Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Nuri Kayış

Nuri Kayış

DOSDOĞRU

NATO'ya rest çekebilir miyiz?

PKK ve FETÖ''ye destek verdikleri bilinen İsveç ve Finlandiya''nın NATO üyeliğini engelleme olanağımız var mı?

Hayır yok.

Ekonomimiz güçlü değil bir kere.

Yüksek enflasyonun baskısı altında bunalıyoruz.

Böyle bir dönemde ABD başta olmak üzere 29 NATO ülkesini karşımıza almak mümkün değil.

Zaten çeşitli ambargolar uygulanıyor. Buna yenileri eklenirse iyice sıkıntıya gireriz.

Güvenlik açısından da ciddi sorunlarla karşı karşıyayız.

Suriye ve Irak''ta terör örgütlerine karşı yoğun çatışmalar içindeyiz.

Yunanistan ha bire modern silahlarla gücünü artırırken, aynı silahları parasını ödediğimiz halde ABD''den alamıyoruz.

Diğer yandan 5 milyonu aşkın sığınmacının yarattığı sorunlar da her geçen gün biraz daha büyüyor.

Rusya''nın Ukrayna''yı işgaliyle başlayan savaş da bizi olumsuz  etkiliyor.

Yani İsveç ve Finlandiya''nın NATO üyeliğine bir süre direniriz ama son toplamda bir-iki "Tamam hallederiz, sizi üzmeyiz" sözü alarak evet demek zorunda kalırız.

Şunu da belirtmek gerekir:

Bizim dışımızdaki NATO üyelerinde, "Şimdi ne yapacağız, Türkiye''yi nasıl ikna edeceğiz" endişesi pek yok.

Evet demek zorunda kalacağımızı biliyorlar çünkü.

Bu durumda yöneticilerimizin İsveç ve Finlandiya''ya yönelik üst perdeden konuşmaları bir iç politika hamlesi olmaktan öteye gidemeyeceğe benziyor.

EFSANE BİR DOKTOR

1960''lı yılların başı...

Tıp fakültesi öğrencisi Türkan Saylan, 20 arkadaşıyla birlikte staj için Bakırköy Akıl Hastanesi''ne gitmişti.

Hastaneyi gezerken başlarındaki hoca, yıkıldı yıkılacak birkaç barakanın epeyce uzağında durdu,  "Burası cüzamlılara mahsus" dedi, "Çok tehlikeli bir bölümdür. Hastaya biraz yaklaşılırsa cüzam size de bulaşır. Tedavisi yoktur bu hastalığın."

Hoca, sesini barakalardan duyulacak kadar yükseltti, hastalardan dışarı çıkmalarını istedi.

Saç-sakal birbirine karışmış, vücutlarında yer yer derin yaralar olan bir deri bir kemik insanlar barakalardan dışarı çıktılar.

İçlerinde ayakta zor duranlar da vardı.

Kendilerini izleyenlere adeta "Bizi kurtarın" der gibi yalvaran gözlerle bakıyorlardı.

Bu görüntüleri hiç unutmadı Türkan Saylan.

Nasıl oluyordu da cüzam hastaları için tıbben hiçbir şey yapılamıyor, onlar akıl hastanesindeki barakalarda ağır birer mahkûm gibi ölüme terk ediliyorlardı.

 Ve o tarihten sonra cüzam üzerinde bilgisini artırmaya çalıştı, bu konuda yazılmış yabancı kitapları, makaleleri tek tek okudu.

Öğrendikleri karşısında dehşete düştü.

Hocalarının cüzamla ilgili kendilerine öğrettiği şeyler yanlıştı.

Bir kere cüzam bulaşıcı bir hastalık değildi.

Hastaların yaralarına müdahale etmek, çektikleri acıları dindirmek de mümkündü.

Akıl hastası olmadıkları halde onları akıl hastanesine kapatmak ise tam anlamıyla cinayetti.

Tıp fakültesini bitirince cüzamlılara yardım için dermatoloji yani deri ve zührevi hastalıklar bilim dalında ihtisas yaptı, profesörlüğe kadar yükseldi.

Cüzamla Savaş Derneği''ni kurdu, cüzamlı hastaların hem tıbben hem sosyal olarak iyileşmeleri için devrim niteliğinde çabalar gösterdi. Alanında dünya çapında üne kavuştu.

"Atatürk ilke ve devrimlerini korumak, geliştirmek, çağdaş eğitim yoluyla çağdaş insan ve çağdaş topluma ulaşmak" hedefiyle kurduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği''yle de önemli işlere imza attı, binlerce kız öğrenciye eğitim olanağı sağladı, kadın haklarının yılmaz savunucularından biri oldu.

13 yıl önce 18 Mayıs''ta kanser nedeniyle aramızdan ayrıldı.

Son sözleri  "Bana düşen tüm görevleri yerine getirdim. Ölüme hazırım" olmuştu.

Saygıyla anıyorum.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları