Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ömer Erbıyık

Ömer Erbıyık

Baktığım Yerden

TSK 'da Ergenekon, Balyoz davaları devam ederken diğer taraftan...

Bir önceki yazımda "Fetö'nün ekmeğine yağ süren komutanlar." başlığı ile konuyu ele almıştım.

Nerede kalmıştık?

Devam edelim şimdi.

***

Unutmayalım ki akrebin fıtratında sokmak vardır.

Orduya husumet besleyenlerin fıtratında ise güzide ordumuzun liyakatli, cemaat liderlerine asla biat etmeyen Atatürkçü subay ve komutanlarını pasifize edip kendi düşünceleri doğrultusundaki komutanları getirmek vardı.

Öyle de yaptılar.

***

Evet bir yandan Ergenekon, Balyoz gibi kumpas, iftira davaları devam ederken bir kısım komutanlar da "FETÖ'nün ekmeğine yağ sürürcesine bilerek veya bilmeyerek" Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde TSK'nin ihtiyacı olmayan kadrolar açıp bir nevi "Tasfiye Planı" hazırlamışlardı.

Bir çok albay da bunun neticesinde emekliliklerini vermişlerdi.

***

O yıllarda ordu içerisinde; "Kara Kuvvetleri'nde çok albay var.

Bunlar nasıl emekli edebilir." ifadeleri "bir plan dahilinde" telaffuz edilmeye başlamıştı.

Yani  cemaatçi olmayan albayları yok etme planı devreye girmişti.

Ne de olsa ordu içerisindeki cemaat üyeleri kendi ekibi dışındaki subayları gayet iyi biliyorlardı.

"Ülkemizin en ücra köşelerindeki birliklerde alakasız kadrolar açmak." albay rütbesindeki bilgili ve tecrübeli subayları kademeli olarak ordudan uzaklaştırmanın bir parçası mıydı dersiniz?

Uzaklaştırılınca yerlerine FETÖ'cü subaylar getirilmişti öyle değil mi?

"15 Temmuz Hain Kalkışması" bu ve buna benzer uygulamaların bir neticesidir.

***

En kolay lokma 1984 mezunu subaylardı.

O yıl yani 2012 yılında kıdemli albaylığı almış oluyorlardı.

Ülkenin en ücra köşelerinde alakasız kadrolar açılırsa;  "Nasıl olsa büyük bir bölümü buralara gitmeyecek, emekliliklerini vereceklerdi."

***

Özellikle 1984 Kara Harp Okulu(KHO) mezunu albaylar, 2015 yılında emekli olacaklarını bildiklerinden bir çoğu "emekli olduklarında oturacakları evlerini alma" gibi emeklilik hazırlıklarını henüz yapmamışlardı.

O yıla kadar "defalarca tayin gördüklerinden" her bir yer değiştirmede eşyalarının bir kısmının kullanılamaz hale gelmesi, çocuklarının sık sık okul değiştirmesi neticesi yeterli eğitimi alamamaları vs.'den dolayı aileleri de artık çok yorulmuştu.

Ailelerini kadro açılan yeni yerlere götüremeyecek, sadece kendileri gidecek, ileri olan bu yaşlarında misafirhanelerde perişanlık yaşayacak, aile bölündüğü için masrafları da ikiye katlanacaktı.

Bu durum bütçelerini de bir hayli zorlayacaktı.

Tasfiye planı yapan o vicdansızların bu durum umurlarında bile değildi.

***

1984 KHO mezunu subayların, normal emeklilik sürelerinden 3 yıl önce emekli olması neticesinde, 3 yıl sonra emekli olan emsallerine göre emekli ikramiyelerini yarıya yakın eksik aldıklarını, emekli olunmasına vesile olan o dönemin ilgili komutanlarına burada altını çizerek hatırlatmak istiyorum.

***

Bu durum, tasfiye planı uygulayıcılarının yarattığı mağduriyetin ekonomik boyutunun sadece bir kısmıydı.

Zaruretten dolayı bir çok silah arkadaşımızın emekli olduklarında güvence olarak gördükleri OYAK'daki birikimlerini de çekmek zorunda kalmışlardı.

Bu da başka bir maddi kayıptı.

Bu mağduriyete sebebiyet veren ilgili komutan veya komutanlar;

"Hakikaten şimdi yaptığınız bu uygulamadan çok mu mutlusunuz?"

***

O dönem emeklilik işlemlerimizi yaparken; gerek emekli olduğumuz birlikten ayrılma sürecinde, gerekse Kuvvet Karargahı'ndaki emeklilik işlemlerimizde sanki bu ordunun bir personeli değil de bir yabancı gibi ilgisizce muameleye maruz kalmış olmamız halen yüreğimizde bir yaradır.

Bu durum çeyrek asırdan fazla çok zor şartlarda bilfiil hizmet ettiğimiz ordumuzun o dönemki ilgili komutanların bizlere bir vefasızlığı olarak zihinlerimize kazınmıştır.

Bu biline.

***

"Meslek değil bir yaşam tarzı olarak" hayatımızı adadığımız "Güzide Ordumuz"dan zamanı geldiğinde emekli olurken ilgisizce uğurlanacağımız asla ama asla akıllarımızın ucundan dahi geçmemişti.

***

Hiç bir siyasi yelpazede yer almadık.

Görevimiz boyunca Atatürk'ün çizgisinde durduk.

DİSİPLİNİN tarifinde "Mutlak itaat" olarak yer alan görev anlayışı ile hareket ettik.

Bu itaati cemaat liderlerine değil komutanlara yaptık.

Vatanımız, o güzelim bayrağımız ve de milletimiz uğruna yeri geldiğinde ölmeye de ant içmiştik.

Bir çok silah arkadaşımız da bu uğurda şehit oldular.

Şimdi soruyorum malum bu zatlara;

"Bizler bu şekilde emekliye zorlanarak gönderilmeye mi layıktık?"

***

Uzun yıllar boyunca eğitim alanında "terimizin", muharebe sahasındaki "tozun", hatta kollarımızda şehit olan silah arkadaşlarımızın "kanlarının" işlediği güzelim üniformamızdan kopmaya mecbur bırakılmıştık.

Bize emanet edilen ana kuzularının davulla gönderildiği asker ocağından tabutla gitmemeleri her zaman bizlerin amacı olmuştu.

Bizlerle görev yapan başta Mehmetçiklerimiz olmak üzere her zaman desteğini aldığımız tüm astlarımıza eğer hakkımız geçtiyse helal ediyoruz.

Tek isteğimiz onların da hakkını helal etmeleridir.

***

Bu ülkeye canla başla hizmet etmeyi düstur edinmiş,

"Söz Konusu Vatansa Gerisi Teferruattır." inancı ile vazifelerini yapan, tek suçları "vatanını ve  bayrağını" canından çok sevmeleri ve "Pensilvanya'daki o hain Amerikan uşağı sümüklüye biat etmemek" olan bu albayları emekliye sevk etmeyi bir plan dahilinde yapanlara, bu oyunların içinde yer alanlara hakkımızı helal etmiyoruz.

Eminim ki kendi vicdanlarına da hesap veremeyeceklerdir.

Tarih elbette bu yaşananları bir gün yazacaktır.

Dünyevi adalet zaman zaman yerini bulmasa da ilahi adalet  mutlaka bir gün tecelli edecektir.

***

"FETÖ'cü hainler ve bunların destekçileri kendi ordusuna husumet besleyerek ABD'nin ordusuna askerlik etmiş oldular."

Bugün FETÖ başını ABD sahi neden vermiyor? Hiç mi düşünmezsiniz?

Tabii ki kullandığı kişiyi teslim etmez.

Hatırlayınız;

"Kendi papazlarını (ABD'li rahip Andrew Brunson) aldılar. Ama bizim papazı halen vermediler. Vermezler de."

***

"Bizleri üzen, tasfiye planı doğrultusunda bu kadrolar açılırken diğer komutanların kafalarını kuma sokup bu plana sessiz kalmaları olmuştu."

Bütün bunlar olurken o dönemlerdeki çoook büyük komutanlar!

Sahi neredeydiniz?

Evet onlar kış uykusundan halen uyanmamıştılar.

***

Yanlış hatırlamıyorsam 2012 yılının Mayıs ayı idi.

Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde TSK'nin ihtiyacı olmayan kadrolar açılıp bizlerin oralara emekli olmaya zorlama niyetiyle gönderileceğimiz ortaya çıkınca, görev yaptığım Erzincan'dan o dönemin tayin dairesi başkanı olan generalin yanına gittim.

Doğu ve Güneydoğunun ücra köşelerinde yeni açılan bu kadroların bir tasfiye planı olduğunu hem de o generalin makam odasında kendisine bilfiil ifade etmiştim.

Ettim de ne oldu?

Koskoca bir hiç.

Nihayetinde FETÖ'cü hainlerce 15 Temmuz kalkışması oldu efendiler.

***

İhtiyaç olmadığı halde açılan bu kadroların fetöcü subaylara yer açılması için bir tasfiye planı olduğunu bizler görmüş, ama o dönemin "çoook büyük komutanları" nasılsa görememişti öyle mi?

Vay be...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları