Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Saltanatın çürümüş gölge yalaka adamları meselesi

Dünya tarihinde tescil edilmiş 16 ayrı devleti kurmuş olan Asya merkezli Türk milleti 25 asırdır yaşayagelmişti. Ancak şu ya da bu koşulların içindeki yönetim katmanlarında içinden çıkılamaz hale geldiğinde bir devlet, iç ve dış etkenler sebebiyle yıkılmaya doğru da gidebilir.

Değerli okuyucularım, okumakta olduğunuz gazetenizin 31 Aralık, 7-14-21 Ocak tarihli köşe yazılarımda tarihte yaşanmış bu aşamaların nasıl oluşturulup nasıl yıkılışa geldiklerini yazmıştım.

Kabul edilmelidir ki özellikle eşitlik, liberalizm, bireysellik, demokrasi, egemenlik ve  benzerleriyle toplumları çağdaşlaşmanın değişimi içine iten  devletlerin ordularının da sağlam olmaları mutlaka esas olmalıdır.

İşte bu değişimleri ilk kez alışılmışın dışında belirleyip sömürgecilikten, çağdaşlaşmaya yönelmekte olan Avrupalı Devletlerin etkisinde kalmaya başlar. Böylece de Sultan III. Selim ve II. Mahmut'tan sonra bu kez üst düzey yönetim kadrolarının yazılı bir kararlar Gülhane Hattı Hümayun adıyla yenilenmenin kapısını açmıştı.

Ancak Gülhane Hattı Hümayunu'nun ihtiva ettiği prensipler var olan Osmanlı tebaası için can ve mal emniyeti, adli bir vergi sistemini getirmiş oluyordu. Elbetteki zorunlu askeri sorunların halledilmesinin yanısıra kurulacak olan mahkemelerin halka açık ve de adil de olması, üst düzey bürokratların gelişmesini getirdi.

 

SİVASTOPOL SONRASI-ISLAHAT FERMANI

II. Mahmut döneminde başlatılan Avrupalı devletler ile ilişkiler peşi sıra oğlu Abdülmecid hanın gelir gelmez yayınlattığı Gülhane Hattı Hümayunu artık dünya ülkeleriyle ilişkilerin devlet adına resmiyeti de başlattığı açıktır.

İki asır önce dünya ülkeleri arasına katılmış Rus Çarlığı ile ilk yaptıkları Osmanlı ordusunun Prut yenilgisinden beri Rusların yakın tehlike olduğu da iyi bilinmekteydi. Bu arada Batılı Devletlerden İngiltere, Fransa ve İtalyan Piyemonte prensliği Rusların Osmanlıya saldırıp güneye gelmesini hiç istememekteydi.

1645'lerden itibaren açılmış olan Meclis-i Vala'nın ilk başkanlığını yapan Mehmet Ali Paşa ve hariciyeci Fuat Paşa  Osmanlı'nın gücünü ülkelerarası kulvarda dik tutmaktaydılar. Sonuçta Osmanlı ile diğer Avrupalı devletler Rusya ile müştereken savaşma kararını almışlardı.

1853-56 yılları içinde Sivastopol savaşının yaşandığını biliyoruz ama satır başlarıyla yazıldı. Oysa bu savaş şimdiye kadar bilinen batılı ve doğulu devletler arasında birliktelikle kitlesel savaşlara katılıp netice alınmasının ilk başlangıcı olmuştu.

Osmanlı başkentinin halkları ve eğitimli gençleri bu kez Avrupalıların değişik bir giyim kuşam ve yaşamlarının izleyerek çağdaşlaşma adına İstanbul'daki değişimin temellerini atmışlardı. Artık İstanbul açık bir Metropoller Kenti olmuştu.

Öte yandan savaşın devamı sırasında bu kez de Avrupalı devlet yetkilileriyle konuşmak anlaşmak adına çok da etkin bir yol açıldı ve lisan bilenlere artık açıkça hariciyeciler deniliyordu. Sonra 1856'da Paris Konferansı düzenlenmişti.

Avrupalıların Osmanlıdan istedikleri Hıristiyan olan azınlık halklarının medeniyet içinde tescil edilip onlara yetki verilmesi olacaktı. Öyle de oldu ve Paris'te Sadrazam Ali Paşanın kaleme aldığı ünlü Islahat Fermanı'nın Paris'te tescil ettirmiş oluyordu. Bu tarihten itibaren Osmanlı İmparatorluğu Avrupalı devlet kabul edildi.

Bu tarihten itibaren Osmanlı Devletinde Hıristiyanların aynen Müslümanlar gibi Devlet hizmetinde görev alabilecekleri yazılmıştı. Devlet memuru olacaklardı.

 

ABDÜLAZİZ DÖNEMİNDE KADRO GERÇEKLERİ

1861'de Meclis-i Ali Tanzimat ile Meclis-i Vala'nın birleştirilmesiyle kurulan Meclis-i Ahkamı Adliye yeniden düzenlendi.  Mart 1867'de ise Fuat Paşa hem Gayrimüslim hem de Müslümanlardan meydana gelen şurâ-yı devlet fikrini ortaya koydu.

Sadrazam Ali Paşanın önerileriyle Meclis-i Ahkamı Adliye, Şura-yı Devlet ve Divan-ı Ahkamı Adliye olarak ikiye ayrılmış oldu. Artık Osmanlı Devletinde esaslı yönetim değişiklikleri yapılmıştı. Bu arada 1869'da Fuat Paşa, 1871'de hastalığı sebebi ile Mehmet Ali Paşa vefat etmişti. O dönemin de gerçeklerini gelin kendisi söylemiş olsun.

 

MEHMET ALİ PAŞA'NIN SİYASİ VASİYETNAMESİ

Ansiklopedik bilgi ve diplomatik hüneri ona yabancı devletlerin diplomatlarının hayranlığını kazandırdığı açıktır. Fransa'daki Paris kongresi sırasında bir Avusturya diplomatına "… Burada Ali Paşa ayarında bir devlet adamı yok olunamaz da…" der.

Ali Paşanın ölüm haberini alan Alman Von Bismarck "Avrupa en büyük diplomatını kaybetti" diye yazacaktır. Ne yazıktır ki bu büyük siyasetçi ve diplomatın kıymeti özellikle ne Osmanlı kadrolarında ve ne de devamında anlaşılamadı.

 

Vasiyetnamesi

"… Sultan Abdülaziz Han'a

Şevketli Sultanım, Fuat ve ben hayatımız süresince Devletimize ve size dürüst hizmet etmekle yeminliydik, aynen yapmaya çalıştık. Bir vazifemiz daha vardı, size icraatımızı, devletimiz için ümitlerimizi ve devlet adına doğmuş doğacak tehlikeleri yazılı vermek bildirmek zorundaydık,

Zat-ı şahanenize Fuatla beraber devletinde izlenmesi gerektiği konuları rapor edecektik, Fuat'ın ömrü vefa etmediğinden kısmen ben bu görevi aldım. Ünlü atalarımızın mirası olan Osmanlı Devleti şu anda bütünlüğünü hemen hemen korumaktır.

15 yıl önce biz iktidara gelmemişken önce bu mirasın kaybolmaya başladığını teşhis ettik. Bu durumda en uygun siyaset devletimizin istikbali bu siyaseten güvenle ve dürüstçe çalışılmasıyla mümkün. Avrupa'daki memleketimize göz dikenler aslında kendi aralarında anlaşamıyorlardı.

Bu arada halkımızın büyük bir kısmı uyuşukluktan ve cansızlıktan kurtulmaya başlayacak. Devletimizin hem iç hem de dışarıda karşılaştığı bu durum zatı şahanenizi dürüst memuranlar gelmesi konusundaki dikkatlerinizi gerektirmektedir.

Çalışmalarımızı, hükümet düzenini ve de bozuk idare tarzını islah etmeye çalışmaktaydık, yeterince bu hatt-ı hareketimizin sebebi daha önceki sistemin verdiği kötü neticelerdir. Bunlar ise:

1- İdarenin muhtelif dallarındaki düzensizlik ve sürekli olarak memur kadrosunun değiştirilmesi (Bu örneği günümüzde doğrudan görmüyor muyuz?)

2- İstikbalinden emin olmayan memurların (bürokratların) bozukluğu sebebiyle vazifelerini yapmaktan kaçınmaları

3- Bu memurların ise maaşlarının onların himaye edilip tayinleri sonucu bağlı oldukları yöreleri de ve hatta şahsi bir düşmanın etrikaları devletin bu üst düzey makamlarında rüşveti kolay hale getirmekte.

4- İdare amirlerinin şahsi nüfuslarını kullanıp memur tayin etmelerine bile mani olmaya çalıştık. Bu durum halen ülkenin diğer vilayetlerinde aynen dahi devam ettirildiğini sanmaktayız.

5- Bu arada Islahat fermanı gereği azınlık halklar arasından üst düzeyle gelip terfi edenler oldu. Bunların Bab-ı Ali'de görevleri sırasında özellikle yabancı Devlet elçileriyle yakın ilişkileri olurdu.

Onlarla gizli ittifaklar yapabilecekleri açıktır. Çünkü bu tipteki üst düzey memuran takımlarının içinde asıl olan memleketimiz değil, kişisel çıkarlar olacaktır.

Buna mukabil hakikaten değerli memurlarımız da vardır. Onlar için titizlikle yakından takip etmek zorundayız. Kötü niyetli kişilerimizin Sultanımızın hükümetinde de hizmete girmemesini sağlamak zorundayız elbette."

Bebek, Eylül 1871 / Mehmet ALİ

 

*

Değerli okuyucularım işte benim size bugün neden devlet kadrolarında yozlaşmaların ve çürümüş gözlerle hizmet veren yalakaların olabileceğini bize 100 yıl önce ülkeyi kuran lider Mustafa Kemal Atatürk yazdığı "Ey Türk Gençliği" adlı ünlü yazısında aynen yıllar önce Ali Paşanın vasiyetindeki devletin nasıl tehlikeye gireceğini bildiğinden söylemişti.

 Eski tarih bilinmez ise aynen yıllar sonra açıkça tekrar eder ve edecektir, biz de aynen yaşayacağız.

Bahsi geçen Vasiyetname'nin ne olduğunu tarihçiler nedense pek bilmez. Bilinen 1910 yılında Paris'te çıkan "Le Revue de Paris" mecmuasında yayınlanmıştır.

 

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları