Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Fatih Ergin

Fatih Ergin

25. SAAT

Milliyetçinin kaygısına bak! Sol iktidara geliyormuş!

Son yıllarda yaşadığımız çağdan çok şüphelenir oldum… Gördüklerim, okuduklarım, duyduklarım öyle bir boyuta taşıdı ki bu şüphemi, sık sık "Saatler mi durmuş yoksa zaman mı?" şarkısını söylerken buluyorum kendimi.

Ve ardından sorular soruyorum kendi kendime…

"SSCB yıkılmadı da, ben mi yıkıldı diye biliyorum? Varşova Paktı dağılmadı da, ben mi dağıldı diye biliyorum? Doğu Bloku çökmedi de, ben mi çöktü hülyası görüyorum. Komünist Çin bile, kapitalist dünyanın fabrikası haline gelmedi mi?"

 Allah Allah!  Soğuk Savaş bitmişti oysa… Hadi hepsi bir serap, hepsi bir rüyaydı da, Mc Donalds'ın Rusya'daki ilk şubesini ta 1991'de Moskova'daki Puşkin Meydan'ında açması ve o meydanın günlerce hamburger yemek isteyen Ruslar tarafından doldurulması ne idi o zaman? Bir film karesi miydi?

Sonra kendime geliyorum. Ne saatler durmuş, ne de zaman! Hatta ben kendimi sual ederken, saat ilerlemiş… Anlıyorum ki zaman ne olursa olsun, takvimler ne derse desin, soğuk savaş bazı zihinlerde hiç bitmemiş, bitmiyor!  

Solcular mesela… Onların bile kahir ekseriyeti çıktı bu kalıptan. Hatta çıkmakla kalmadılar, Atatürkçü ve milliyetçi çizgiye geldiler. Kaderin bir garip cilvesi mi desek bilmem; bazı sözde milliyetçi aydınlar, fikir adamları ise kendi fikirlerinin zıddına dönüşüp İslamcı çizgiye geldiler. MHP bile Siyasal İslam'ın üssü oldu artık.

Milliyetçi camia, Türkçülüğün modern bir fikir ve siyasi hareket boyutu kazanmasında emeği olan, Türkçülük tarihine adını yazdırmış nice abide şahsiyetin sopa ile kovalayacağı, soğuk savaşın mirası olan kanaat önderlerinden(!) geçilmiyor…

Onlardan biri olan ve vaktiyle FETÖ elebaşını "Gaspıralı'nın ceditçilik hareketinin günümüzdeki en önemli temsilcisi" olarak gören Mustafa Çalık, geçtiğimiz günlerde sosyal medyada Türkiye'yi bekleyen o korkunç(!) tehlikeyi duyurdu!

Ne hikmetse aynı Çalık, son dönemde milli bekanın karşı karşıya kaldığı en korkunç tehlike olan FETÖ'nün insanı dehşete düşüren 15 Temmuz ihanetini duyuramamıştı. Aydınlığınız yalnızca kendi karanlığınız için olunca, toplumu aydınlatmak gibi marifetiniz olmuyor anlaşılan…

Evvela, İttihatçı ve Millici unsurlara seslenerek, "Cemiyet ve parti kurmanın vakti gelmemiş midir" sualini yöneltti. Sonra ise bu fikrine tepki gösterenlere, (özellikle de mevcut milliyetçi partilere mensup olanlar tepki göstermiş, sayın Çalık öyle diyor) "Önümüzdeki seçim devresinde Türkiye'yi gaalib ihtimalle "SOL" bir iktidar bekliyor. Buna mâni olabilecek bir siyasî çâreniz var mı, yok mu? Bırakın bana akıl satmayı!.." diyerek, ne kadar haklı(!) olduğunu ortaya koydu…

Geçtiğimiz yüzyılın başında ülkeyi işgalden zafere, zaferden cumhuriyete taşıyan, laik, demokratik, sosyal hukuk devletini inşa eden bir milli düşüncenin geldiği noktaya bakın!

Üç Tarz-ı Siyasetin iki kaybedeninden biri olan İslamcılığın müflis zihniyeti, 18 yıldır Türkçülüğün eseri Türkiye Cumhuriyeti'ne giydirilmeye çalışılıyor.

O zihniyet ki, bilinçaltında ülkeyi Dar-ul Harp görüyor. O zihniyet ki, iktidar olmayı fetih sayıp, makamlara liyakatsiz olanları yerleştirip, akçeli işleri fetih hakkı/ganimet sayıyor ve haramı helal kabul ediyor!

Ve onun içindir ki bugün devleti adalet, hukuk, liyakat yönetmiyor! İnsanlar ekmeği ile terbiye ediliyor. Basın öne eğilmiş, demokrasiden bir kırıntı Hak getire! Yanaşma düzeninden olmayana yaşam hakkı yok!

Gelin görün ki, istibdat padişahı Sultan Abdülhamit'e karşı dağlara çıkmış Hürriyet Kahramanı Enver Paşa'yı savunmayı kimselere bırakmayan Çalık, bu tablodan dolayı değil de, solun iktidara gelmesini engelleyecek bir çare olarak partileşmeyi düşünüyor…

Yani mevcut iktidarın ve iktidar ittifakının yerinde kalacağını görmüş olsa, partileşme düşüncesi olmayacak! Demek ki her şey güllük gülistanlık!

