Avrupa Birliği üyesi ülkeler ve özellikle de Birliğin liderliğini yapan Almanya'nın başını çektiği ülkelerin her fırsatta Türkiye'ye karşı bir cephe oluşturmak için oynadıkları oyunların ardı arkası kesilmiyor. Geçen yıl Almanya'nın ve dünyanın en büyük tur operatörü olan firmanın yetkililerinin Yunanistan Turizm Bakanı ile görüşmeler yapıp "Yunanistan'ı turizm konusunda stratejik ortak" olarak kabul etmeleri ve koronavirüs tüm Avrupa da etkisini gösterirken vaka sayılarının en yüksek olduğu İspanya dahil diğer ülkelere tatile çıkacak vatandaşlarını yönlendirmeleri aslında ileri de alacakları tutumların ne olacağı konusunda bize ip uçları veriyordu.
Yunanistan'ın önermesi ile uygulamaya konan ve "seyahatlerde aşı pasaportu taşıma zorunluluğu" Avrupa Birliği tarafından Türkiye'ye karşı oynanan oyunun ikinci perdesinin açıldığını gösteriyor. Ülkemiz de yıllarca turizm sektörünü "bacasız fabrika" olarak gösterenler ve buna balıklama atlayan "çalışmadan, terlemeden, kolay para peşindeki zihniyet sahiplerinin de desteği ile onlarca milyar doları bu sektöre gömenler" şimdi bayram edebilirler.
Her tarafı otel ve restoranlarla doldurarak turizmde bir yere varılamayacağını, "turist üreten bir turizm altyapısına sahip olmadığımız sürece" bu tür oyunlara ülkemiz her zaman maruz kalacaktır. Sektörde 27 yılını geçirmiş birisi olarak her zaman söylediğimi yine tekrarlamak istiyorum. Yüksek teknoloji ve katma değeri yüksek bir üretim kültürünü geliştiremediğimiz sürece, sonra ki onlarca yılda da bundan farklı şikayetlerde bulunmayacağız. Turist ağırlayan hizmetkar bir ülke olmaya devam mı edeceğiz yoksa hizmet alan geliri yüksek bir ülke mi olacağız bunu ilerideki yapılan tercihlerimiz belirleyecek.
Ama ne yazık ki, geçmişte "ülkemize çağ atlattırdıklarını iddia edenlerin" ülkemizi soktukları darboğazların ve yanlış suların farkına yeni varmaya başlıyoruz. Turizm ile birlikte sahil kesimlerindeki arazilerini yüksek fiyattan satan köylüler, kısa süreliğine zenginliğin tadını çıkardılar, ama bugün kendileri ile konuştuğunuzda "parayı bulduk ama mutluluğumuz yok, çünkü çocuklar para için kavga eder haldeler" diyorlar. Turizme arazilerinizi verdiniz, büyük paralar kazandınız, tarımdan vazgeçtiniz ve çocuklarınıza nakit paradan başka verebildiğiniz birşeyiniz yok. Siz aslında bu yolu seçmekle kendi geleceğinizi kararttınız, ama farkına işte küresel boyutta ki koronavirüs salgını ile vardınız sanırım.
Mevcut turizm yatırımlarına ilave yapılacak her turizm yatırımı ekonomik geleceğimizin tabutuna çakılan birer çivi olacaktır. Halihazırdaki tesislerle devam edilmeli, turist gönderen ülkelerin ellerindeki koronavirüs önlemleri ile ilgili kullanabilecekleri kozları ortadan kaldırmak için, acilen turizm sektöründeki tüm çalışanların sezon başlamadan önce aşılanmasına öncelik verilmelidir. Yoksa olacak belli, özellikle Avrupa Birliği üyesi ülkeler "yetersiz aşı yapmayı" gerekçe gösterecekler ve Türkiye'yi "tatile gidilmesi riskli ülke" kategorisinde listeleyecekler. Ondan sonra ne kadar insanlar ülkemize gelmek isteseler de gelemeyecekler.
Devlet edenlerimizin bir an önce konuyu ciddiye alıp, öyle veya böyle yaklaşık beş milyon insanımızın faydalandığı turizm sektörüne "aşılama konusunda öncelik tanınmalıdır".
