Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Fatih Ergin

Fatih Ergin

25. SAAT

Oyunun ruhu mu, futbol ticareti mi?

Futbolun elit kulüplerinden on beşinin asla küme düşemeyeceği bir kıtasal lig önerisi, bildiğiniz gibi futbol dünyası tarafından dehşetle karşılandı. Bu karar, taraftarların futboldaki öneminin ne kadar hayati olduğunu gösteren korona sürecine rağmen, gerçekte ne kadar az önemsendiklerini bir kez daha kanıtlıyor.

Futbolun geleceğinin televizyon, reklamlar ve yılda 300 milyon sterlinlik bir gelir ile şekillendiğini görmek aslında bizi şaşırtmıyor. Bu anlamda Avrupa Süper Ligi'nin bir anormallik olmadığının altını çizmeliyiz. Bu karar daha ziyade futbolun uzun zamandır kat ettiği yolun bir devamı niteliğinde. Premier Lig'in Sky televizyon kanalının teşvik parasıyla kurulduğunu hatırlatalım.

Peki futbolun ruhunun giderek yok olduğu düşünülen bunca yıldan sonra, Avrupa Süper Ligi planları nasıl kabul gördü?

Modern futbolun mali yapısı, her yıl aynı takımların rekabet etmesine neden oluyordu. Bu anlamda Avrupa Süper Ligi mevcut mali sistemi daha da derinleştiriyor. Büyük oyuncular, küçük takımları görmezden gelerek sistemi daha da merkezileştiriyor.

Avrupa Süper Ligi, futbolu seçkin bir azınlık için oynanan bir zengin sporu haline getiriyor. Küçük takımlara verilen önemsiz miktardaki desteği bile ortadan kaldırıyor. Kulüpleri her ülkede oynayabilecek küresel markalar olarak güçlendirirken kendi topluluklarından koparıyor.

Kulüplerin zorbalık seviyesinde başına buyruk hareketleri, alternatif önerilerin de dillendirilmesine sebep oluyor. Örneğin oyunun ruhsuz ve kurumsal haline alternatif olarak Alman taraftar sahipliği modelini savunanlar var. Bu modelin mevcut ruhsuzluğa önlem olabileceğine dair ilk olumlu işaret; Bayern Münih ve Borussia Dortmund'un yaptığı açıklamalar.

Elbette uzun vadede lig göz ardı edilemeyecek kadar kazançlı hale gelebilir ve bu devler de sisteme boyun eğebilir. Taraftar sahipliği fikri kesinlikle değerlendirilmeli. Futbol demokratikleştirilseydi, taraftarlar oyunun geleceği üzerinde anlamlı bir söz sahibi olabilseydi, Avrupa Süper Ligi konusu gündem bile olamazdı.

Bildiğiniz gibi FIFA ve UEFA, ayrılıkçı bir ligdeki herhangi bir takımın ülkelerini uluslararası düzeyde temsil etme haklarını kaybedeceğini belirtti. Yani takımlar, yeni ligin vaat ettiği finansal ödüller ile başarılı bir Dünya Kupası'nın prestiji arasında seçim yapmak zorunda.

Ligin bu duruma rağmen gerçeğe dönüşmesi, oyunun ne ölçüde ticarileştiğini net olarak gösteriyor. Gerçek şu ki, Avrupa Süper Ligi önerisi, futbolun uzun süredir takip ettiği yolun kaçınılmaz sonucu: Mücadele ruhundan çok futbolun eğlencesini satmaya daha çok önem veren az sayıda elit kulübün dominasyonu.

En büyük kulüpler tarafından uygulanan bu tekelci kapitalizmin etkisi ne kadar büyük olursa, futbolun halka geri indirilmesini hayal etmek de o kadar ütopik hale geliyor. Taraftarlar, artık büyük sponsorlar ve yayıncılardan oluşan zengin bir kitlenin futbolu ellerinden aldığını düşünüyor. Radikal bir reforma ihtiyaç var ve bu hareket ancak taraftarların seviyesinden başlayarak yukarı doğru ivmelenebilir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları