Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Dr. Onur Akbaş

Dr. Onur Akbaş

HİSBOYU

Yorgun düşer çocukluğum

 İnsan yaşlandıkça bedenen bir ömrün yorgunluğunu üzerinde hisseder ya da hissettiğini zanneder. Zanneder diyorum çünkü aslında yorulan bedenden ziyade size sunulan birinci hayat ile olmayı arzu edip sanata ve fiktif aleme tuttuğunuz fenerin yansıttığı ikinci alem arasındaki horizantal gel-gitlerdir sizi yoran. Tanpınar'ı olmak istediğinden alı koyan gerçeğin acımasızlığı onda yenilmişlik ve tükenmişlik eylemleri ile karşılık bulurken halk ozanının

"Kahpe felek kalkmaz ettin kolumu

  Her yanlarım garip garip sızılar…" (Aşık Mahzuni)

       İfadeleri de Tanpınar'dan farklı bir durumu tasvir etmez. Sızının zarfının "gariplik" olması çocukluğun ikinci hayata teşne yüzünün gerçeğin sert zemini üzerinde o hayata uzak düşmüş halinin uzaklığıdır. O yüzden bu uzaklık yahut uzak düşmüşlük veya ayrı düşmüşlük yani bu hicran ancak garip zarfı içindeki sızı ile tarif edilir. Bu yorma yorulma yarışında tıpkı Halit Ziya'nın "Mai ve Siyah" ikileminin gerçeğin acı veren kara zemininde Ahmet Cemil'in şahsında son bulması hali gibi bir halde çıkar sızı ortaya… Hem öyle bir sızı ki, bitmek bilmez bir fiil olarak "garip garip" ikilemesi ile katmerlenir.

Tıpkı Aşık Gülâbî'nin şu şiirinde olduğu gibi:

Senden bir şey istemiyom

Yorma beni dünya dünya

El aleme rezil edip

Kırma beni dünya dünya

 

 

Saçımı başımı yoldum

Sabırınla umur oldum

Zaten ben perişan oldum

Yorma beni dünya dünya

 

El değme tabip yaraya

Sebebin kan kuruya

Çocuk gibi makaraya

Sarma beni dünya dünya

 

Gülabi' ye nazın ile

Hiçte dönme yüzün ile

Gözün varsa gözün ile

Görme beni dünya dünya

  Rica ederim Kafka'daki bu dönüşme arzusu da bu görülmemek arzusunun böcekleşme hali değil midir?

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları