Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

EKONOMİ VE GERÇEKLER

AKP'nin ekonomi notu kırık

Geçmişte Hazine Müsteşarlığı görevinde de bulunmuş Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Dr. Mahfi Eğilmez 2001 krizi sonrası Türkiye'nin ekonomik durumu ile ilgili çok önemli bir çalışma yapmış ve Türkiye Ekonomisinde İvme Kaybı Ne Zaman Başladı? Başlığı ile bir makale yazmış.

İşin açığı 2001 krizi sonrası iktidara gelen AKP'nin ekonomik performansını da çok güzel ortaya koyan grafikler ile de desteklenen bir çalışma olmuş.

Dr. Mahfi Eğilmez Türkiye'nin 2000-2020 dönemindeki durumunu Avrupalı dört ülke Bulgaristan, Macaristan, Polonya, Romanya ile karşılaştırarak bir değerlendirme yapmış.

Bir ülkenin ekonomik performansı elbette görecelidir, sadece geçmişe bakılarak değerlendirmek son derecede yetersiz bir yaklaşım olur, geçmiş dönemle beraber benzer kategorideki diğer ülkelerin de gösterdiği performanslar ile kıyaslamak gerekir.

Dr. Mahfi Eğilmez IMF ve World Economic Outlook Database, October 2020 verilerine dayanarak bir ekonominin refah ve sağlık durumunu en net biçimde özetleyen üç göstergeyi; kişi başına gelir, enflasyon ve işsizlik seviyelerini yıllara göre karşılaştırmış.

Burada elbette en önemlisi kişi başına geliri Amerikan Doları bazında karşılaştıran istatistik göstergeler. Bu göstergelere göre 2000 yılında Bulgaristan'ın Amerikan Doları bazında kişi başına geliri Türkiye'dekinin yarısından daha az bir seviyede, diğer üç ülke ile ise aynı seviyede bulunuyoruz. Tam 20 yıl sonra 2020 yılında ise Bulgaristan, Türkiye'nin üstüne çıkmakla kalmamış, diğer üç ülkedeki Amerikan Doları bazında kişi başına gelir Türkiye'nin iki katı kadar olmuş.

İşin açığı sadece bu göstergeye baktığımızda bile korkunç kötü bir performans ve son derecede başarısız bir ekonomi yönetimi kendini belli etmektedir.

İkinci önemli gösterge ise enflasyon oranları; Mahfi Eğilmez yazısında "2000'li yıllara çok yüksek enflasyonla giren Türkiye ve Romanya, uygulamaya koydukları programlarla enflasyonu hızla düşürmeye başladılar. 2005 yılına gelindiğinde bu beş ülke birbirine oldukça yakın enflasyon oranlarında buluşmuşlardı. Türkiye dışındaki dört ülke enflasyon oranlarını düşürerek devam ederlerken Türkiye 2013 yılından başlayarak enflasyonu denetimden kaçırdı ve bir daha hiçbir zaman 2005-2013 arasındaki düzeye indiremedi." diyor.

TÜİK istatistiklerine göre bile Türkiye sadece bu dört ülke arasında değil diğer ülkeler arasında da bir enflasyon şampiyonu. Küresel ölçekte büyük bir durgunluk yaşanır, bir çok ülke sıfır faizle para dağıtarak talep yaratmaya, ekonomileri canlandırmaya ve makul bir ölçüde enflasyon oluşturmaya çalışırken AKP iktidarı yapılamayanı yaptı ve Türkiye, yüzde 14,03'lük resmî enflasyon oranıyla dünyadaki 185 ülke arasında 15. sırada yer aldı. Ortalama enflasyonun yüzde 2,8 olduğu dünyada, çift haneli enflasyona sahip sadece 20 ülke bulunuyor. Enflasyonun Türkiye'den yüksek olduğu ülkeler sırası ile; Venezuela, Zimbabve, Sudan, Lübnan, İran, Surinam, Arjantin, Haiti, Angola, Kongo, Etiyopya, Zambia, Liberya ve Nijerya.

Bunlardan Venezuela, Arjantin ve Lübnan zaten iflas etmiş üç ülke, İran ise ağır ekonomik yaptırımlar altında sürünüyor. Geri kalanları ise zaten daha tam devletleşmelerini bile tamamlayamamış geri kalmış ülkeler.

Üçüncü veri ise elbette işsizlik oranları; 2000 yılında Türkiye'de işsizlik oranları tüm bu karşılaştırılan ülkelerin altındaydı, Bulgaristan ve Polonya'nın ise çok ama çok altındaydı, 2020 yılında ise pandeminin de etkisi ile birlikte işsizlik bütün ülkelerde yükselmiş, lakin Türkiye'de diğerlerinin iki hatta üç katı kadar bir seviyede oluşmuş.

CİDDİ YANLIŞLAR

Türkiye bu kıyaslamada resmen sınıfta kalmış, Mahfi Hoca iktidarı resmen çaktırmış...

Mahfi Hoca sonuç olarak "Karşılaştırmaya aldığımız Avrupa Birliği (AB) üyesi dört ülkenin son 5-6 yılda Türkiye'yi geçmesinin en önemli nedeni demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi alanlarda AB etkisiyle kaliteyi yükseltmiş olmalarıdır. Bu kalite yükselişi bu ülkelerin risklerinin düşmesi ve borçlanma yerine doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını çekmeleriyle sonuçlandı. Türkiye, 2010 yılına kadar AB ile tam üyelik müzakerelerinin olumlu rüzgârıyla riskleri düşürmeyi ve ciddi miktarda yabancı sermaye çekmeyi başardı. Sonrasında o ilk ivmeyi kaybetmesine karşılık risklerini denetlemesi sonucu yabancı sermayeyi çekmeye ve TL'yi güçlü tutmaya bir süre daha devam etti. Küresel sistemde likidite bolluğunun gelişmekte olan ülkelere daha yüksek getiri elde etmek üzere yönelmesi Türkiye ekonomisinde başlayan bozulmayı bir süre gizledi. Türkiye, AB ile müzakerelerden kopmasının da etkisiyle demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi alanlarda hızla geriye gitti. Bunların yanı sıra ekonomi politikasında neden-sonuç ilişkilerinin karıştırılması, Merkez Bankası bağımsızlığının zedelenmesi, kamu hesaplarında şeffaflığın kaybedilmesi gibi ciddi yanlışlar yaptığı için kaçınılmaz olarak rakiplerinden geriye düştü." diyor.

Mahfi Hocanın bu tespitlerinin tamamına katılıyorum, sadece 16 Nisan referandumu ile kurulan tek adam rejiminin ekonomiyi çok kötü etkileyeceğini daha referandum fikri ortaya atıldığında söylemiş olduğumu da eklemek istiyorum.

O dönemde "serbest pazar ekonomisi uygulanan bir ülkede BAAS tipi otoriter bir tek adam rejimi kurmaya kalkışmak ekonomiyi çok olumsuz etkiler. Konu sadece yeni yatırımcının gelmemesi ile kalmaz var olan yatırımcı da satar savar servetini hukuk ve demokrasinin egemen olduğu ülkelere götürür sonuçta ekonomi çöker" demiştim, keşke ben haklı çıkmasaydım...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları