Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Tarikatlar'ın cemaatler'in toplumda, dinde yeri nedir?

Yukarıda ki başlık  gündem olup medyada (haber Türk halk tv. vb.) 2,3 saat boyu tartışılmıştı. Ancak katılanlar (gazeteci, eğitimci, siyasetçi vb. ) şu soruları hiç sormadılar :

-Tarikat ve Cemaatlerin aslı nedir?, Tarikatlar ve cemaatlerin asıl oluşumda ki gerçek fikirleri ne?

-Kuranlar ya da yönetenlerin din ve tarihi bilgi deneyimleri var mıdır?

-Asıl amaçları Tanrı ile insanlar arasındaki inanç yolunda çalışmak varken, yasak olan vakıflar, ticaret ve siyaset işleriyle neden uğraşırlar?

 

TARİKATLAR-ZAVİYELER VE CEMAATLAR

 

    Gelecek hakkında doğru karar verebilmek için asıl olan gerçeğin oluşumunu, sebeplerinin doğru belgelerin ışığında anlamak zorunda değil miyiz? Dünya tarihinde SEMAVİ dinlerin M.Ö. 3000'lerden itibaren, Allah'ın öne çıkardığı Hz Adem ile birlikte başlatıldığını ve bu asırdan itibaren Hz Musa'ya verilmiş olan TEVRAT'ın kutsal kitap olduğunu bilmek zorundayız.

    Dinler beşeriyet tarihinde en çok hakim olmuş olan değerli bir fikirsel uzuvdur. Dini hisler tabiatıan ezeli ve de ayrılmaz bir özelliğidir.

   Semavi dinlerde PEYGAMBER kelimesi, Farsça kökenli olup, "haberci Allah'tan haber getiren"/demektir. RESUL ve NEBİ kelimeleri ise aslen Arapça kökenli olup bunun eş anlamında kullanılan sözlerdir.

   Allah'ın elçisi demek ise de, Resul kendisine Allah tarafından kitap verilen elçidir. Semavi dinlerin var olup, kabul edilen tarihlerinde anlatıldığı gibi var sayılan Peygamberler'in, Hz. NUH, Hz. İBRAHİM, Hz. İSMAİL, Hz. DAVUT ve ilk kitap getirilen Hz. MUSA, Hz. İSA ve son peygamber Hz. MUHAMMED A.S. olduğunu bilmekteyiz.

   Bilinmektedir ki, Ortadoğu'da aslen Yahudi olan Hazreti İSA ile İNCİL kitabı etrafında toplananlara HİRİSTİYAN/KATOLİK denilmeye başlandı 2200 yıl önce. Ancak ilk mezhep olan Katolik'likten sonra M.S.4.yy'da  Doğu Roma ya da Bizans denilen Konstantinopolis'te oluşturulan ikinci mezhep ORTADOKSLUK olmuştu.

   Yine aynı asırlarda, doğu Anadolu ve Kafkaslar'da Hristiyanlık dinine giren ERMENİLER'in din adamlarının kayıtlarına göre GREGORYAN mezhebi kuruldu. M.S.15. asırda ise Orta Avrupa'da ortaya çıkan PROTESTANLIK' ta yeni bir mezhep olarak çıkmış oldu.

   İslamiyet'te ise Hz. MUHAMMED ve devamındaki dört HALİFE dönemlerinde herhangi bir MEZHEP şekline düşünülmüş, ne de kurulmuş değildir. Ancak İslamiyet'teki yayılmalarla birlikte mezhep kavgalarının ise dini ayrıntılarla bilmek düşüncesi olan FIKIH ilmi din ulemaları, bilginlerce geliştirilmeye başlandı.

   Önceleri yaratılan gruplaşmalar içinde öne çıkan İTİKADİ Mezhepleri görürüz. Haricilerin öne almış olduğu MUTASAVVUF ce SUFİ kavramları geliştirildi.

    Bu ortamda ortaya çıkan TASAVVUF ise tekçil inanca bağımlı, evrenin yaradılış kavramına bilgi ile gizemli ve de düşünce sahipleri olarak çıkmıştı.

 

                TARİKATLAR KAVRAMININ GELİŞİMİ

 

    Tarikatlar esas olarak bireyi Allah'a kavuşturmak için kurulmuş olan dini örgütlemelerdir, genelde. Fakat Ortaçağ'da FEDOAL-DİN ve TARIM toplumlarında fikren dine dayandığından, yöreselde olsa doğrudan doğruya siyasetin içinde doğmuşlardır.

   Aslında bu açıdan birey Allah'ın derin anlamlarını taşıyan KELAM'ını (Kuran'ı kerimi) tek başına anlayamaz, mutlaka kendisine yol gösterilmesi gerekir. Nitekim M.S.9 ve 10.yy'larda Orta Çağ devletlerindeki feodal yapı üzerine kuruldukları için, yöreselde olsa TARİKATLARIN türemesi çok kolay hale gelmekteydi.

    Nitekim Osmanlı tarihine bakıldığında bir çok saray yönetimi ve bürokratların kavgalarında Tarikat mensuplarının, kısmen de olsa olay yarattıkları oldu. Cumhuriyet döneminde ise TARİKATLAR, elbette ki devleti LAİKLİK ilkesine tamamen karşıt örgütlerdi. Ayrıca pek doğal olarak Kur'anı Kerim'in Türkçeleştirilmesine hatta ezanın Türkçe okunmasına karşıydılar.

    Çünkü bu şartlarda okuyanların Allah'ın Kur'an'da yazdıklarını anlayınca, Tarikatların yardım etmesine hiç gerek olmadığını anlamış olacaklardı.

   İşte bu karmaşa, bilinen şekliyle Laik Cumhuriyetin yarattığı ortamdaki bu eski cahiliye kesimlerin TARİKAT ve ZAVİYELER olarak, merdiven altındaki örgütlerin kapatılma kararı alınmıştı. 30 Kasım 1925 tarihi fakat bilinen şekliyle 11. Dünya harbinden sonra bütün dünyada başlatılan SOĞUK SAVAŞ döneminde bu kez 1962'lerden sonra, varolan merdiven altında kalmış ve devleti yönetenlerin kapılarını açtığı NURCULAR tarikatının, kendince serbestiyet kazanması olmuştur.

   Böylece açılan bu serbestiyetten yararlanıp da siyasal güçlerini din ekseninde siyaset yaparak mevcut partilerle en azından sayısal olarak destek verdiler.  Ne var ki tarikatların yapısında tarikat mensuplarının, ya da  MÜRİTLERİ'nin tarikatın şeyhine kayıtsız, koşulsuz itaatleri olduğu için, şeyh mevcut olan hangi partiyi tavsiye ederse, bilinçsizce katılmak doğal hale getirilmiş olacaktı.

   Bu niteliğiyle bakıldığında Tarikat mensuplarının, bürokraside, özellikle yargıda, hatta emniyet teşkilatında ve güvenlikte silahlı kuvvetlerdeki yandaşlar bulundurması gizli-açık amaçlarıydı.

   Bunun ötesinde tarikatların şeyhlerinin ölümü yerine, başlayan miras kavgaları ve muhtelif isimler arasında bölünmeleri de olacaktı. Böylece asılar önceki ilk kuruluşlarında temel olan prensipleri İDEEOLAJİ ve İDEAL kavramları, tamamen unutturulup, üst basamaklardaki kişilerin, hırs ve tamahlarıyla saptırılmıştı.

   Sonuç olarak bakıldığında TARİKATLAR hem asırlar önceki temel prensipli yapılarından, işlevlerinden ve hem de ticarete, kâra yönelik günlük işlevlerinde Türkiye'deki DEMOKRATİK yapıya ters düşen yeni bir boyut ve oluşumlara yöneldiler. Bunu engelleyecek olan ise sadece devleti yöneten gerçek siyasetçilerdir.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları