Yılmaz Özdil ile Uğur Dündar'ın kavgasına Mustafa Hoş da katıldı! Artı 1 Tv'nin eski genel yayın yönetmeninden bomba açıklamalar

Yılmaz Özdil ile Uğur Dündar'ın kavgasına Mustafa Hoş da katıldı! Artı 1 Tv'nin eski genel yayın yönetmeninden bomba açıklamalar
İki deneyimli gazeteci Uğur Dündar ve Yılmaz Özdil, Sezgin Baran Korkmaz meselesi nedeniyle gece yarısı birbirine girdi. Tele 1'de Tuncay Mollaveisoğlu'yla program yapan Dündar, Yılmaz Özdil'in Twitter'dan attığı mesajlar sonrasında çok sinirlendi. 

MURAT BEYAZ / GÜNBOYU

Herkes iki Sözcü Gazetesi yazarının gece yarısı başlayan kavgasını konuşuyor. Yılmaz Özdil'in ABD'de hazırlanan iddianameyi gerekçe göstererek bahsettiği olay, 2013'te Uğur Dündar'ın önderliğinde kurulan Art 1 televizyon kanalının asıl sahibinin Sezgin Baran Korkmaz olması. Korkmaz'ın, hem ABD'de hem de Türkiye'de kara para aklama suçundan dosyası bulunuyor.

Uğur Dündar ve Tuncay Mollaveisoğlu Tele1'de canlı yayında olduğu sırada Yılmaz Özdil'den dikkat çeken mesajlar geldi. Özdil, "Dürüst ve güvenilir (!) araştırmacı gazetecilerin SBK aşına su katmak istemem ama, SBK’nın kafakola aldığı gazetecilerin listesi ABD’de açılan davanın iddianamesinde yazıyor... Kimlere televizyon kanalı kurdurdukları bile orada yazıyor!" ifadelerini kullandı.

UĞUR DÜNDAR, KORKMAZ'IN KAFAKOLA ALDIĞI GAZETECİLERDEN Mİ?
Yılmaz Özdil'e göre Artı 1 televizyon kanalının kurucuları olan Mollaveisoğlu ile Dündar da Sezgin Baran Korkmaz'ın "kafakola aldığı gazeteciler" arasındaydı. 

Dündar, Özdil'in bu göndermeli mesajlarına çok sinirlendi, "Yılmaz’a da yazıklar olsun... Bitti benim için artık. Açık açık yazacaksın, sen benim ne kadar namuslu olduğumu bilen 2-3 kişiden birisin, sen nasıl ima yollu da olsa çamur atmaya yeltenirsin... Kötü kalpli. Yılmaz Özdil benim cenazeme gelmesin, benim için Yılmaz Özdil defteri kapanmıştır" sözleriyle yüklendi. 

ART 1'İN KURUCULARI, PATRONLARI KİMLERDİ?
Bu gelişmelerinin ardından Uğur Dündar'ın davetiyle Artı 1'in genel yayın yönetmenliği görevine gelen ancak 1 buçuk ay sonra istifa eden Gazeteci Mustafa Hoş açıklamalar yaptı. Hoş, "Abluka" isimli kitabında Artı 1 Tv'yi kimlerin kurduğunu, patronların iktidardan kimlerle yakınlığının olduğunu yazmıştı. 
Mustafa Hoş, dün gece kitabının yanında olmadığı için ilgili kısımları paylaşamadığını söyledi.

Mustafa Hoş'un "Abluka" kitabında Artı 1'i anlattığı ilgili kısım şöyle:

"DÜNDAR'IN BENDE YERİ FARKLIYDI"
Kitabımın heyecanını yaşarken Uğur Dündar aradı. “Yeni bir kanal kuruyoruz. Sen de katıl bize. Hadi hemen gel” dedi. "Arti 1” kanalıyla ilk temasım böyle oldu. Sonra buluştuk. Kanalin yapısını, kimler olduğunu sordum. “Biz varız" dedi Uğur Dündar. Tuncay Mollaveisoğlu, “Gazetecilerin yönettiği bir kanal olacak” diye ekledi. Düşünmek için biraz zaman istedim.
Uğur Dündar'ın bende farklı bir yeri vardır. İşsizliğim boyunca hep aradı. “Nasılsın bir şeye ihtiyacın var mı?” diye sordu. "Gregor Samsa" görüldüğüm bu linç ve tecrit döneminde benim için bu aramalar çok değerliydi. Uğur Dündar olmasaydı kesinlikle Arti 1'de olmazdım. Sonunda tamam dedim ve haber genel yayın yönetmeni olarak işe başladım.

Çok genç bir kadro vardı elimizde... Çoğunluğu da stajyerdi ve para almadan çalışıyordu. Öncelikle bunun halledilmesini istedim. Haber müdürü dahil kimsenin kadrosu yoktu. Yani tablo hiç iyi değildi. Kadro ve para bir şekilde halledilebilirdi. Ama TV'nin teknik altyapı ve donanımı da felaketti. Prodüksiyon sistemi bile olup olamayacağı tartışılan donanım, haber otomasyonu olarak kurulmuştu. Post prodüksiyon zaten mümkün değildi ama cut montaj bile büyük eziyetti. Teknik altyapı ve donanım açısından IT tabanlı televizyon kurmuş biri olarak benim için uzay üssünden ilkçağa dönmek gibiydi. Canlı yayın aracı yoktu. İki tane 3G yayın sistemi vardı onlar da en küçük sinyal düşüklüğünde yayın yapamıyordu.

"PARA SORUN DEĞİL"
Kanalın sahibi görünen Altan Ertürk, ilk günlerde ortalıkta gezinmiyordu. Ama daha sonra her gün gelmeye başladı. İlk kez Uğur Dündar'ın odasında tanıştık. Yanındaki birini ortağı olarak tanıttı. O kişi Mehmet Karasu'ydu. Her ikisi de ilk tanışmamızda oldukça saygılı davrandılar. Ben, kanalın büyümesi için altyapının, teknik donanımın baştan sona ele alınmasını ama daha da önemlisi çalışanların geçmiş paralarının ödenmesi gerektiğini söyledim. Altan Ertürk, “Hepsini halledeceğiz. Para sorun değil” dedi. Bu arada, “Sen ne kadar alacaksın?” diye sordular. "Imkânların ve para kaynağının çok az olduğunu görüyorum. Şu kadar isterim dememin bir anlamı yok. Çünkü ödeyemezsiniz. Şöyle bir anlaşma yapalım. Var olan imkânlar içinde verebileceğiniz en iyi rakamı verin. Çok kazanılırsa o zaman da çok isterim. Burası habercilik için yeni bir umut. Önce bu umudu yeşertelim gerisi kolay” diye yanıt verdim. Kadroların yapılacağını ve stajyer olarak çalıştırılanlara da maaş ödeme sözü verdiler.

"AKP İLE ARASI İYİ OLAN İŞ ADAMIDIR"
Altan Ertürk ve Mehmet Karasu odadan çıkınca Tuncay Mollaveisoğlu'na, “Mehmet Karasu AKP ile arası iyi olan işadamıdır. Hatta Davut Dişli'nin gizli ortağıdır. Burada patron gazeteciler dediniz ama her gün gelmeye başladılar. İşe karışırlarsa ciddi sorun olur” dedim. Tuncay, “Yok olmayacak öyle bir şey. Bizim anlaşmamız tamamen editoryal bağımsızlık üzerine kurulu” yanıtını verdi. Uğur Dündar, ben ve Tuncay Mollaveisoğlu ne yapmak istediğimizin altını birkez daha çizdik. “Şu bu parti önceliği ve yakınlığı olmayacak. Sadece haberin doğruluğu ve belgeli olması önemli. Hiçbir partiye de yakınlık ya da düşmanlık penceresinden bakılmayacak. Sadece haberden yana taraf olacağız.”

Haber bülteni formatını önce sadece Uğur Dündar'ın sunması üzerine kurmayı düşündük. Ama altyapı yetersizliği bu düşüncemizi pek karşılamıyordu. Özlem Gürses'in haberleri sunması ve Uğur Dündar'ın haberin diğer unsurlarını belge ve bilgiyle stüdyoda analiz etmesi gibi bir formata dönüştürdük. Birkaç hafta sonra da bu format iyice oturmaya başladı.

Zaman geçiyordu ama çalışanların maaşları ödenmiyor, kadroları yapılmiyordu. Buna rağmen haber heyecanını yaşayan bir ekip olmayı kısa sürede başardık. Genç, tecrübesiz ama gözü pek bir kadro vardı. Biraz zaman gerekiyordu. En azından bu zaman süresince haber üretimi ve kolektif çalışma sistemi oturtulabilirdi. Öyle düşünüyordum. Ama hiç kimsenin beklemediği bir “tarihi direniş” yaşandı.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Öne Çıkanlar