Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Milletten devlete dönüş için şart olan ordu nedir?

Bilinen dünya tarihinden beri insanoğlu hayatta kalabilmek için eğer aynı dil, aynı töreleri de varsa toplumlaşarak birliktelik kurmak zorunda kaldı. Dünyanın gördüğü en büyük başarı önce hayaldi. En büyük çınar ise önce bir tohumdu. En büyük kuş ise sadece bir yumurtada gizliydi.

Asırlar sonraya gelindiğinde, insanların bu kez de bilimle tanışması, gelişmesi, eğitilmesi sonucu aralarına yeniler geldi. Onlar, erdemli kişiler, nüfuzlu kişiler, çamurdan, savaştan kaçındıklarında bu kez rüya değişir. Bu sefer öne çıkan erdemli ve kötü niyetli kişilerin toplumu ve dünyaya egemen olacaklarını hatırdan çıkarmamalıdır. (Getirin 21. yy. ilk çeyreği Türkiye'si.)

Prof. Cahit Tanyol: "Doğan yasaklar bu kez de dokunulmazlığa ya da korkuya dönüşür. Bu da dışarıdan gelince, korku, içeriden çıkınca daha çok tedirginlikle dolu saygıya dönüşür. Ülkeler işte böyle ortamlarda yeni yönlendirilmiş olan bağnazlık ise, gevşemeyi ve yozlaşmayı getirir" der.

Geçmişe baktığımızda kabul edilmelidir ki, her halkın var olup, yaşamakta oldukları coğrafyalarına tam olarak sahip olabilmek şartı öncelikli olur. Buna tam bağımsız bir devlet denir, ancak bu devletin içte ve dışta korumasını sağlayacak olan ateş gücü orduya ihtiyaçları vardır, bu tüm dünyada böyle olmuştur.

Geçmişimizdeki tarihlerimize baktığımızda bu kez dünya harp tarihi yazarlarının kabul ettikleri açık bir gerçekle karşılaşırız. M.Ö. 3. yy. da iç Asya'da eski Çin tarihlerinde Törk denilen bir kavmin ortaya çıktığını ve yıkılmaz düzende ordular da kurup, Çin'in tarihini değiştirdiğini yazarlar.

Buna bizim tarihlerde Mete Han denilir ve onun kurduğu düzenli ordu düzenindeki, 10'lar, 100'ler, 1000'ler ve 10 binler sistemi, 22 asır boyunca sadece Türk devletlerinde değil, aynen Batılı ülkelerde de uygulanmış olduğunu ne yazık ki biz tam olarak bilemedik.

Kabul edilmiş bilimsel tarihçilere göre Büyük Hun İmparatorluğu, Göktürkler, Uygurlar, Oğuz Boylarının bu kez birleşimlerle batıya yönelişi sonucu Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular ve de 3 asır sonra devamı olan Osmanlıların da ordu sistemleri aynen devam etti.

Savaşçı askerleri takım, bölük şeklinde kumanda edenlere Subaşı (askerin başı) denilirdi. Orduda çok başarılı yıllar sonra terfi eder ve alayları, tugayları komuta edecek hale geldiklerinde onlara Yabgu denir. Örneğin, Selçuk Bey oğulları Tuğrul ve Çağrı beyler de Karahanlı ve Gazneli ordularında Yabgu olmuşlardı.

10. yy. biterken onların Horasan'dan başlayıp, İran, Irak ve Anadolu'ya kadar yayılmalarıyla adına Selçuklu denilen büyük devleti kurdular. Bu oldukça geniş çaplı coğrafyalarda, halkı korumak adına bu kez devletin yönetiminde değişim yaparak Eyaletlere böldüler. Buraya gerekirse savaşa hazır yetiştirecek valilere Atabegler deniliyordu. (Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti'nde örnekleri ise Kolordu ya da ordu komutanları olarak bilinmişti.)

Selçukluların devamı olan Osmanlılar döneminde aynen Eyaletler sistemi kurulup, bu sefer ordu düzeninde ise Anadolu ve Rumeli Beylerbeyi unvanıyla yenilendi. Ancak 19. yy. Tanzimat dönemiyle birlikte Osmanlı ordusunun modernleşmesi adına, artık beyliklerin yetiştirdiği bu dağınık kısmen düzensiz ordular yerine, karargâhları ve sayıları belirlenmiş ordu kuvvetleri haline gelmişti.

Yeri gelmişken şu bilinmelidir ki, savaşa hazır hale gelmiş ordu, 2. Kolordu, 1. Destek tümeniyle bütündür. Yaklaşık 105 bin asker demektir. Osmanlı döneminde bu ordular 9 kadardı. Günümüzde önce 3 şimdi 4 ordumuz da vardır. Toplam 560 bini geçen bir askerî kuvvettir bu.

Cumhuriyet döneminde modern savaşta en etkili zırhlı kuvvet tanklar oldu.

1. Dünya harbine kadar devletlerin büyük savaşa girdiklerinde en etkili güç, hareket eden silahlı Süvari, Alay ve Tugayları olmuştur. İlk kez 1916'da imal edilen tanklara Almanlar önce Hasat Makinesi demişlerdi. Fakat İngiliz ve Fransız ordularında savaşa sokulduklarında kesin başarıları kazanan birliklerdi.

Dünya ordularında bu yenilikleri çok iyi takip eden tartışmasız asker devlet adamı ve lider Gazi Mustafa Kemal bu dünyadaki gelişmeleri çok iyi takip etmişti. 1928 yılında çok iyi ilişkiler içinde oldukları Sovyetler Birliğinin önerisiyle FT-17 modeli iki adet tank alındı, deneme için.

Daha sonra parasıyla 6 adet daha F-é modeli tanklar da alınarak, ilk kez İstanbul Maltepe'de Fahrettin Altay Paşanın kurduğu Piyade Okuluna getirilmiş oldu. Böylece 1932'den itibaren bu kez düzenli tank taburları oluşturmak için Lüleburgaz'da bulunan Süvari Tümeninin karargâhında yer açılmıştı.

2. Dünya harbi başladığı yıllarda Fransızlardan da "Renaulth R" tankları alınarak, taburdan alaya döndürülen ilk zırhlı tabur ve birlik geliştirildi. 1945'lere gelindiğinde bahsi geçen tank alayının da ilk komutanı Süvari Yarbay Tahsin Yazıcı olmuştu. (Bahsi geçen Tahsin Yazıcı Kore'deki Tugay Komutanı.)

Artık zırhlı birliklerin donatılmasında sonuç toplam 21 tank ve takviye edici malzeme taşıyıcıları olarak 21 zırhlı otomobil ile yönetilirdi. Bilindiği gibi 1946'dan itibaren devlet yönetiminde çok partili döneme girildi. 1950-51'de bu kez Soğuk Savaş yılları başlarken, ABD'nin NATO sebebiyle bizim ordumuza girmesi, yeni bir Amerikan tipi zırhlı tugay da Hadımköy taraflarında Zırhlı Birlik Tugayı oluştu.

Daha sonra 1961'den itibaren Türk ordusu bu kez geliştirerek sürekli hareket kabiliyeti olan savaşlarda piyadeden öncelikli askeri kuvvetlere döndü. 1965'te Gen. Kur. Bşk. Cemal Tural Paşa zamanında 2. Dünya harbi yılları Çankırı'da kurulan Piyade Okulu, Tuzla'ya getirilmiş artık ordu Batılı modern eğitimlerle de yöneltilmeye başlamış oldu.

Ancak benim de orduda bulunduğum yıllarda NATO sebebiyle orduların hareket kabiliyetini başarıya ulaştıracak Pentomik Tümenler hedeflenmeye başlandı. Bu tür zırhlı tümenler Amerika ordularında kurulmuş ise de ancak bizde hareket edebilen, değişken zırhlı, tanklı tugaylarımızın sayıları henüz 3 taneydi.

Fakat bunun faydasını bilindiği gibi 1974 Kıbrıs Savaşı sırasında denedik, zaferi de getirenler onlür olmuştu. Daha sonraki yıllar Gen. Kur. Bşk. Hüseyin Kıvrıkoğlu Paşa döneminde (1977-1999) ordumuzun bir Kolordu birliği, 2 zırhlı tank alayları ve tugaylarıyla gece yarısı Irak'a girdi. (yaklaşık 37 bin asker) sadece 5 gün kalıp, PKK'yı tamamen bitirip geri döndü.

Ne yazıktır ki Türk Ordusunun bu dünyadaki yerini, değerini bilmeden devlet yöneten siyasetçiler bugün ordumuzu, karakol polisleri, bekçileri gibi de küçültmeye çalışmaktadırlar.

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları