Burada edebiyat yapmayacağım, burada edepli bir şekilde; utana sıkıla, kendisini istemeye gelen damat adayı ve ailesine çekingen tavırla kahve ikram eden kız edasıyla eleştiriler yapacağım.
Burada hakaret olmayacak, küfür derhal sınır dışı edilecek, kötü sözler, tu kaka cız tanımlamalar "İstenmeyen kişi" ilan edilecek.
Peki, burada ne olacak?
Burada ince eleştiriler, naif dokundurmalar olacak.
Arada tebessüm ettirecek ama yazının sonunda "Adam gene laf çaktı" dedirtecek satırlarım olacak.
Kişilere saygıda kusur edilmeyecek, hele ki kurumlara saygı en üst düzeyde olacak.
TÜİK bile bu sayfadaki saygı enflasyonuna hayran kalacak, yandaş kanallar "Bu adam bizden daha yandaş çıktı" diyecek ama dediklerine pişman olacaklar.
Burada asla yalan haber olmayacak çünkü burada haber olmayacak.
Mesela burada "Zafer Havaalanı projesinde hedefler %99 şaştı" tarzı bir haberi göremeyeceksiniz ama "Zafer Havalimanı ihalesinde garanti edilen yolcu sayısındaki hedefin %1 tuttu" başlığını göreceksiniz.
"Halkımız geçinemiyor" tarzı toplumu kutuplaştırıcı ifadeler yerine "Fiyatlar halkımızla geçinemiyor" diyeceğim ve suçu anne baba terbiyesi almamış fiyatlara yükleyeceğim.
Muhalefet tarafından alay konusu edilen ve iktidarımızın söylediği "Batı bizi kıskanıyor" tespitine ufak bir ekleme yapacak ve farkım belli olsun diye "Batı bizi kıskanıyyğğğ" diyeceğim.
"Sinop'tan Mersin'e, Edirne'den Kars'a" klişesi yerine "Edirne'den Kars'a, Nasa'dan Mars'a" diyerek oturduğum yerden kendimi Elon Musk kardeşime rakip ilan edeceğim.
Özetle; canımızı acıtan gerçeklere, boynumuzu büken hakikatlere karşı boyun korsesi takmadan dik duracak ve "Dik dur eğilme, mizah seninle" diyerek kendi kendimi gaza getireceğim.
Sanmayın ki sadece iç politik gelişmeleri ele alacağım, diğer ülkelere ve yöneticilerine de asla ciddiye alınmayacak önerilerim olacak. Önerilerimi ciddiye almadıklarını görünce "Sizin ekonomik gücünüz
varsa benim de Allah'ım var" diyerek meydan okuyacağım.
"Her şeyle inceden dalga geçeceksin de hiç mi önemli konulara değinmeyeceksin?" dediğinizi duyar gibiyim.
Sırf sizi kırmamak için televizyonlarımızdaki katilleri arayan, kayıpları bulan programlardaki mağdur koltuğunda oturanların neden bağıra bağıra konuştuklarını inceleyecek ve sonucu sizin kulağınıza megafonla bağırarak fısıldayacağım.
Sorarım size, daha ne yapayım he, ne yapayım?
İyi okumalar.
