Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Milletin yarınlarını hazırlayan gençlik

Gelecek yeterince bilinmez ve de bilinmeyen şeyler ise korku vermektedir. Eğer günümüzde bu sayısal orandaki yoksullar çoğalıyorsa, sorun vardır. Üstelik yoksullukların en büyüğü ise ahmaklık ve aptallıktır derler.

Belki de sanılıyor ki, ülkemizdeki hazin esen tek bir rüzgârın tabelasında "ortak kaderimiz" derler. Kabul edilmelidir ki, kalem aklın dilidir, böylece de bir yazarın kişiliği kuşkusuz yazdıklarından anlaşılır. Bu da insan için güvenilir bir ruh gibidir.

Cumhuriyetimizin kurulduğu yıllarda ünlü Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in yazdığı şiir şöyleydi:

"Duymadan düşünmek yok dinimizde,

Biz kalp adamıyız, gönül eriyiz,

İnsana insanlık esastır bizde,

Ne ciniz, ne melek, ne de periyiz...

...

Okuyup, okutmak işimizdir bizim,

Haram lokma kesmez dişimiz bizim,

Her yerde bulunmaz eşimiz bizim,

Biz yeni hayatın erenleriyiz.."

İşte yeni cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte devletin temelini oluşturan devrimler ile eğitim adına da kurumlar oluşturulmuş, ulusal bir bütünlük sağlanmıştı.

Kuşkusuz bir kural olarak eleştiren göz, aslında da pek keskin değildir. Yanlışlıkla ve temeldeki var olan sayımlar birbirleriyle yakın ilişkilidir. Hatta temel yapılar içinde tanıdık, vaz geçilmez öğelerdir.

Geleceğini körü körüne görmek, insanoğullarına miras yoluyla edinmiş olduğu bir tür inceliklerdir. Gizlenmiş gerçekleri fark edebilmek kuşkusuz eleştirel bir karşılıklı sevgi ve saygıyı da gerektirir. Ancak geleceği çıplak hale getirip, parlatarak taraflı tarafsız eleştirerek sözde sevgiyi taklit etmek ise aslında bilgi ve bilimi gerektirir.

Değerli okuyucularım, bu aslı ortaya çıkan tarihsel gerçekleri dışlayıp, 120 yıl önce yıkılmak üzere olan ülkemizin, bu kez dönemin öne çıkan aydın kesimlerince topyekûn birlikteliği getirmemesi miydi?

Bu toplumu oluşturan halkımız için kurtarıcı lider Gazi Mustafa Kemal gençlerin eğitiminde öncelik olan öğretmenler için şunu diyordu:

"Millet boşuna ölmez, kan boşuna dökülmez. Eğer zaferler milletin hayatında derin değişiklikler yapmaz ve de ona "Millî güven ve güç sağlayamaz ise" bu kez bazı budalaların onunla böbürlenmesinden başka bir şey değildir.

Milletlerini ve gençlerini fikren kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Ancak öğretmen ve de eğiticiden mahrum toplumlar, bir millet olmak istidadını kazanamamıştır. Onlara alelade kitle denir."

İşte yakın kuruluş tarihimizde bu saptırılamayacak gerçekteki temel fikirleri unutmak ya da unutturmak nedendir? Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin 97. yılını yaşadığımız bugünlerde birtakım doğrular çarpık fikirlerin kalabalığı içinde neden unutturulmak istenmiştir. Böylesi geliyor akla.

Kuşkusuz yarınlarımızın geleceğini artık 21. yy'la girilmişken ele almak zorunda değil miyiz? Ancak gençlerimizin eğitim kurumlarında Devrimler dönemiyle birlikte prensiplere bağlanmış olduğunu bilmekteyiz. Bu kurumlarda eğitimi yönlendiren, başarılı ve millî şuurla yükselmiş öğretmenlerimizi suçlamak yanlıştır.

Bu basit hatalarıyla görülen sapmaların neden ve hangi şartlarla oluştuğuna bakmak gereklidir. Günümüzde uluslararası kulvarlarda başlatılan psikolojik harbin, önceleri dış mihraklarla, daha sonra onların da etkisiyle içimizde geliştirilen yandaş iç mihraklar yaratılmamıştır.

Bir milletin manevi ve millî değerleri bütün olarak kabul edilmiştir. Değerli dostum, arkadaşım, Prof. Dr. Mustafa Erkal derdi ki:

"Milletleşme olmadan demokrasi de olmaz, hatta yaratılamaz. Zemini ve bodrumu olmayan binanın da üst katları yoktur. Nitekim demokratik bir devlet ile millî devlet çekişmez ve hatta bir bütünü tamamlarlar."

Bu gerçeğe bakılınca bu kez de son on yıldır sözde devleti yönetmek adına siyasetle uğraşanlar en azından Karahanlılar, Selçuklular ve Osmanlılardan beri yaklaşık 1200 yıllık inanç dinimiz olan İslamiyet'i de sanki yeniden inşa etmek yoluna soyunmuşlar, nedense.

Evet dinimiz kutsal, vaz geçilemez ancak asırlar boyunca dedelerimiz, babalarımız, yakınlarımız şimdiye kadar İslamiyet'in kurallarıyla yetişmemişler miydi? Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte eğitim kurumlarımız da din adına yayınlanıp okunan kitapların içinde toplamda 400 sayfayı geçmeyen bilgiler vardır.

Bizim, sizin kuşaklarda hep böyle görmediniz mi? Kutsal kitap Kur'an-ı Kerim'in sayfaları bellidir. Dini kurallar bahsettiğimiz din kitaplarında yazılıdır da. Yeni bir atılımla bunları 300-400 sayfa yerine bu kez var sayımlı, şişirmelerle büyütüp bin, iki bin sayfaya çoğaltırsanız, öğretilen gerçek İslamiyet değildir.

O zaman gençlerimiz asıl olan derslerini öğrenmek yerine, sadece sınıfları geçip yol almak amacı ile Din öğretmenlerine, hatta toplam 67 bini bulan okulların yaklaşık 10 bininin okul müdürleri de Din dersi öğretmenleri ise, öğretmeninden, öğrencisine kadar da onların etkisi altında kalıp sapmak zorundadırlar.

İşte bu durumda gizli ya da açık hedeflenen yarınların gençlerini, millet olmaktan ümmet olma noktasına kadar sürükleneceğini açık biçimde görüyoruz.

Daha önceki köşe yazılarımda söylediğim gibi:

Hacı Bayram-ı Veli gibi bizden olan din adamı şöyle derdi:

"Hararet nardadır, sacda değildir,

Keramet baştadır, sacda değildir.

Her ne ararsan kendinde ara,

Kudüs'te, Mekke'de Hac'da değildir."              

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları