Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ömer Erbıyık

Ömer Erbıyık

Baktığım Yerden

Müslüman ülkelerdeki teslimiyetçilik

Kan ve gözyaşının hâkim olduğu ülkelere bir bakalım.

Neredeyse tamamı Müslüman ülkeler.

Öyle değil mi?

***

Halk cahil bırakılmıştır.

Bu ülkelerin yönetenleri saraylarda sülalece zevk ve sefa sürerken, yönetenlerce israf olabildiğince yapılırken, şatafata oluk oluk paraları "İtibar" adı altında harcarlarken, vatandaş fakir ve perişan vaziyette bir yaşam sürer.

***

Gençlerin beyinleri tarikatlar, cemaatler, hacı hoca takımı, din tacirlerince uyuşturulur.

Hurafelere inandırılır.

Mevcut eğitimleri de "teslimiyetçi bir eğitimdir."

***

Okuma yazma bilenlerin oranları çok düşüktür.

Yahudi ve Hristiyan ülkelerde okuma yazma oranları %95-98'lerde, hatta bazılarında %100 iken, Müslüman ülkelerde bu oran %40-50'lerdedir.

***

Müslüman ülkelerde yönetenler, vatandaşlarını  "bilerek ve isteyerek"

oluşturdukları kalitesiz eğitim veren okullara gitmelerini teşvik ederlerken, kendileri ve ülkenin zenginleri evlatlarını yurt dışındaki okullarda okuturlar.

Halk cahil bırakıldığı, beyinleri uyuşturulduğu için de bu durumu, ülkede yaşanan olumsuzlukları asla sorgulamazlar.

***

Yönetenlerin sadece kendilerine değil sülalelerine, hatta yandaşlarına devletin bütün nimetleri sunulur.

Vatandaş yardıma muhtaç bırakılarak, bazı günlerde de yardım götürülerek;

"Bakınız biz olmasak sizler açlıktan ölürsünüz" imajı verilir.

Vatandaşa balık tutma asla öğretilmez.

Belirli zamanlarda balık verilerek yönetenlerine muhtaç oldukları beyinlere işlenir.

***

Tarikatlara, cemaatlere de yönetenlerce çanak tutulur.

Çünkü buraları ülkeyi yönetenlerin arka bahçeleridir.

Dolayısıyla tarikat ve cemaat liderleri de ülkeyi yönetenler gibi lüks ve şatafat içerisinde yaşarlar.

Din bunlar tarafından istismar edilir.

Cahil halkın beynini yıkarlar.

Yönetenlerine, tarikat ve cemaat liderlerine biat etmeleri pompalanır.

Biat ederlerse cennette en iyi makamlarda yerlerinin ayrıldığı beyinlere işlenir.

"Hallerine şükretmeleri" öğretilir.

Fakire şükretme öğretilir ki "Yönetenlerin ve zenginin düzeni bozulmasın."

***

Bu ülkelerde;

Ne demokrasi vardır.

Ne özgürlük vardır.

Ne insan hakları vardır.

Ne hukuk ne de adalet vardır.

Gösteriş, riyakârlık ve yalakalık yaygındır.

Krallıkla veya bir diktatör tarafından yönetiliyorlarsa  nesilden nesile yönetime aileden biri getirilir.

Toplumun tamamı sanki geri zekâlı da sadece bunların ailesi süper zekâ.

***

Böyle ülkelerde;

 "Ülkemizde demokrasi var",

denenlerde ise demokrasiler göstermeliktir.

Zaten seçimler de göstermelik yapılır.

Cahil olan toplum sadece seçim yapıldığını zanneder.

Özgür irade sandığa yansımaz.

Sandık başlarına devleti yönetenlerin militan ekipleri yerleştirilir.

Bunlar da sandıkta hile yaparlar.

Şahsi menfaat uğruna rüşvetçi, hırsız, düzenbaz politikacıları seçen halklar da kurban değil suç ortağıdırlar.

***

Bu ülkelerde yolsuzluklar, hırsızlıklar, rüşvet eksik olmaz.

Hırsızlar, rüşvetçiler, yolsuzluklar ya Meclis'e getirilmez veya Meclis'te gündeme getirilse dahi bu kişiler Yüce Divan'a gitmeden aklanırlar.

Yargı da yürütmenin güdümündedir.

Yönetenlerin ağzının içine bakarak kararlarını verirler.

Cahil bırakılmış halk düşünme yeteneğini kaybettiğinden bütün yaşananları normal gibi görür ve kabullenir.

***

Devleti yönetenler veya ekipleri, seçimlerde kendilerine oy vereceklerin "cennette yerlerinin ayrıldığını" dahi söylerler.

Halkın büyük bölümü cahil olduğu için buna inanan da boldur bu ülkelerde.

***

Hıristiyan veya Yahudi ülkelerdeki üniversite mezun oranları çok yüksek olmasına rağmen Müslüman ülkelerde bu oran çok düşüktür.

Üniversiteleri de kalitesizdir.

Bu ülkelerin üniversitelerinden mezun olanların diplomaları gelişmiş ülkelerde geçmez.

Yani bir kağıt parçasından ibarettir.

***

Peki Yahudi veya Hristiyan ülkelerde durum nasıldır?

Her çocuğa ve her gence kaliteli eğitim verirler.

Bu eğitim türü teslimiyetçi değil sorgulayıcıdır. Ezberci değil araştırıcıdır ve de yaratıcıdır.

Yeni bir şeyler bulmak, geliştirmek ve de üretmek üzerinedir.

Araştırma ve geliştirmeye çok kaynak ayırırlar.

Disiplin, ahlaki değerler ön plandadır.

Ekonomileri ise tüketim değil üretim üzerine, ihracat  üzerine kuruludur.

Bir bakınız;

Müslüman bir ülkeye ait "dünya markası" olan bir tek ürün var mı?

Elbette yok.

Bu tesadüf olabilir mi sizce?

***

Müslüman ülkeler genel olarak tembeldirler.

57 Müslüman ülkenin tamamının dünya ekonomisine yapmış olduğu katkı bir Almanya dahi etmiyor.

Peki Allah Müslüman olmayan ülkelere torpil mi geçiyor da özellikle Müslümanlar perişan ve fukaralar?

Müslüman ülkelerde bir yığın el semaya açılıyor.

Allah bunu görmüyor mu?

***

"Efendim toplumu cahil kılalım.

Toplum yatsın.

Allah'a el açıp dua edince Allah verir."

demekle  olmuyor.

Allah yatana değil çalışana veriyor.

***

SÂD suresi - 29. ayet mealine bir bakalım;

"Bu Kur'an, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır."

Evet "aklınızı kullanmazsanız, çalışmazsanız" Allah size verir mi hiç?

Sadece dua ile olsaydı gayrimüslimler perişan, Müslümanlar refah içinde olurdu öyle değil mi?

***

Müslümanların bu kadar kalabalık olmalarına rağmen güçsüz olmaları, kan ve gözyaşının Müslüman coğrafyasından eksik olmamasının sebebi eğitimsizlik, dolayısıyla cehalettir.

"Türban, çarşaf, takke, cüppe ve sakal olsun gerisi boş" anlayışına sahip olursanız sonuç kaçınılmazdır.

***

Sonuç olarak;

"İnsanları bedenen ameliyat etmek için uyutmak,

Ruhen ameliyat etmek için ise uyandırmak lazımdır.

Uyandırmak da eğitim ile olur.

Zalimlerin çarkı, cahillerin çalışmayan kafalarıyla döner."

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları