Mille Gazete yazarı Şakir Tarım, Saddet Partisi'ndeki gelişmelerle ilgili yazdı: Yağlı kemik peşinde koşan...

Mille Gazete yazarı Şakir Tarım, Saddet Partisi'ndeki gelişmelerle ilgili yazdı: Yağlı kemik peşinde koşan...
Bir süredir Saadet Partisi içindeki Karamollaoğlu ile Asiltürk krizi giderek derinleşirken, Mille Gazete’nin yazarı Şakir Tarım dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. Tarım, "Millî Görüş kadroları ne yaptıklarını ve hedeflerini çok iyi bilirler. Onları, yağlı kemik peşinde koşan dünyaperestlerle karıştırmayın!" çıkışında bulundu.

Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ün Cumurbaşkanı Erdoğan ile buluşmasından sonra parti içindeki soğuk savaş rüzgarları eserken, Asiltürk’ün en son “Liderlik” çıkışı ile yeniden kızışmıştı. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ise en son verdiği bir röportajda, Asiltürk ile ilgili sorulan soruya, "Farklı fikirlerin gündeme gelmiş olmasını ben prensip itibariyle bir zenginlik olarak görürüm. Ama haddinden fazla ısrar, yani bunsuz olmaz gibi bir yaklaşımı da isabetli bulmam." değerlendirmesinde bulunmuştu.

Mille Gazete’nin yazarı Tarım da bugün köşe yazısında dikkat çeken bir yazı kaleme alarak, "Saadet Partisi’ne ayar vermek için ileri geri konuşanlar şunu bilsinler ki, Millî Görüşçüler 52 senedir kıl payı sapmadılar. Baştan beri bu eğitimler aralıksız devam etti. Millî Görüş uğrunda çalışanlar önemlidir; ama Millî Görüş belirli şahıslarla kaim değildir" dedi.

Şakir Tarım’ın "Saadet'e ayar vermek isteyenler" başlıklı yazısı şöyle:

"Bazı kardeşlerimiz var ki, hem Saadet Partisi’ni tanımıyorlar hem de Saadet Partisi’ne ayar çekmek, yönlendirmek istiyorlar. Uzaktan gazel okuyorlar. Halbuki Saadet Partisi’ni hakkıyla tanısalardı, bu gayretkeşliğin ne kadar “abesle iştigal” olduğunu anlarlardı. Sonra, Saadet Partisi her türlü farklı fikirleri müzakereye açık bir parti! Saadet Partisi’ni asıl, yetkililerinin ağzından tanıyabilirsiniz. Saadet Partisi Millî Görüş’ün tek temsilcisidir. Millî Görüş ise bu ülkenin inancı, tarihi, aslı, özü, kendisidir. Bu toprakların insanı ile uğraşmaz. Onları aslına, millî kimliğine davet eder. Hem de izah, ikna, ispat yöntemi ile. Türkiye’nin geleceğinin millî kimliğimize dönmekle olduğuna inanır. Millî Görüş’ün hedefi Türkiye’yi “yaşanabilir” hale getirmek, “yeniden güçlü olacağımız” şartları oluşturmak ve bütün insanlığın saadeti için “Yeni bir huzur ve barış dünyası” kurmaktır.

FİKİRLERİNİ “SİSTEMATİK BİR YAPI” ÜZERİNE KURDULAR

Bugün savaşlar, çatışmalar, siyasi ve ekonomik baskılar yoluyla Türkiye’yi yaşanmaz hale getirenin Siyonizm olduğunun farkındadır. Dünyanın acı, kan ve gözyaşına boğulması, kaos ortamına sürüklenmesinin sebebi Siyonizm’dir. Dünyanın huzur ve barış atmosferine girmesi için şefkat ve merhamet sahibi Millî Görüşçülere ihtiyaç vardır. Davası büyük olan Erbakan Hoca öncülüğündeki Millî Görüşçüler, fikirlerini “sistematik bir yapı” üzerine kurdular. Niçin ve hangi esaslarla çalışacaklarını biliyorlar. Erbakan Hoca, büyük bir kurmaydır. Kadrolarına Millî Görüş’ün hem çalışma modelini, temel esaslarını öğretmiş hem de uygulamasını göstermiştir.

"YAĞLI KEMİK PEŞİNDE KOŞAN..."

Saadet Partisi’ne ayar vermek için ileri geri konuşanlar şunu bilsinler ki, Millî Görüşçüler 52 senedir kıl payı sapmadılar. Baştan beri bu eğitimler aralıksız devam etti. Millî Görüş uğrunda çalışanlar önemlidir; ama Millî Görüş belirli şahıslarla kaim değildir. İnsan fanidir; dava “kalıcı”. Millî Görüş’ün eğitimcileri, esas ve hedefler konusunda ilk gün ne anlatıyorlar ise bugün de aynı şeyi anlatıyorlar. YİK ve GİK’ten il başkanlarına; ilçe başkanlarından mahalle ve köy temsilcilerine kadar bütün Millî Görüş kadroları bunun böyle olduğunun yakın şahididirler. Saadet Partisi’ne ayar vermeye çalışanlar şunu bilsinler ki; Millî Görüş kadroları ne yaptıklarını ve hedeflerini çok iyi bilirler. Onları, yağlı kemik peşinde koşan dünyaperestlerle karıştırmayın!

İTTİFAK ÇIKMAZI

BİR dava esas ve ilkeleriyle yaşar. Esasları kaybolursa dava biter. Millî Görüş’ün esas ve ilkeleri baştan beri uygulanmaktadır. Rakipleri Saadet Partisi’ni en çok “ittifaklar” üzerinden vurmaya çalışıyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildikten sonra, siyasi partiler “seçim öncesi” ittifaklar oluşturmaya başladılar. Yüzde 50+1 oyunuz olmadıkça bir kıymet ifade etmiyor. Hükümet “ittifak yasası” çıkardı. Bütün partiler sonuç alabilmek için başka partilerle ittifak oluşturmak zorunda kaldı. Saadet Partisi de öyle! Bugün siyasette iki türlü ittifak var. 1.si, birbirinin siyasi sorumluluğunu üstlenenler. AKP ve MHP’nin; İyi Parti ve CHP’nin ittifakları gibi! 2.si, söz konusu zorunluluktan dolayı yalnız seçim dönemindeki ittifaklar. Buna “seçim ittifakı” deniyor. Seçim dönemi dışında halkın problemleri (Geçim İttifakı) konuşuluyor; ittifakın adı anılmıyor. Saadet Partisi seçim ittifakına kendi tüzüğü, kendi amblemi, kendi adaylarıyla girdi. Diğer partilerin siyasi sorumluluğunu üstlenmedi."

NE OLMUŞTU?

SP Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk, Ocak ayında sürpriz bir buluşmayla Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'la görüşmüş, görüşmenin ardından partinin Cumhur İttifakı'na katılacağı tartışmaları başlamıştı. 

Asiltürk, Saadet Partisi Genel Başkan Prof. Dr. Temel Karamollaoğlu ve yönetimini devirmek üzere, "büyük kongrenin toplanmasını" da içeren 53 maddelik bir açıklamayla harekete geçmişti. Asiltürk,  Millet İttifakı cephesinde bulunan SP'yi AKP ve MHP'nin kurduğu Cumhur İttifakı'nın yanında konumlandırma hedefine ilişkin mesajlar vermişti. Karamollaoğlu ise Asiltürk'ün açıklamalarına ilişkin olarak "parti içi meseleleri kamuoyunda tartışmaya hiçbir zaman girmediğini ve bundan sonra da girmeyeceğini" söylemiş, "Onun için o açıklamalar Oğuzhan Bey'i doğrudan doğruya bağlar. Kendisi ile de görüşeceğiz, bundan dolayı başka açıklamayı doğru bulmuyorum. Parti içi meseleleri kamuoyu ile paylaşmak ülkenin problemlerini çözmekle alakalı bir konu değil" açıklamasını yapmıştı.

Asiltürk, daha sonra parti içine yönelik kaleme aldığı yazıda, "Millî Görüş Toplumunun hizmetini yüklenme görevi, Erbakan Hoca’mızdan sonra bana, teklif edildiğinde, bu görevi bir şartla kabul edeceğimi söyledim: 'Sizden inançlarımıza uygun bir şey yapmanızı istersem, itaat edeceğinize söz veriyor musunuz', dedim. Bu talebime yanıt olarak, o toplantıya katılanların tamamı 'evet, sen bizden zâten yapmak zorunda olduğumuz şeyi istiyorsun, kabul ediyoruz' dediler." ifadesini kullanmıştı.  

Karamollaoğlu ise, Asiltürk'ün çıkışının ardından, "Biz Oğuzhan Bey’le küs değiliz, kendisiyle konuşuyoruz da. İstişare Kurulu bazı vefatlardan dolayı sayısı azalmıştı. Allah nasip ederse toplantımız olacak. O zaman bu meseleler konuşulur. Daha da fazla bir şey söylemem. Siyasi partilerin başında genel başkan vardır. Danışma kurullarımız vardır. Ama partiyi genel başkan yönetir" açıklamasını yapmıştı. 

Karamollaoğlu daha sonra Asiltük ile ilgili soruya şu cevabı vermişti:

"Parti içi meseleleri medya önünde tartışmayı isabetli görmüyorum. Her partinin içinde farklı görüşlere sahip insanlar olur. Politikalar oluşturulurken herkes aynı görüştedir demek mümkün değil. Bizim tüzüğümüz çok açık. Son kararı verecek olan genel idare kuruludur. Bundan önce farklı fikirlerin gündeme gelmiş olmasını ben prensip itibariyle bir zenginlik olarak görürüm. Ama haddinden fazla ısrar, yani bunsuz olmaz gibi bir yaklaşımı da isabetli bulmam. Bunu bütün arkadaşlarım da bilirler"

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Öne Çıkanlar