Türkiye'nin adaletten eğitime, ekonomiden sosyal düzene varana kadar her geçen gün daha da derinleştirilen yapısal sorunlarına itirazınız yok…

Rejimin şahsileşmesine, şahısın rejimleşmesine itirazınız yok. Cumhuriyetin iktisadi kazanımlarının yok edilmesine, Türkiye'nin küresel sermayeye peşkeş çekilmesine itirazınız yok. Türkiye'nin sanayisizleştirilmesine, Türk çiftçisinin can çekişmesine itirazınız yok.

İşsizliğe rekor kırdıran, Türkiye'yi bir yandan asgari ücretli köleler ülkesi, bir yandan da, cemiyet, ticaret, siyaset, matbuat ve kamu hayatında iktidara yandaş olanın ihya olduğu ülke haline getiren düzene itirazınız yok.

İktidar sahiplerinin önüne gelen Türk hasmına kanıp Türkiye'yi içeride ve dışarıda beka sorunlarına boğmasına, Türklüğe mesafesine, devletin Kerkük-Musul'daki kırmızı çizgilerinin paspas edilmesine, Türk istikbalinin evlatlarının geleceğinin ipotek edilmesine itirazınız yok.

Ama tek bir şeye itirazınız var; Sol iktidar!

Oysa İttihatçılar bugün sola kaptırılan ve daha çok solcuları akla getiren söylemlerle ortaya çıktılar. İkinci Meşrutiyet yani 1908 Devrimi o söylemlerle gerçekleşti.

Neydi o söylemler? Hürriyet, adalet, eşitlik… Kendi devirlerinin en iyi yetişmiş isimleri Jöntürklerdi. Gerici muhafazakârlığı bir bıçak gibi kestiler. Peki Çalık'ın hangi söylemi modern, hangi söylemi bir karşı çıkış? İttihatçı çizgiden uzak İttihatçılık ne ala!

İşte görüyorsunuz; Türk milliyetçiliği, 19. yüzyıldan bu tarafa, politik ve ideolojik olarak en buhranlı günlerini soğuk savaşın bitiminden günümüze bu sebeple yaşıyor! Yani derya ilan edilen kanaat önderlerinin kafasında soğuk savaşın halen bitmemesi yüzünden…

Göz olanı, akıl olacağı görür derler… Türk milliyetçiliği, politik ve ideolojik krizi aşmadan, olacakları göremez. Göremediği için de, küreselleşme üzerinden cumhuriyete, Türk ulus devletine yönelen saldırılara karşı 18 yıldır bir milli duruş sergileyemedi.

Ama, BOP'un stratejik ürünü bir iktidara karşı "sol geliyor" diye feryat edenlerin ise, bırakın olacakları görmesini, olanlar üzerinden bile bir siyaset ve söylem geliştirmesi düşünülemez.

Sayın Çalık bir süre önce de, İslamcıların milliyetçiliğe, milliyetçilerin de İslamcılığa yaklaşması gerektiğini ve böyle bir yakınlaşmanın Türkiye'ye 100 yıl kazandıracağını ifade etmişti. AKP ve MHP'nin Cumhur İttifakı'nda bir araya gelmesini de, bu açıdan bir fırsat olarak değerlendiriyordu. Müjdeler olsun sevgili yurttaşlar, yüzyıl kazandı ülke!

Şu fikrin bile ülkeyi böleceğini göremeyip, yanlışa "yanlış" diyen, en ufak eleştiride bulunanı bile "terörist" ilan eden AKP-MHP birlikteliğinin ülkeye yüz sene kazandıracağını ortaya atmak…

Hülasa; hem Envercilik, İtthatçılık pozları verip, tabi bir yandan da Atatürk'e olan düşmanlığınızı yıllardır Envercilik ile süsleyip, hem de cumhuriyet döneminin en despot iktidarına yüksek menfaatlerin gereği şirin görünmeye çalışan, iktidarın kaçınılmaz akıbeti yönünde paylaşımlar yapıp, sonra aynı menfaatlerin gereği kaldıranlar parti kurup iktidar olacağına…

Dün, "Memlekete dair" kitabında yer alan köşe yazılarında FETÖ elebaşını adeta Turancı ilan edip, FETÖ'yü eleştiren sol kesimi zavallılıkla suçlayanlar parti kurup iktidar olacağına…

Solcular iktidara gelsin, bin kat daha iyidir…

Kaldı ki, Türk milliyetçiliği halkçılıktan ayrı düşünülemez. Bireycilik yapanlardan, menfaat bekçiliği yapanlardan, şahsi menfaatleri uğruna iktidara yakın duranlardan bıktık. Solcular gelirse, halkçılık yaparlar da, durumunu görmediğiniz bu halk nefes alır biraz…

Siz ise, Türkiye Günlüğü'nde derginize biraz daha kamudan reklamı alabilmek için vaktiyle FETÖ'ye yaptığınız güzellemeleri, bugün de İslamcılık için yapın! Sizin derginiz, kamudan reklam almayı hak edecek bir tiraja sahip olmadığı halde reklam alabilsin diye, solcular iktidar olmasın… Ne güzel memleket! Değil mi?

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları