Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ömer Erbıyık

Ömer Erbıyık

Baktığım Yerden

TSK'lerinde  Harbiyeli olmak. TSK'lerinde asker olmak.

Yine şehit haberi. Tatvan'da askeri helikopter düştü. Biri korgeneral olan hepsi muvazzaf 11 asker hayatını kaybetti.

***

Bizler Harbiye ruhu ile yetiştirildik.

Kalplerimize vatan sevgisi kazındı Harbiye'de.

Bayrağımız için, vatanımız için yeri geldiğinde ölmeye yemin ettik.

 

***

 

Evladından uzak babalarla meslektaş, babalarından uzak kalmış çocuklarla arkadaş olduk meslek hayatımız boyunca.

 

***

 

Çocuklarımızı, eşlerimizi bırakıp bir çok memurun gitmemek için devreye torpil sistemini soktuğu, hatta istifa ederek gitmediği yerlere bizler gideriz.

Hatta oralarda canımız pahasına terörle mücadele ederiz.

 

***

 

Fırat kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı gibi harekatlarda vatan için, milletimizin güvenliği için şehit olanlar da bizleriz.

Şehitlik ve gazilik bizler için onurdur.

"Ödenmesi mümkün olmayan bazı haklar vardır."

Evet bu ifadenin altını çizmek isterim.

 

***

 

Bizleri dualar ederek bekleyen, arkamızdan her gün göz yaşları döken sadece eşlerimiz, çocuklarımız ve de bir kaç sevenimiz vardır. Genel olarak sahipsiz ve yalnızdır biz askerler.

Yeteri kadar önemsenmeyiz.

"Sakın bunu kimse inkar etmesin."

 

***

 

Kaçınızın çocukları, eşleri haberlere bakarlarken;

"Babam şehit mi oldu?"

"Kocam şehit mi oldu?"

diyerek ölüp ölüp dirilmiştir?

Sahi kaçınızın eş ve çocuğu bu duyguyu anlayabilir?

 

***

 

Eşlerimiz dul, çocuklarımız yetim, analarımızın gözleri yaşlıdır bizlerin.

Şehit haberleri her gün olağan hale geldi değil mi?

Kaçan bir gole üzünülen kadar üzünülmüyor artık şehitlere.

Hatta konuşulmuyor, çoğu kez kayda değer haber dahi yapılmıyor bu ülkede.

Öylesine geçiştiriliyor, unutulup gidiyor.

 

***

 

Ağlayan bir anne veya bir eş, yetim kalan çocuklar.

Sahi bunlar kaç kişinin umurunda?

Cenazeleri siyaset malzemesi yapılır.

Defnedildikten sonra unutulurlar.

Hayatlarının baharında göçüp giderler.

Arayanları, soranları olmaz artık.

 

***

 

Şehitlerin eş ve çocuklarına bıraktıkları malları, katları, yatları, gemicikleri yoktur.

Ama millete "bıraktıkları vatan toprakları" vardır.

Sizler sıcacık yuvalarınızda huzur içinde yatınız diye şehit oluruz bizler.

Milletimizin çocukları gülsün diye yetim kalır bizim çocuklar.

Ateş de sadece düştüğü yeri yakar öyle değil mi?

 

***

 

Ne demişti siyasi iradenin eski bir milletvekili; "Askerin görevi ölmek, bunun için maaş alıyor. Bana ekstra bir iyilik yapmıyorlar ki."

Bizler bu ifadeleri de unutmadık, unutmayız.

Ama hepiniz bu ifadeleri unuttunuz.

Bu ifadelere tepki gösteren sahi kaçınız olmuştu?

Evet olmamıştı.

 

***

 

Ankara'dan, İstanbul'dan bir çok kişi ahkam keserek, malum TV kanallarında atıp tutarak masa başında sözüm ona ülkeyi kurtarırlar.

Soruyorum sizlere;

Kaloriferli evlerinde sıcacık yatarken, acaba kaç kişi dağlarda yorganı kar olan, yağmur olan, dondurucu soğuklarda  günler süren operasyonlardaki askerlerin halini düşünmüştür acaba?

Kaçınız bir ayı, bir haftayı bırakın, bir gece dahi o bölgede dağlarda, o dondurucu havalarda kalma cesaretini gösterebilir?

Bırakın dağlarda mücadele etmeyi o bölgede seyahat etmekten dahi korkar bir çok kişi.

Bütün bunlara rağmen bir çok memurdan dahi düşük olan maaşımız;

"Askerlerin maaşları çok yüksek" diye konuşulur utanmadan toplumda.

 

***

 

Evlatları askere gidince, dönünceye kadar geceleri kabuslar görenler, evlatları askerden döner dönmez hemen her şeyi unutmaz mı?

Hatta  "O bölgeye çocuğum, eşim gitmesin." diyerek bilmem kaçınız torpil bulmaya çalışmıştır şimdiye kadar?

Açık yüreklilikle söyler misiniz lütfen.

 

***

 

Ama söz konusu vatan olunca mangalda kül bırakmayanların kendi çocuklarının askere gitmesi söz konusu olunca;

"Bedelli askerliği" seçtiklerini veya  "Çürük raporu" alarak çocuklarını askere göndermediklerini herkes biliyor.

Yeri geldiğinde;

 "Allah bize de şehit olmak nasip eylesin."  diyen siyasetçilere bakıyoruz, bir çokları çocuklarına askerlik yaptırmamak için ya çürük raporu almışlardır ya da  bedelli askerlik yaptırmışlardır.

 

***

 

 "Allah size de şehit olmak nasip eylesin."  öyle mi?

Vallahi masa başında oturarak, askerlikten kaçarak şehit olunduğunu hiç duymadık.

Unutmayınız ki terörle mücadele etmek herkesin işi değil, "er kişilerin" işidir.

 

***

Evet;

"Terörle mücadele etmek iman  ister.

Yürek ister.

Vatan ve Bayrak sevgisi ister.

Kahramanlık ister."

Dikkat ediniz "Dantelli Kefenler" giyerek meydanlarda gezmek birilerine, kanlı üniformalarıyla defnedilmek askere nasip oluyor.

Allah şehitlik mertebesini herkese nasip etmiyor efendim.

 

***

 

Kumpas Davaları sürecinde "evlatlarımız göz yaşları dökerken, analarımızın, babalarımızın, eşlerimizin göz yaşı pınarları kururken" kahpece iftiralara maruz kalarak hapislerde biz askerler çürürken, vatandaşlarımızın büyük bir kısmı tarafından destek görmeyenler de bizlerdik.

"Müs­lümanlığı alet ederek güç sahibi olmak isteyenle­re" inananlar ise sizlerdiniz.

Sakın bunu inkar etmeyiniz.

 

***

 

ABD planının destekçileri;

"Ülke bağırsaklarını temizliyor." nidalarıyla, PKK'lı teröristlerin  tanıklıklarıyla biz askerleri hapislere atarlarken, hapse atanlar için;

"Bu arkadaşların hepsi dürüst, alnı secdeye giden arkadaşlar." diyenler ise sizler değil miydiniz?

"Alınları secdeye gedenler." diyerek destek verdiklerinizin ülkemize yaşattıklarını, ülkemize yüzlerce milyar zarar verdirdiklerini, güzide ordumuza da verdikleri onarılmaz büyük hasarı 15 Temmuz 2016'tarihinde gördünüz.

Kumpas davalarının savunucuları ve de siyasi destekçileri;

"Ne Allah'tan korkmuşlardı, ne de kuldan utanmışlardı."

Ülkemizde bugün yeterli adalet olmasa bile "İlahi adaletin" bir gün mutlaka tecelli edeceğini hiç kimse unutmasın.

 

***

 

PKK'lı teröristlere dahi yapılmayan, sabahın 4'ünde  evlerimiz basılarak çocuklarımızın göz yaşları içerisinde ve de "babaa  babaa" diyen haykırışları ile götürülenler de yine biz askerler idik.

Çocuklarımızın oyun CD'lerine varana kadar el koyanları, getirdikleri "kendi üretimleri olan suç delillerini" evlerimize yerleştirerek; "İşte bulduuk, işte bulduuk" diyerek ağızlarından köpükler saçanları ne de çabuk unuttunuz değil mi?

 

***

 

FETÖ'cülerin devlet kurumlarına, özellikle "Türk Silahlı Kuvvetleri ve de yargıya"sızdırılmalarının esas sorumluları kimlerdi?

FETÖ'cü alçaklar, hainler kimlerin siyasi desteği ile biz masum askerlere, kader arkadaşlarımıza alçakça operasyonları yaptılar?

Bunu asla dile getirmezsiniz.

"Bunun bir vebali yok mu sizce?"

Orduyu milletten ayırmaya çalışanlara, evet bir çoğunuz ses çıkarmadı.

Yandaş medyanın;

"Zalim ordu.",

"Dinsiz ordu.",

"Darbeci ordu." iftiralarına da ses etmeyenlerdiniz.

Gücün haklı çıktığı yerde güya adalet bekleyerek, susarak güce tapan kişiler oldu bir çoğunuz.

Hadisi Şerif'te;

"Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır." dendiğini hepinize hatırlatır,

"Haksızlığı görüp müdahale etmeyenlerin o haksızlığı yapan kadar suçlu" olduğunu biliniz isterim.

Ama "lafta" hepimiz müslümanız öyle değil mi?

Müslümanlıkta iftira atmak var mıdır?

Müslümanlıkta adaletsizlik var mıdır?

Müslümanlıkta adaletsizlere, yalan söyleyenlere, toplumu Allah'la kandıranlara biat etmek var mıdır?

Ama ilahi adalet mutlaka vardır. Ve de tecelli edecektir de.

 

***

 

Silahlı kuvvetlerin o dönem aldığı yara bugün hala devam etmektedir. Bu yaranın iyileşmesi de onlarca yıl alacaktır.

Bunu hiç kimse aklından çıkarmasın.

 

***

 

Bu çirkinlikler yaşanırken, çirkin iftiralara maruz kalan "kumpas mağduru silah arkadaşlarımıza sahip çıkmayan komutanların" kimler olduğunu da gayet iyi biliyoruz.

Kumpas mağduru olup hapse atılan arkadaşlarımızın ailelerine nasıl sahip çıkılmadığını, sadece moral için dahi olsa ziyaret dahi edilmediklerini yaşayarak bilenlerdeniz.

Bu mu silah arkadaşlığı, bu mu kader arkadaşlığı?

Devam edecek.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları