Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Toplum için aslolan ahlak önem kaybediyorsa sorun var

İnsanı diğer varlıklardan ayıran kendini yargılama kapasitesidir. Akıl ve vicdan bu kapasitenin baş aktörüdür. Filozoflar kötülük kavramı gibi "iyilik nedir" sorusuna da cevap aramışlardır. Aslında iyi ve kötü başkalarıyla olan ilişkilerde ortaya çıkar.

Burada öncelikle ahlak, hukuk ve din devreye girer genellikle. İşte bu üç belirleyenin ise belirleme biçimleri/sistemleri/önermeleri de birbirinden farklıdır. Çünkü üçü de değişen hayata uyum sağlamak zorundadır.

Aksi takdirde ilişkileri iyi formüle etmekte de zorlanırız. İnsanın öz bilinç varlığı iyiyle olan ilişkisine bağlıdır. Çünkü insanın iyiyle olan ilişkilerinde onun özgürlüğünü açığa çıkarması beklenir. Yüzyıl öncesi kuruluş aşamasında Türklerin halk olarak birliktelik içinde olabilmesi için halka uyarı:

"… Her birey estiğini yapmak, istediğine inanmak, kendisine özgü siyasal bir düşünceye sahip olmak değildir. Bağlı olduğu bir Din'in gereğini de yapmak ya da yapmamak hakkına da sahiptir…" diyordu (1927 Ankara).

 Konu için Prof. Suna Kili, der ki:

"… Korkutma temeline dayalı bir "Ahlak"ın ne bir erdem ne de aslında güvenilebilir bir ahlakla da olmayacağını ancak halk için "Laik" eğitimler kavrayabilir…"

 

Ahlak'ın mahiyeti ya da önemi nedir diye bakmak gereklidir.

 

1- Giriş: Bu da sebepler olarak "Vazifeler ve Yasaklar" diye ikiye ayrılır. Birincisi yapılması, İkincisi ise yapılmışsa mecburidir. Bunların ise düzenli meydana geldiğinde baktığımızda büyük kontrolü "Amme" (umumi, genel halk) vicdanı çıkar. Bu umumi vicdanın belli bir şekil almasından ahlaki kaideler (prensip, kurallar) meydana gelir.

Aslına bakılacak olursa Umumi Vicdan, Hususi (özül) vicdanların köküdür ve onların üstünde kabul edilen varlıktır. /ya da tanımlamadır/ Herkes onur sayıp ondan çekinir, örneğin Su ile Hava ancak büyük ölçüde bir kemiyet haline geldikleri zaman sadece renklerini belli ederler.

 

2- AHLAK'IN KISIMLARI (bölümleri)

Ahlak birçok bakımdan kısımlara da ayrılır:

A- Şahsi Ahlak: Bunun zıddı (aksi) ise alçaklıktır. Riyakarlık olup, hatta halk dilindeki deyimler arasında olan "dalkavukluk, şirretlik, zulüm ve intikam" v.b. bu kısım da ahlaksızlığın çeşitleridir.

B- Aile Ahlakı: Aslında bunun zıttı namussuzluktur. Halk içinde fuhuş, teşvik, gayri tabii cinsi münasebetler, zina ve benzerleri de bu kısma giren ahlaksızlık türleridir. (ancak ahlaksızlık kavramını sadece kadınlara yöneltmek tamamen yanlıştır, erkeklerde aynı türe dahildir)

İslah olma ise aile içinde karşılıklı "saygı, sevgi ve Atasal törelerle" sahip olmak bilincinde olursa, artık ahlak kapısı alabildiğine açılmış ve yozlaşmış olur ki durmak da mümkün olamaz hale gelir.

C- MİLLİ AHLAK: Bunun tam tersi de "hıyanet" olarak adlandırılmıştır. Vatanın, adaletin, eğitimin ve ordunun, milletin en yüksek menfaatlerine zarar vermeği getirir ahlaksızlık. Halk için özellikle askerlik konusu bu kavrama gelişen şartlar içinde sıkça ortaya çıkar, örneğin düşmanlara yandaş olma tutkusunu, ahlaksızlık kolay hale getirir kuşkusuz.

D- İnsan-i Ahlak: Bunun tam tersi de hem cinslerinin ızdıraplarına lakayt kalmak ve de duygusuz olmak konumlarını getirir. Aslına bakılacak olursa bu bölümlerde herbirisi müstakil (bağımsız, tek başına) hadiseler halinde araştırmalıdır. Burada oldukça fazla ihtimaller türetmeyerek kısa kesmek gerekir. Peki Ahlakın mahiyeti, özelliği?

 

AHLAK GENEL ANLAMDA NEDİR?

 

Kabul edilmelidir ki, büyük-küçük herkesin milletin, atasal töreler (ananeler) vatan duygusu, tartışılmaz olan ordu ve sancak için faydalı vazgeçilmez bir uzuv (organ) alması da esastır. Herkes tarafından hürmet görüp takdir edilerek şerefli, kişisel kimlik ve saadetli bir hayat sürmesi için nasıl hareket edilmesi gerektiğini gösteren maddelerin hayatı mecmuasına (geneli, umumisi) da Ahlak denilmektedir.

Bu açıdan bakılınca Ahlak, insanların dünyaya ve insanlara verdikleri kıymetin ve yaşamaktan da anladıkları, maksat ve mananın (anlamın) da bir ifadesidir. Bir kelime ile özetlenecek olursa, ahlak demek, Dünya telakkisi (gelişmesi) demektir. Şeklen örneğin genel evler (halk diliyle kerhaneler) ile hapishaneleri dolduran zayıflamış ahlak hastalarını kanun dışında bırakmak gerekir. Çünkü onlar başka dünyadır.

Bu açıdan bakılınca geriye kalan insanların hemen hepsi de şeref, namus ve faziletin icap ettirdiği bir şekilde yaşam sürerler. Aslına bakılacak olursa ahlakı insanlar için manevi bir tür silah olarak düşünürsek, bu konulardaki ihmaller (umursamazlıklar) ve sükutlar (sessiz kalma, düşünmemek) geçtiği zaman içinde "Laubalilik" yapmakta gecikmeye kapılmış olurlar.

Örneğin, hırsızlık, iffetsizlik, sahtekarlık, yalancılık, dolandırıcılık gibi benzer ahlaksızlıklarda bir tür vücuda giren virüs gibidir. Aslına bakılırsa, kötülük, eşyanın ve maddelerin bizzat içinde de bulunmaz, ancak bu kötülüğü biz onlara izole etmişizdir./katmışız/

 

MİLLİ ÜLKÜNÜN OLUŞUMU

 

İnsanlar genel olarak ahlak kaidelerine uyarken, bunu sadece bir korku neticesi bir mecburiyetlik olarak yapmazlar. Aynı zamanda da muhterem saygılı mukaddes (kutsal) ve takdire şayan bir fiil diye bilerek inanarak ve de severek yaparlar.

İşte bunun içindeki bir millet, gençlerine, kendi milli ülküsünü iyice tanımaya da muvaffak olursa, gençler kendilerini bu kutsal ışığa yöneliş için kapıyı da açmış olurlar. Aksi halde özellikle yenilenmiş bir ülke olarak Türkiye'miz ilerleme kapılarını başlangıç döneminde kapatmış bile olabilirler.

Ahlaklılığın derecesi ise benliğimizde, nazariyatıyla, manevi kavramlarla ilgili ve alakasının da derecesi demektir. Kabul edilir ki Dünya üzerinde göz ile görülüp elde tutulan muhtelif cisimler gibi etrafımızda bakılır fakat göze de görülebilir.

İnsanlarda temel olarak anadan doğma körler gibi, anadan doğma vicdansızlar da vardır kuşkusuz. Bunlara genel olarak fikri ahlaksızlar denilebilir. Örneğin cisimleri görmeyen körler gibi, gerçekleri, faziletleri inkar etmeyi üstünlük sayanlar bile olacaktır.

Bunlar içinde açık bilenini "Hırsızlar, dolandırıcılar, fanatikler" v.b.'leri bu çeşit ahlaksızlar sayılır ve hep bu noktadaki insanların önceliği savlarını ileri sürenler olarak öne çıkarlar. Genel olarak bakıldığında ise, insanlar ahlaksızlığa yaklaştıkça, bu kez öne de çıkan sorumluluk isteyen görevi ve işlemlerden, örneğin öncelikli sayılan Devlet memuriyetinden, hatta askerlikten bile kaçma eğilimini taşırlar.

 

Ahlak ölçüsü ya da havsala meselesi (hafıza)

 

Arapça deyimiyle "hafsala" aslında ahlak ölçüsüdür, denilebilir. Üstelik hemen herkesin kendine göre bir ahlak ölçüsü de vardır. Nitekim etrafımızda olup bitenleri, olayları bu ölçü ile kıymetlendiririz.  Fakat bazen öyle çirkin ahlaksızlıklar karışımıyla kalınır ki bunun ağır yükünü tutmaya belki de terazimiz kafi gelmeyebilir. Zira böyle algının tanımıyla ahlak kıymet hükmünde olup bunlar da ikiye ayrılır.

1- Şeniyet hükümleri: İlmi bilim mantığını meydana getirir. Çünkü bu hükümlerde değişmeyen kaideler olarak tanımlanır.

2- Kıymet hükümleri: Aslında milletten millete, nesilden nesile değişebilir. Ancak önemi ve gerekliliği de zaman zaman anlaşılabilir ya da yükseltilebilir. Fakat bir milletin bireyleri (fertleri) arasında candan hissedilen müşterek kıymet hükümleri, her ne kadar kuvvetli olunca da o millet basit bir kuru kalabalık değil, muhteşem özellikler sahibi demektir.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları