Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Zirvedeki siyasetçilerin yazı-tura oyunları nedir

Hz. Muhammed (S.A.V.),  "Alimin uykusu cahilin ibadetinden üstündür…" diyor. Peygamberimizin bu ulvi sözlerinin İslamiyetin Müslümanlığın temel unsurlarının  başında gelmiş olduğunu, galiba unutmuş durumdayız.

Üstelik buna mukabil, yüzde sekseni okumuş bir toplum haline gelmişken, bu açıklığı da uyaran aydınlarımız olmuştur. Örneğin, rahmetli dostum Uğur Mumcu'nun gazete yazılarında ısrarlı sözleri şöyleydi; "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamaz…"

21. yüzyıla girerken kabul edilen bir gerçek vardır. Örneğin "Bir ulusun bağımsızlık hakkını arzulamasından ve bu yolda gereken son damlasına kadar da dayanmasından daha doğal ne olabilir.

Bilinen yakın tarihimizde, yıkılmak üzere olan 620 yıllık son Osmanlı Türk İmparatorluğu devletinin bu dar boğazında kurtaranlar o devletin içinden çıkan ileri düzeydeki aydınlar olduğunu kabul ederiz. Fakat kurucu lider Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bize temel prensipler olarak sunduğuna bakıp, benim 2010 yılında yazdığım şiirden bir cümle sunayım:

"… Paşam, eğiticiden yoksun toplumlar da henüz millet olamaz. Onları millet yapan eğitici ve öğretmenlerdir diyordun… Bunlar hep varoldular ama biz hedeflerinize ulaştık mı? Tamamladıysak mesele yok, eğer eksikse unutulan nedir? Yoksa hiç öğrenmemiş gibi baştan mı başlayalım…" Böyle demiştim, fakat geçen on yıldır durumun benim yazdığım dönemden daha kötü olduğunu gördüm.

Değerli okuyucularım, gelin size asırlardır süregelmiş Türk halklarının devlet olma durumlarını en yüksek noktalara geldiği durumlarda, devleti de üst düzeyde yöneten ünlü Cengiz Han söylesin:

"… Kağanlar, beyler, oymak beyleri, yabgular ve komutanlar, artık çok büyüdük ve de kolları dünyayı saran en büyük devlet olduk… Devlet büyük bir ağaçtır… Dallarına karıncalar, kuşlar, kargalar konar. Siz zarar verecek sanırsınız… hayır çünkü ağaçlar seneye tekrar üretecektir…

Ancak içten içe kurtlar türerse işte o çok büyük ağaç zaman içerisinde giderek kurur ve çabucak yıkılır engelleyemezsiniz… Yenmek ya da yenilmek insanlar için fazla önemli değildir… İşte doğabilecek en büyük tehlike de budur…"

Cengiz Han böyle demişti asırlar önce...

İnsanlar için tarih alabildiğine çok güzel ve gerçeklerin tekrar tekrar yaşamasıdır elbette. Ve bugün ülkemizin içinde bulunduğu durum aynen budur.

 

PEKİ HALK-MİLLET VE MİLLİYETÇİLİK NEDİR?

Halk kavramı bulanık ve içeriği değişik bir amacı da ifade eder. Örneğin halk, muhalik, mahlukat aynı anlamdadır, genel olarak "yaratılmış" tanımında da birleşir. Sonraları bu kavram "Devlet ve tebaa" biçimine dönüştürülmüştür. Yani yöneten ve yönetilenlerin devlet idare edenlerce yorumlamasıdır.

Millet ise Arapça bir kelime olup topluluk demek. Genel olarak aynı dil'i konuşan, aynı Din inançlarına da sahip olan ve de atasal törelerini paylaşan, sahip oldukları çoğulcu tarih ve kültür mirasını koruma ve geliştirme şuuruna kitlesel biçimde erişenlerdir. Bunu temel hatlarıyla açıklayalım:

"Düşünce ve hayat tarzları birbirleriyle çelişmeyen insan bireylerinin oluşturdukları, kültüründe konumuna milli kültür çevresi denir. Onların bulundukları coğrafyalardaki toplumlara da millet denir. İşte bu kaynağın belirlenmiş sınırları olan topraklara ise vatan denilir ki, zaman içinde buralarda yaşayanların aralarında siyasal güçlerde oluşturup ortaya çıkarak, diğer milletler tarafından tescil olduğu zamanda devlet olurlar.

Bu temel unsurlara açıklık getirirsek:

1- Milli Kültür: Yaratıcı, koruyucu ve yapıcıdır. Medeniyetin temel kaynağı ve olmazsa olmaz unsuru.

2- Milli Kültür yok edilemez, ama oluşturulan bir siyaset mantığıyla başka bir devlet varsayımları yaratılacak olursa, bazen de kutuplaşır, çözülür.

3- Milli Kültür, kendisine özgü kişilikler kazandıran ve onu zamanla diğer milletlerden dahi ayırabilen soyutlama biçimidir.

İşte bu düşüncel kavramlarıyla doğan birliktelikleri sonra artık yapının temellerini oluşturan halklar ya da milletler ülkenin geleceğini hazırlar.

Anlaşılacaktır ki işte bu milli şuurun tamamlayıcısı olan Milli Kültür ya da eski adıyla Hars artık büyüyen toplumlarda vazgeçilmez unsur olur.

Milliyetçilik ise 28.12.1928 günü Atatürk'ün dediği gibi:

"… Milliyetçilik, aynı terbiyeyi alan, aynı bayrağı paylaşan, aynı geleneklere ve tarihine salip olan, aynı milli hedefler doğrultusunda birleşen insanların varlıklarını millet olarak sürdürmek ve yükseltme ilkesidir…"

 

DEVLETLERİ AYAKTA TUTAN MİLLİ GÜÇ

Farklı ülkeler kendilerine göre birçok biçimlerde şekillendirilmiş tanımlamalarıyla çıkar. Bize göre milli bütünlüğümüzün temelindeki milli güç:

1- Devleti yöneten siyasi güç,

2- Askeri güçler,

3- Ekonomik güç,

4- Demokratik güç,

5- Coğrafi güç,

6- Bilimsel ve teknolojik güçler,

7- Psiko Sosyal ve Kültürel güçler…

şeklinde tanımlanabilir.

Bunun da sabit iki unsuru vardır. Birisi, Anayasa ve yasalar, diğeri ise Siyasi iktidar olup yönetim işinde devletin icra organını oluşturur. Askeri güç ise, ulusal gücün bir elemanı olup askerliğe ve asırlardır süregelmiş askeri kuvvetleri oluşturur.

Genel açıdan Milli Savunma ve Milli Güvenliğe ilişkin, beşeri, fiziksel, ekonomik, moral ve kültürel tüm nitelikleri kapsayan güçlerin de toplamıdır. Hatlarıyla bakacak olursak, asırlardır süregelen kitlelerin Dil, Din, Dilek yani toplumsal ideallerdir. Çünkü Milli birlik açısından çok önemli olan Milli Dil elbette ki Milli Kültür bağlantısı temelidir.

DİLEK BİRLİĞİ

Temel açılardan buna bakınca karşımıza "Ülkü ya da İdeal birliği" denilmiştir. Anlaşılacaktır ki böylece Millet bireylerinin ayni iradeye sahip olması, yani siyasi, ahlaki ve kültürel alanlar da görüş birliği içinde olması esastır.

Değerli okuyucularım, tarih bütün milletlerin dediği gibi tekrardır. Bunun için başkalarından da değişkendi tarihimizden, devlet yönetimine tam olarak görev için gelen siyasetçilerin öğrenmek ve anlamak gibi bir niyetleri şimdilerde yoktur.

Millet olarak 15 asırdır sahiplenmiş olduğumuz İslamiyet'in temelindeki kurallara bakın.  Cenab-ı Allah'ın  ve son peygamberimiz Hz. Muhammed'in açık sözleri vardır.

"… Ölüm gelmeden önce hayatın, hastalanmadan sağlığın, fakirleşmeden maddi varlığın, ihtiyarlamadan önce gençliğin ve de meşguliyetten önce boşa vakitlerinizin kıymetini bilin." gibi.

Siyasetçiler İslamiyet'e 15 asır öncesi yüzde 90 cahiliye mantıkla baktıklarından öncelikli söz:

"… Allah'a özgü olmadığını, halkında seçimle gelen Meclis tarafından resmen kabul edilmiş olmasının esas olduğunu, kendi çıkarlarına ters düştüğü için anlamak istemediler."

İşte meseleye bu mantıkla bakanlara göre bu kez bireyler arasında "dinsel karşıtlık"ta denilecek bir değişim ve guruplaşmalar olağan hale getirilmiş olur. Oysa kabul edilmelidir ki "Din var olan kültür içine doğar ve geldiği kültürün formlarını taşır ve de o kültürün içinde varolan konuşma diliyle hitap eder."

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları