Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Fatih Ergin

Fatih Ergin

25. SAAT

Sen de, şarkın da hiç unutulmayacaksınız!

Huyumuz kurusun… Bu toprakların en garip ritüellerinden biri, ölene öldükten sonra değer verilmesidir.

Siyaset, sanat, bilim dünyası ya da spor camiasından bir değer, hiç fark etmez…

Kel birini öldükten sonra 'sırma saçlı' yapmamızın yanında, hayattayken kıymete değer isimlere bile vefatının ardından 'iade-i itibar' yaparız…

Onlardan biridir Süleyman Seba… Vefatının ardından 6 seneyi geride bıraktık.

Ne yalan söyleyim; O'nsuz geçen 6 senedir, Seba denilince biraz gururum okşanır, kendi kendime övünürüm…

Hayır hayır! Beşiktaşlılığımdan değil… Acizane karalamış olsam da, vefatından bir yıl önce onu anlatmaya çalışmış bir yazı kaleme alıp, öleni öldükten sonra kıymete bindirme düzenine aykırı davrandığım için!

Gelin o yazıma bir gidelim…

"1922'de Türk ordularının zaferi neticesi Anadolu'daki emelleri gerçekleşmeyen İngiltere'nin Başbakanı Lloyd George'un, kendisine yöneltilen suçlama ve tenkitleri şöyle cevaplandırdığı rivayet edilir: 'Arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki o büyük dahi çağımızda Türk Milleti'ne nasip oldu…'

Tanrı dünyaya adam gibi bir futbol adamını hangi zaman aralığıyla yollar bilinmez, ancak onlardan birini Beşiktaş'a Süleyman Seba adıyla Türk futboluna yolladığı şüphesizdir.

Siyasette olduğu gibi futbolda da kalın çizgilerle kutuplaştırılmaya doğru itildiğimizi gördükçe sadece Beşiktaşlıların değil, bütün Türk futbolseverlerin başkanı olan Beşiktaş'ın Efsane Başkanı, Süleyman Seba'yı anmamak ve ondan şimdiki futbol büyüklerimizin feyiz almasını beklememek mümkün müdür?

Bence değildir, hatta bir gerekliliktir!

Çünkü o Süleyman Seba ki haddizatında; Beşiktaş'ın babalarından ve Türk futbolunun en saygın isimlerinden Baba Hakkı'nın rahle-i tedrisinden gelerek, paranın, gücün, hırsın hakim olduğu futbol arenasında kulüp başkanı olmak için 'para babası' olmanın gerekli olmadığını, gönül verdiğin renklere hizmet etme aşkının asıl olan olduğunu kanıtlayacak ve Beşiktaş'ın bir kuruşunu harcamadan önce kırk kere düşünecek kadar dürüst ve namusluydu!

O Seba ki; Beşiktaş'ın bugün bazı itiraflarla da nasıl kaybettiği ortaya çıkan o meşhur averajlarla kaybedilen şampiyonluklarda bile sakinliğini koruyacak ve ŞEREFLİ İKİNCİLİKLER sözünün Türk futbol litarütürüne girmesini sağlayacak kadar EFENDİ idi!

Öyle ki, katıldığı bir programda şu tarihe geçen sözleri efendiliğinin ders alınacak boyutta olduğunun göstergesiydi; 'Yumruğumuzu vurup, masaları kırıp olayları halletmeyi tavsiye ediyorlar, biz kanunlara saygılıyız. Her yaptığımız girişimler kanun çerçevesi içerisinde. Günlerdir, hele şu son olaylar dolayısıyla, biz günlerdir hukukçularla oturuyoruz. Ee ben anlamıyorum, bana herkes bunu soruyor: Efenim masaya yumruğunu vur, masanın üstüne çık tepin, bu bir şey midir yani? Bir netice midir? Bir sonuç mudur bu?

Faik Çetiner, 'sessiz kaldığınız söyleniyor' diye araya girince; Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti ise, öncelikle bu olayları hukuki platform içerisinde halletmek mecburiyetindeyiz. Beşiktaş'ın - muhakkak ki öbür kulüplerinde aynı vaziyette - kuruluşundan bu yana bir çizgisi var. Daima Beşiktaş olarak da, Fenerbahce olarak da, Trabzonspor olarak da aynı çizgileri paylaştıgımızı ümit ediyorum.''

Akaretlerde yapılan yeni kulüp binasına alışamadığından olsa gerek, kulüp binasının yakınında bulunan bir arkadaşına ait otomobil yedek parçaları satan dükkanda sabahları çay içerken kendisine;

"Günaydın başkanım'' diyerek selam veren, aralarında Fenerli, Galatasaraylıların da olduğu öğrencilere; "Günaydın çocuklar, derslerinizde muvaffakiyetler"

diyerek selamlarına karşılık verip, o öğrencilerin sabahlarına neşe katacak kadar,

Beşiktaş'tan Teşvikiye'ye çıkan yokuştan aşağıya inerken, kendisini gören ve biraz da çekinerek selam veren bir gence, sımsıcak bir şekilde gülümseyip bir süre sohbet eden ve o gence bir an için kendisi kadar önemli biri olduğunu, onun da kendisi gibi sıradan bir insan olduğunu hissettirecek kadar alçakgönüllüydü…

O Seba ki; Beşiktaş'ın Trabzon'da şampiyonluğunu İlan etmesinden sonra İstanbul'a dönerken uçakta sevinmek ve şampanya patlatmak isteyen futbolculara ve yöneticilere, "Önce rakibe saygı" sözü üzerine kutlama yaptırmayacak kadar saygılı,

''Fitbol ve Fitbolcularım'' diyecek kadar sevimliydi…

Beşiktaş'ın şampiyonluklarının 5'inde imzası olan Süleyman Seba, ''Başkanlık nasıl yapılır?'' sorusunun değil, ''Bir başkanın karakteri nasıl olmalıdır?'' sorusunun cevabıydı. Sadece veda konuşmasında dediklerinden bile feyz alınsa yeterdi.

O yüzden diyeceğim o ki; büyüklük, büyük takımlara başkanlık yapmakla olunmaz.

Süleyman Seba gibi karaktere sahip bir başkan olmakla ve yeri geldiğinde koca bir stadı tek işaretiyle susturabilecek saygıya sahip olmakla BÜYÜK BAŞKAN olunur!...

Ve işte bunun için herkes Süleyman Seba'ya dönüp bir bakmalı.

O'nun gibi sadece gönül verdiği değerler uğruna hizmet etmek için uğraş veren, parayı, şöhreti, gösteriş merakını hiç düşünmeden elinin tersiyle kenara itebilecek, vakti geldiğinde eski yaşantısına hiçbir değişikliğe uğramadan geri dönebilecek biri daha var mıdır?

Beşiktaş ve Türk futbolunun hiç ölmeyecek dev çınarı, Beşiktaş ve 'fitbola' adanmış şeref dolu bir ömüre sahip, hakkı ödenmez bir gönül adamı ve centilmen olan Süleyman Seba'ya sevgiler, selamlar olsun…"

Seni 6 senedir, her geçen artan bir özlemle anıyoruz ve arıyoruz büyük başkan! O çok sevdiğin şarkı "unutulmuş" diye başlassın, dostlar "eski" olarak anılsın, ne yazar…

Çarşı'nın dediği gibi; şarkın da, sen de ne unutulacak, ne de eskiyeceksiniz. "Fitbol" üç ihtimalli. Beşiktaş da tabelada yenik yazacak bazen. Sen ise zamanın tabelasına hiç yenilmeyeceksin!...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları