan Türkiye'm

Yaşamak ve yaşamamak arasındaki o meçhul süreçte, yaşamın ne kadar kısa ve bazen ne kadar anlamsız olduğunu hisseder, ölümün sonsuzluğunu yüreklerimizde duyarız... içimiz ürperir, kendimizi boşlukta buluruz adeta... "iki kapılı bir han" olarak tanımlanan dünyamızda yaşadığımız süreç kendimize, etrafımızdakilere, ülkemize ve hatta dünyamıza karşı sorumluluklarımızın ve görevlerimizin olduğunu bazen hatırlarız ve sanki hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaya çalışırız inanç dünyamızın boyutları, değer yargılarımızın ölçekleri içinde kendimizi bazen "suçlu", ama çoğu kez "suçsuz" hissederiz. Bazıları insan olmanın, dürüst adil yaşamanın gerekliliğini unutur, haksızlık yapar, kul hakkı yer ama yine'de gönülleri hiç rahatsızlık duymaz.

Öyle nice insan kisvesine bürünmüş yaratıklar vardır ki, etrafındakilere haksızlık yaparken, insanlara acı çektirirken yarın er geç "İlahi Adalet"in tecelli edeceğini düşünemezler ve zannederler ki dünyada, bulundukları, bazen rastlantı sonucu geldikleri makamlarda "ebedi"dirler.

Ama bugün "gidenler"... bir daha gelmemecesine gittikleri gün, çokları için bir bayramdır. Bu bayramlar kişilere özgü de olabiliyor bazen.

Ama bu kişiler, giderlerken arkalarında "yozlaşmış kurumlar", "gasp edilen haklar", "çiğnenmiş insan onurları", "ayaklar altına alınmış ahlak ve hukuk kuralları"... "ezdirilen insanlar"... ve her şeyden öte "kirletilmiş bir dünya" bırakırlar.

Geçici olarak, ben bu makamda "istediğimi yaparım", "kimse bana karışamaz", istediğimi atar, istediğime ceza veririm, istediğime ihaleleri veririm, benden olmayana kan kustururum" gibi sözler, tutum ve davranışlar artık en ilkel Afrika kabilelerinde bile gerçekleşemiyor. Çünkü artık Uluslararası Ceza Mahkemeleri var, Avrupa İnsan Hakları Mahkemeleri var...

Bir de bu kişiler, kendilerine parayla bağladıkları borazanlara, 'çok başarılı bir kişi, mucize yarattı, çoğalttı vb..' gibi gerçek dışı yazılar yazdırırlar...

Başarı, somut bir kavramdır. Bir kişi, bir ülke ne zaman başarılı olur? Yönetici başarılı ise o kurumda istikrar, başarı ve mutluluk vardır.

Bir ülke düşünün ki, son 30-35 yılda kişi başına düşen millî gelirini ortalama hâlâ 8 bin doların üzerine çıkaramamış halbuki komşusu Yunanistan'da bu değer 12 bin dolar olmuş. Somut veriler, somut rakamlar ülkeleri karşılaştırmada temel kriterlerdir. Örneğin, bir ülkede kişi başına kaç kWh, elektrik enerjisi, kaç ton çimento, kaç ton çelik üretiliyor? Kişi başına düşen mühendis, doktor sayıları ne kadardır? Kaç km elektrikli demiryolu vardır? Gereksiz yere tam üye olmaya hedeflediğimiz Avrupa Birliği'nde kişi başına gelir 20-25 bin dolardır.

Halkı gitgide fakirleşen, yoksulluk sınırının altında milyonlarca vatandaşımızın bulunduğu bir ülke, küreselleşme kıskacı altında tüm değerli özvarlıklarını özelleştiriyor, her ay trilyonlarca faiz borç ödüyor, dış zorlamalar karşısında nükleer santrallar kurmaya zorlanıyorsa, çok büyük askerî araç, gereç alımı için milyarlarca dolar borca sokuluyorsa ve hâlâ vatandaşlarımız elektrifikasyona geçirtilmeyen demiryollarını bırakıp hep kara yolları yapımına yönlendiriliyorsa ve hiçbir yetkili ve etkili kişi bütün bu soruların yanıtlarını ulusal egemenlik kavramı içinde veremiyorsa, o zaman benim Türkiye'm'de istikrar olur mu? Buna neden olanlar gidiyor diye bu ülkede "istikrar" bozuluyor; diye feryat edenlerin esas, zayıf zeminlere oturmuş menfaatperest ilişkileri, güvenceleri bozulmaktadır.

Sırtını, yukarıdakilere dayamış olanlar, artık panik içindedirler. Yoksa kimse, ülkenin geleceğini pek düşünmemektedir. Bu kişiler kara kara kendi yarınlarını düşünmektedirler.

Çünkü, hak etmedikleri yerlere gelmişlerdir, para muslukları akmaz olmuştur.

Benim ülkemde üniversiteler saygınlıklarını yitirmişlerse, ülkenin sorunları yerine, olmaması gereken, hukuka saygısızlığın ürünü idarecilerin akıl almaz sorunlarıyla uğraştırılıyorsa, bilim üretilemiyorsa, her işte, en etkili ve bilimsel olarak yetkili kişi yerine, muhakkak iktidardaki partilerin adamları görevlere konduruluyorsa, o zaman bu ülkede verim, başarı, istikrar olur mu?

Ülkem başarıya, dürüst yöneticiye, sağlam karakterli örnek liderlere, çölde susuz kalmış insanlar kadar "susamış"... Bunu doya doya içmek, başarılarla mutlu olup geleceğine koşmak istiyor... O zaman ufukta parlayan güneş onun için "istikrar" olacaktır.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları