Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Tekbir ve Allahuekber'le olmayan millet-devlet

I. Dünya Harbi başladığında Ortadoğu'da İngilizler önceden planladıkları gibi Osmanlı topraklarında  savaşa başlamışlardı. 1916 yılında Bağdat'taki Osmanlı 7. Orduya bağlı tümen, Filistin bölgesini korumaktaydı. Gazze-Kudüs arasındaki 3500 askerli Tugay civarında yaşayan Filistin çingeneleri, İngiliz Tavsent ajanıyla gizlice tugayın yenilme ve de büyük kayıplar vermesini sağlamışlardı.

Savaş biterken 1917'den itibaren Filistin ve Ürdün'den itibaren Irak topraklarına kadar bu topraklar İngiliz mandasına dönüştürüldü. Böylece bölgedeki yerli ve İngiliz yandaşı Filistinliler onlara bağımlı yandaştı.

Ancak II. Dünya Harbi bitince bu kez kurulmuş olan Birleşmiş Milletler kararıyla 15 Mayıs 1943'de Filistin, Gazze ve Kudüs'te İsrail devleti kurulmuştu.

Başlangıç yıllarında 820.000 civarında nüfus olan İsrail'deki Musevi ya da Yahudi halklar asırlar sonra kendi vatanlarını kurmak adına girişime girdi. Ancak 1960'lara girildiğinde yöresel çatışmalar ve topraklarında yerleşik Arapların kışkırtması artık büyük bir İsrail-Arap savaşlarını başlatıyordu.

 

FİLİSTİN YERLİSİNE DOĞAN İMTİYAZLAR

 

1965-1967 ve 1973 Arap-İsrail savaşları yaşandı. 1967'de altı gün süren savaşın sonucunda İsrail Sina yarımadası ile Gazze şeridini, Galan tepelerini ve de Batı Şeria'yı işgal etmişlerdi. Fakat bu yöresel çatışmalar arasında barış sağlanamıyordu.

Bu bölgenin kısmende olsa kurtarılabilmesi de ancak 29 Mart 1979'da Mısır-İsrail Antlaşmasıyla sağlanabildi. Ancak adı geçen Mısır'ın Filistin halkı ile ve onlar adına hiçbir ilgisi de yoktur. 1980'de Kudüs İsrail devletinin başkenti ilan edilmiş oldu.

İşte bu yıllar, II. Dünya Savaşından sonra bu kez Batılı ülkeler ile doğulu ülkeler arasında başlayan Soğuk Savaş yıllarıydı. Ortadoğu meselesine derhal intikal eden kuzeydeki S.S.C.B (Rusya) olmuş ve Filistin yerli halkı arasında gizli açık bir isyancı örgüt kurdu. Adına da Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) deniliyordu artık.

İşte Ortadoğu tarihinde ortaya ilk kez de çıkan görünüşte etkin olduğu sanılan, fakat temelinde hiçbir zaman Devlet ve Milliyetçilik mantığı olmayan M.Ö. 30'larda Hindistan'dan kaçarak, kovalanarak da gelmiş Hint çingeneleri Acemaçlardı onların aslı.

Bölgedeki Arap ve Acemaç yerli halklarının da doğacak ulusal varlıklarını korumak, bağımsız bir de Filistin Devleti kurmak amacıyla oluşturulmuş kuruluş ilk önce 28 Mayıs 1964'te örgütlenme başlatılmıştı. Ancak 1968'de Yaser Arafat devreye girince bölgede daha ciddi çalışmalara girilmeye başlanmış oldu.

Yaser Arafat'ın Türkiye, Portekiz, İtalya'ya resmi ziyaretleri başlamıştı artık. 1984'lere kadar bölgede Filistinlilerin, resmi orduları değil, sadece silahlı gizli çete gruplarıyla, İsrail'i sindirmek adına birtakım girişim ve saldırılarını yapmaktaydılar.

Birleşmiş Milletler'de tescil edilmeden kendi aralarında sözde bir Devlet kuruyorlardı. Bu sıralarda Irak'ın Kuveyt'i işgali ile başlayan askeri harekata (1990, 91) Filistin FKÖ'de Irak'a yandaş olmuşlardı. Nitekim 1995'lerden beri İsrail karşıtlığı girişim halen devam ettirilmektedir. Hele Yaser Arafat'ın ölümünden sonra bu kez durum daha da karışmıştır.

Sadece 1993'te ABD'nin girişimi sonucu Washington toplantısında Filistin halklarına kısmen serbestlik sağlanmış oluyordu. Yaser Arafat'tan sonra bu kez de Filistin halkları doğru-dürüst bir devlet altyapısını oluşturamadan sadece kendi aralarında mücadele ederek basit çetecilik ve silahlı terör gurupları kurmaktaydılar.

Öte yandan 1992'lerden itibaren Rusya'daki Gorbaçov'la birlikte S.S.C. Birliği değişiyordu. Bu sebeple artık Filistinlilere Rusların yardımı bitti. Dahası Irak'ta Saddam'ın girişimleri ve Amerika'ya kafa tutması sonucunda 2002'den itibaren genişçe de Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) başlatılmış oldu. Artık bu projeye göre Ortadoğu'daki milletler ve Saddam gibi emperyalizm karşıtı liderler bitirilecekti.

Ne yazıktır ki bizim siyasetçiler en azından yakın tarihi bilmediklerinden İktidar olunca BOP, Yaser Arafat sonrası ne yapacakları belli olmayan Filistin halkı ise ABD ve İngiltere'nin 120 bin kişilik ordularıyla Irak'ın işgalini yaşadı.

Geniş bir gizli planlamayla bölgelerdeki bu Müslüman devletlerin yönetimine bu kez önceleri Mısır'da başlatılan Müslüman Kardeşler ya da İhvan guruplarının iktidara soyunması başlatıldı. Bu girişimin en iyi savunucusu olan Türkiye İktidarı olmuştu.

Aynı yöntemle başıboş haldeki Filistinliler arasına sokulup İslamcılık adına İhvan anlayışlı bir örgüt Hamas adıyla kurulmuş oldu. Son beş yıldır bu girişimcilerin yapacaklarıyla da yaptıkları sadece gizli gizli, silahlı küçük guruplarla İsrail devletine saldırmak, intihar mangalarıyla suikastler yaptırmaktı.

Dünyanın ilk 20'sine giren İsrail Devleti'nin 11 milyon nüfusuyla bölgedeki %82 idi, %10'u Ürdün merkezli Araplar, %8'i ise yaklaşık 750 bin nüfusuyla Filistin halklarıydı. İsrail'in 94 bin kişilik düzenli ordusu, Filistin'in ise topu topu silahlı örgütsüz, plansız, ordusu değil 3.000 kadar çeteleri mevcuttu. Sürekli kabul edilir oldukları yoktur.

FİLİSTİN MESELESİNE SÖZDE BAKAN

SİYASİLER SADECE İHVAN KUTBUNDA

Ne yazıktır ki, bizim siyasetçiler son on yıldan beri BOP mantığıyla Ortadoğu'ya bakıyorlar artık. Bu mantık içinde, bir de Soğuk Savaş döneminde DP zamanı başlatılan Yahudiler Müslümanlığa düşman bakış açısını kolaylıkla savunup kullandılar.

Üstelik bu bakış açılarına göre İsrail ordusu, "Filistin'de, çoluk çocuk demeden saldırıyorlar…" Meseleye gelin benim gibi asker kökenli ve devlet yönetenlerin gerçek gözlükleriyle bakalım. Ve de karşımıza düzenli iki kolordusu ve kabul edilmiş bir Devlet varsa, bu devlet, topu topu üç binleri geçmeyen, gizli-açık Filistinli çetelere durup dururken niye saldırsın?

Dünya tarihinde bunun hiçbir örneği yoktur. Ancak, adı geçen bazılarına göre terör çetesi, bazılarına göre Filistin askerler (de zaman oldu, üniforma giydi biz görmemiştik) karşısında düzenli ordusuyla bir devlet varsa, bu kerede en kolay yöntem, onların uyudukları zaman gizli biçimde, İsrail yakınlarındaki Filistinli ailenin evine girilir.

Birkaç gün sonra ellerinde taşıdıkları Lav silahları, ya da küçük menzilli füzeleri ile de 5-10 tanesi gece yarısı İsrail'e atılıp hemen beklemeden de buradan kaçılır.

Varolan bir devletin radarları, gözcüleri de bunu tespit edip ordusuna rapor verir. Ve de ordu kendisine yapılan ateşin bu noktadan olduğunu tespit edip ertesi günü adı geçen yere büyük çaplı silahlar ve toplar ile saldırır.

Aynı şeyi yıllardır biz Türk ordusu olarak PKK'nın Güneydoğu'da benzer yaptıkları karşısında aynı hafta içinde F16 uçaklarımızla da bombalamadık mı? Orada Kürdün olduğu yerde eğer kadın varsa, mutlaka çocukta vardır… Söyleyecek fazla bir şey sanırım yok artık.

Yahu İsrail, belgelerle önünüze koyup ta, işte yıllardır Kuzey Irak'ta şu kadar da çocuk ve kadın öldürmeniz mi? Derse ne deriz.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları