Bu kelime baştan yanlış bir kelime. Barışın da savaşın da pınarı olmaz. Kıbrıs Barış Harekatı ismine benzemesin diye 'Barış Pınarı Harekatı' ismi konulduğu pek aşikar ortada. Sonradan yok efendim sınırlarda pınarlar çokmuş da ondan bu isim konulmuş. Yok sınırın ötesindeki birtakım yerleşim yerlerinin isimleri pınar olduğu için bu isim verilmiş vs.vs. Kelimeye yüklediğimiz anlam da yanlış. Kiminle barışmaya gidiyoruz. Bal gibi savaşa gidiyoruz.
Burada haklı olan bir itiraz noktası var. 'Savaş iki ülke arasında yapılır' deniliyor. Doğrudur. Şu anda karşımızdaki güçler her ne kadar terör grupları da olsa ABD'nin binlerle ifade edilen TIR'lar dolusu cephane verilerek küçük bir devlet gücüne ulaştırılmış bir yapı ile savaşmaya gidiyoruz. Takiye yapmanın bir mantığı da yok. Bizim askerlerimiz beştaş veya köşe kapmaca oynamaya gitmiyorlar. Savaşmaya gidiyorlar sınır ötesine.
Gelgelelim bu harekat gerekli miydi, gereksiz miydi tartışmasına. Türkiye baştan söyleyelim haklı bir harekatın içine girmiştir. Yıllardır Türkiye'yi rahatsız eden bir terör yapılanması var burnumuzun dibinde. Türkiye haklıdır. Ancak ayrıntılara girdiğimiz zaman Türkiye'yi buna mecbur bırakan Ak Parti hükümetlerinin büyük hatalarının olduğunu da söylememiz gerekiyor.
2014 yılında Kobani'ye geçmek isteyen Peşmergelere, Türkiye'nin izin vermesi başlı başına bir hata idi. Peşmerge adı altında Kuzey Irak'ta yuvalanan PKK'lılar da Kobaniye geçiş yaptılar. Ak Parti hükümetlerinin o tarihte yaptıkları en büyük hatalardan birisidir.
Peşmergeler, Habur Sınır Kapısı'ndan uzun menzilli top, zırhlı araçlar, lojistik silah yüklü kamyonların bulunduğu 40 araçlık konvoyla bu geçişi şova dönüştürdüler. Adeta Türk Askeri'yle alay ederek geçiş yaptılar.
O dönemdeki Ak Parti iktidarının ikinci büyük hatası ise; Suriye'deki Kürt yapılanmasının başı olan Salih Müslim'e 'Kırmızı Pasaport' verilerek Türkiye'ye davet edilmesi ve ağırlanmasıdır. Salih Müslim bir terör örgütünün sözde lideridir. Türkiye'nin eline kırmızı pasaport vererek onu muhatap alması başlı başına bir skandaldır. Bu hatalar yapıldı. Evet bunlar geride kaldı. Biz bu güne bakmak durumundayız.
Türkiye bu harekatı yapmalıdır. Yapmak zorundadır. Ancak Sayın Cumhurbaşkanı'nın harekatın başladığı gün ve Türkiye'de HDP hariç tüm partilerin harekatı desteklediği bir anda televizyonlara çıkıp 'Millet İttifakı'na laf söylemesi hiç yakışık olmadı. Türkiye tam bir mutabakatla harekatın arkasında dururken iç politikaya girmek ve belli bir grubu hedef alan sözler söylemenin hiç de güzel olmadığını tekrar söylemek durumundayım.
Bu neyi gösteriyor? Bu harekatın sonunda, iç politikaya alet edileceğinin endişesini taşımaktayız. 2023 yılına kadar seçim yok denilse de bu harekattan Türkiye başarılı olarak çıkarsa, ki başarmak zorundadır. Ak Parti elini biraz daha güçlü hissedecek ve kaybettiği oyların geri geldiğini düşünerek bir baskın erken seçime gitmesi hiç de kehanet olmasa gerektir. Sayın Cumhurbaşkanı'nın daha harekatın başladığı ilk gün 'Millet İttifakı' aleyhinde konuşma yapması,bizce erken seçim sinyallerinin verildiğinin bir göstergesidir. Bunu da harekatın iç politikada kullanılacağının ve oya tevil edileceğinin işareti olarak algılayabiliriz.
Sınırımızın ötesinde Güvenli Bölge temin etmek amacıyla başlatılan 'Barış Pınarı Harekatı'nın iç politikaya alet edilmesi büyük bir talihsizlik olacaktır. Türkiye'deki siyasi partilerin tam bir mutabakatla (HDP hariç) desteklediği bir harekatı Ak Parti sadece kendisine mal ederse çok yazık olur. Vatandaş da bunu görüyor. Vatandaşın artık oy avcılığına kanmayacağını tahmin ediyorum. Vatandaşın karnı açtır. Öncelikle vatandaşın karnını doyurmadıktan sonra sen değil Güvenli Bölge, Suriye'yi tamamen alsan ne yazar. Vatandaş artık uyandı. Cebine girene bakıyor. O eski koyun misali ne verirsem yerler dönemi bitmiştir. Vatandaşı artık geçmişte olduğu gibi iki torba kömüre ve iki torba makarna ile kandırılacağı günler çok gerilerde kaldı. Ve böyle bir toplumsal mutabakat yakalanmışken bu harekatı oya tevil düşüncesi Türkiye'ye yapılacak en büyük kötülüktür.
Netice olarak adına ister Barış Pınarı deyin, isterseniz Barış çubuğu deyin. Ne derseniz deyin. Karşımızdaki güç her ne kadar terör grupları da olsa ABD'nin binlerle ifade edilen silah yardımı ile küçük bir devletin gücüne ulaşmış bir yapı ile savaşacağımızı unutmamamız gerekir. Durum çok ciddidir. Üstelik AB, NATO, ABD, Rusya ve birçok ülkenin Türkiye'ye ne kadar müsaade edeceği de ayrı bir konudur.
Allah, Mehmetciğimizin yar ve yardımcısı olsun. Allah utandırmasın.
Ne mutlu Türküm ve Müslüman'ım diyene ve diyebilene..
