Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Saltanatlığın kaldırılması meselesi

Sevgili okuyucular

Dünkü yazımıza bugün devam ediyoruz.

Komşumuz Rusya başta olmak üzere Avrupalı devletlerde, İstanbul yerine bu kez Ankara Meclisi ile resmi ya da gayri resmi görüşmeler içine ister istemez girmiş oldular. Anlaşmışlardı ki daha 19. yüzyıl ikinci yarısına girilirken, Avrupalıların açık biçimdeki tanımıyla Hasta Adam dedikleri Osmanlı İmparatorluğu  bitmek üzereydi.

Üstelik karşılarında eski İmparatorluk dönemindeki etkili bir Padişah (örneğin Abdülhamid gibi) yoktu. Buna mukabil Ankara hükümeti ve Meclis, oldukça çok karmaşık hale gelen meselenin bu aşamasında bahsi geçen ve saygın bildikleri padişahlık ne olacaktı?

Evet yıllardır işgalci güçler yaşamın kurtuluş savaşları sonucunda tamamen yurt dışı edilmişlerdi. Sonuçta ciddi biçimde İtilaf Devletleri ve onlarında yönlendirdikleri ordularıyla Mudanya Ateşkes Antlaşması da yapılmıştı artık.

11 Ekim 1922'de yapılan bu antlaşmanın devamı sonucunda İtilaf Devletleri bir de tam bir barış Antlaşması için Lozan'ı önermekteydi. Üstelik bu teklifin bir muhatabı olan Osmanlı Sadrazamı da Ankara'yı destekler olduğunu telgrafla Mustafa Kemal Paşaya bildirmişti.

Bütün bu girişimler sırasında Ankara Büyük Millet Meclisinde karışık fikirler konuşulurken birdenbire Padişah ve sultan 6. Mehmet Vahdettin ne olacaktı? Üstelik ilk Kurucu Meclis'in üyelerinin 72'sinin ise son Osmanlı Meclisi Mebusan üyesi milletvekili İstanbul'dan kaçıp Ankara'ya katılmışlar ve Anadolu'dan gelen Temsili Heyet üyeleri 56 kişiyle beraberlerdi. (İşte bu Meclis sanıldığı gibi sadece temsili heyetten ibaret olmayıp son derece doğru kararı verebilirdi)

Bunlar arasında ağırlığı olan İstanbul Meclisi milletvekillerinden Rıza Nur hoca ile Sinoplu Yusuf Kemal Tengirşek ve Adnan Adıvar da bulunuyordu. Üstelik bu padişahlık meselesinin kaldırılmasına dair Kurtarıcı lider Gazi, Mareşal, Mustafa Kemal paşanın ise hiçbir teklifi dahi olmamıştır. Çünkü bu konu oldukça hassas ve üstelik Ankara sadece savaşı yöneten Kurtarıcı bir Meclisten ibarettir. Henüz bu konu için kurulmuş bir başka devlet yoktur ki…

Aynı günlerde Avrupalı devletler ile yazışmalar yapılıp Lozan'a gidileceği de bildirilmekteydi. Sonuç olarak belgelere baktığımızda karşımıza 30 Ekim 1922 günü sabahı Ulus'ta yaşananlar çıkıyor. Sabah namazından aralarına Mehmet Akif'inde katıldığı 15 milletvekili, Hacı Bayram Camisi karşısında bulunan eski Meclis binasının bahçesindeki tahta taburede otururlar.

İlgili meclis görevlileri kendilerine kahve ve çay getirirken, masanın başında oturmakta olan Rıza Nur hocanın yanında bulundurduğu deri çantasını açıp, içinden kağıtlarla dolu dosyayı çıkarır. Hemen herkes merak edip hocaya sormak isterler, o da:

- Hele durun efendiler, sabırlı olun, çok çaresiz günlerdeyiz. Meclisce bir karar vermek zorundayız. Onun için Meclise bir önerge taslağı hazırlıyorum, der.

Meclise gelmeye başlayan diğer Milletvekillerinin bir kısmı buldukları sandalyelerde otururken bir Meclis kenarındaki kısa duvarın üstüne otururlar. Meclis toplantısı öğleden sonra yapıldığından bu saatlerde yaklaşık 29 Milletvekili teklif önergesini okumaksızın imzalamışlardı bile. Daha sonra onlara katılan Temsili heyet üyesi milletvekillerinin sorularını cevaplayan Rıza Nur onlarında el birliği ile katılıp imzalarını alır. Toplam 79 kişi olur.

Meclis toplantısının konuşmaları o gün yapılmaz. Meclisten çıkarlarken aralarına katılan Mustafa Kemal Paşa ile eski Meclisin karşısındaki Rusya'dan kaçanlar tarafından kurulup çalışan tek lokanta Karpiç'te yemeğe katılırlar.

Bu yemek sırasında yapılan görüşmelere aynen katılan Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ta ve diğer paşalarda bulunmaktaydı. Mustafa Kemal'in önerge teklifinde 80. Sırada imzası olmuştur.

Böylece ertesi günü saat 10.30'da başlayan Ankara Büyük Millet Meclisinde çıkarılan önergeyi okuyup konuşurlar. Özetinde şunlar yazılıydı:

Madde 1: Egemenliğin padişahtan millete geçtiği.

Madde 2: Yasama ve yürütme görevlerinin Meclisin idaresine verildiği, şeklinde derlenip 7. Maddesinde ise: Savaşa ve barışa karar verme gibi bütün hükümlerin hakimiyetinin millet ve toplumda toplanmıştır.

Dolayısıyla o zamandan beri çökmüş olan Osmanlı İmparatorluğu  yerine yeni bir Türkiye devleti kurulması işin gereğiydi artık? Böylece Meclisin ekseriyetiyle alınan (katılmayan 7 vekil hariç), Saltanatın kaldırılması kararı  bilineceği gibi acilen İstanbul hükümetine resmi yazıyla iletilecektir.

Bunun için Meclisçe alınan kararın, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ın tayin ettiği Refet paşa başkanlığında beş kişiyle yollanacaktı.

Bu resmi meclis kararı, 3 Kasım 1922'de tren ile İstanbul'a yollandı, Sadrazam Tevfik paşaya sunulup altında mazbatası diğer nazırlarca imzalandı. Ancak Saltanatın dışında Halifelik aynen kalıp bu kez II. Abdülaziz şehzadeye verilmiş oldu. Tebliği alan Padişah Sultan  Vahdettin, kabul edip 16 Kasım 1922 günü İngiliz gemisiyle Sicilya'ya kendi isteğiyle gitti.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları