Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Tarihin yanlışları: 23 Nisan 1920'de kurulan T.B.M. Meclisi değildir

Dünya tarihinde asırlardır hiçbir zaman kaybolmamış milletler arasında tartışmasız Türk halkları vardı. İnsanların yaşadıkları coğrafyalar da egemen olmak adına birleşip devlet oldukları açıktır. Ancak bu devletleri Ortaçağ mantığıyla yönetenler, baştakilerin halk adına çok açık olması gereken becerilerine, bazen yanlış biçimlerde hakimiyet kurduklarında, bahsi geçen devlet yıkılır.

ataturk-003.jpg

Kabul edilmiştir ki, M.Ö. yy'dan itibaren büyük kıt'a Asya merkezli Türk kavimlerinin muhtelif dönemlerde oldukça büyük coğrafyalarda devletler kuran Türkler olmuştur. Bilim tarihçilerine göre 16 devlet kurdukları, bunların üç kadarı (Hun İmparatorluğu, Cengiz İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu) şeklindeydi.

Ancak tarihlerde kabul edilir ki giderek büyüyen çok sayıda kitlelerin bağımsız Devlet oluşumları genelde üç aşamalı olarak bilinir.

1- Kurtuluş: Bu tanım genelinde kısmen göçmen, kısmen yerleşik halkların, civar Devletlerin yönetimine girmeyi bırakıp bağımsızlık adına etkin kurtuluş dönemi de yaşayarak tarihe geçerler.

2- Kuruluş: Artık vatan saydıkları bu topraklarda halklarının hangi sistemler içinde yönetilmesini belirlemek adına girişimler başlatılır. Eğitim, yönetici kadroları ve kurumları meydana getirmek biçimidir.

3- İhtilaller: (Ya da devrimler) İhtilal genel anlamda Tedrici (kademeli), ihtisal (gelişmeler) ve Tahavvül (hayal, düşünce) ifade eden Tekamül (sonuçlandırma) yapıp geliştirme ve uygulama biçimine İhtilal denilir.

ataturk-2.jpg

Aksine, başlayan girişimler sırasında mevcut olan bir halin (durumun) birdenbire sarsılması, becerikleşmesi ve esnasında değiştirilmesi biçimine denilirdi. Gelin bahsedilen ihtilal şeklinden dünyada örneklere bakalım, kısaca.
Tarihlerde anlatılan ünlü Fransız İhtilali (1789) da zaten varolan bir Fransa devletinin yönetimi Monarşi ve Krallık biçimiydi. İhtilali yapanlar, sadece kralı devirip kendilerinin iktidara geçmesi, yönetimi ele almasıydı.

19. yy.'daki ünlü Amerikan İhtilali aslında hiçbir zaman bu tanıma uymaz. Çünkü Amerika kıtasında zaten büyük bir Devlet olmayıp, işgalleri ile İngiliz ve Fransızların bu kez iç harp geçirip bu coğrafya üzerinde birleşerek CUMHURİYET denilen bir sistemle devlet kurmalarıydı.
20. yy.'la girilirken (1911) asırlardır var olan Asya'da Çin İmparatorluğunda halkın isyan ederek, Sun Yetsan adıyla bilinen lider etrafında toplanıp ilk halk ihtilalini de yaparak Çin İmparatorluğuna son verdiler.

ataturk3.jpg

Devamında ise Rus Çarlığında 1907 de başlatılan halk hareketlerinin Lenin etrafında toplanıp 10 yıl içinde çok kanlı bir ihtilal yaratarak, yeni bir bağımsız devlet kurdu. Zaten bu devlet, mali zenginlikleriyle, devlet yönetimleriyle ve ordusuyla zaten vardı. Onlar iktidara geçtiler, sadece.
Değerli okuyucularım, gelin köşe yazımızın başında ilk Ankara Meclisi T.B.M.Meclisi değildir… demiştim. Evet çünkü o yıllarda Türkiye diye bir devlet yoktu. Ancak 10 yıl süren ülkeler arası savaşlara katılmış, ancak müttefik oldukları Almanya'nın Versay'da yenik sayılmasıyla bizde Birinci Dünya Harbi'ni kaybetmiştik.

Artık 620 yıldır, son imparatorluk olarak bilinen Osmanlı-Türk İmparatorluğu devleti yıkılmak, dağılmak ve de işgal edilmek durumuna gelmişti artık. Böylece bizde yapılan son 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması ile çaresiz kalmıştık.

Artık konu oldukça açıktı, çünkü Batıya bağımlı olmadan, üstelik medeniyet olarak onlara yetişme ümidini taşıyan dipdiri bir Ulusal Egemenlik yaratılacaktı, artık. İşte bu hedef başlık yaptığımız Ankara'daki Birinci Meclis gerçeğinin, hangi koşullarda nazıl kurulduğu olmalıdır.
Tarihlerimizde bilindiği gibi (bazılarının ötesinde) İtilaf Devletlerinin istekleri üzerine Karadeniz'de başlayan isyanların bastırılması ve Mondros şartı gereğince Anadolu'daki orduların silahların toplanması için geniş yetkilerle donatılmış Gazi Mustafa Kemal Paşa ekibinin 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışı artık yeni bir değişimin kapısını açıyordu.

Haziran sonuna kadar süren bu uğraşların sonunda bu görevlerinden ayrılan Gazi Mustafa Kemal Paşanın iki devre arkadaşı Rauf Orbay, Kazım Karabekir ve Ali Fuat Paşa ile önce Amasya, peşinden Erzurum'da kongreler yapmaları oldu. Eylül ayına gelindiğinde Sivas kongresindeki çalışmaları için halkın birleşimini sağlayan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ni kurarlar.
Aynı Kongrede birde ülkenin topraklarında hudutların belirlenmesi için Misak-ı Milli kararı alınır ve bu karar derhal Padişah Vahdettin'e yollanır. Aralarında seçmiş oldukları Temsil-i Heyet üyeleriyle birlikte Ankara'ya hareket ettiler (Aralık 1919).

Artık ülkenin istikbali için kaptırılan topu tam olarak yerinden oynatılıyordu. Nitekim, Mustafa Kemal'in İstanbul'a yolladığı Misak-ı Milli kararı, bu sefer Osmanlı Meclis-i Mebusan'da resmen Şubat 1920 kabul edilince bu kez İstanbul'da bulunan İtilaf Devletleri, Londra'nın kararı ile Meslisi mebusanı işgal ederek, İstanbul kuşatıldı.
Artık, istenilen şartlar doğmakta olup bu kez ve ilk olarak Ankara merkezli bir yapılanma gerekli olacaktır. Zaten mütareke yıllarında halkın birliktelik kurup adına Kuva-yı Milliye ile örgütleşmelerde yaşanmaktaydı.

İstanbul'da varolan hükümet, Damat Ferit başkanlığında artık teslimiyet ve mütebakiyet mantığıyla bağımlı oldular. İstanbul'da kapatılan meclisten 76 Milletvekili, gizli açık yolları kullanıp Ankara'ya akın akın gitmekteydiler. Aynı hedefe yönelen Sivas kongresi sonrası temsili heyetleri Ankara toplantıları sırasında henüz Meclis binası da yokken bir handa toplanıp sabaha kadar görüşmekteydiler. Başı çeken Gazi Mustafa Kemal paşa 22 Mart günü:
"… Millet ancak Devletlerin yıkılması ve de çöküş kargaşaları içindeyken, bu zamanlarda bu defa da tarihin çokta önemli, korkuyu, ölümü hiçe sayıp bir araya gelerek kurtuluş mücadelesine girmek zorunda kalırlar. İşte böyle günlerde uyanıklık göstermeyen milletlerin gelecekleri karanlık ve de korkutucudur…" diyordu. (Liderlik esasen budur)
Mart ayı biterken son Osmanlı Harbiye Nazırı olan Fevzi Çakmak paşa ve Albay İsmet'in Ankara'ya gelişleriydi. Ankara gelecek olanların, yeni açılacak Meclise katılması için bir sebep ve gerekçeler olmalıydı. Böylece 31 Mart gecesi çıkarılan bir kararnameyle Selahiyet-i Fevkalade
kararı alınıp resmiyete sokuluyordu.
Katılan milletvekillerinin 50 kadarı kalpaklı, 41'i fesli ve 21 kadarı da sarıklıydı. İstanbul'dan 76, Temsili Heyetten ise sadece 56 milletvekili bulunmaktaydı. Alınan karara göre, 23 Nisan 1920 Cuma günü, Ulus'taki eski Fransız karakolu binası düzeltilip okullardan masalar, sandalye ve tabureler alınıp Meclis binasına döndürülmüş oldu.
Toplanan vekillerin ilk sabah namazı Ulus'taki Hacı Bayram Veli Camisinde yapılıp kurbanlar kesilmiştir. Aynı gün içinde mahallelerdeki camilerde Buhariler okunmuştur. Böylece ilk kurulan Birinci Meclis temel olarak kurtuluş mücadelesini yüklenecek tam yetkili bir organ olacaktır.
Asıl olan Anadolu kökenli Türk halklarının öncelikli tek hedefe yönelmiş millet yapısına sahip olmalıydılar.

Değerli şafak arkadaşım Prof. Mustafa Erkal:
'… Milletleşme olmadan Demokrasi de olma ve yaşatılamaz… Zemin ve bodrumu olmayan binanın üst katları da yoktur. Nitekim demokratik devlet ile Milli Devlet hiç çatışmaz, birbirini tamamlarlar…" diyordu.

Sonuç olarak baktığımızda yarım yamalak tarih anlatmak yerine, Birinci Meclis'in kurtuluş meclisi olduğunu, Kurtuluş zaferinden sonra 1924 Anayasa ile birlikte Lozan sonrası ikinci meclisin, Kurucu Meclis olduğunu ve 1925 seçimlerinden sonra gelen 3. Meclisin ise devletin de yapılanması için İhtilal denilen Devrimlerin meclisi de ne yazık bize pek anlayamamışlar.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları