Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Aydın Tomakin

Aydın Tomakin

AYDIN'CA

KPSS yolsuzluğu ve iktidardaki çürüme devam ediyor

Bir arkadaşımla karşılaştım. Hoşbeşten sonra nasılsın diye sordum. Sorduğuma bin pişman oldum. Arkadaşımın verdiği cevapları kısaca yazmak istiyorum. "Nasıl olayım kardeşim, aynen Türkiye gibiyim" dedi.

Bu ne demek şimdi dedim.

Anlatayım sana dedi. "Türkiye''de bir gün sonra neler olacak kimse kestiremiyor. İktidara göre her şey güllük gülistanlık. Muhalefete göre iflasın eşiğindeyiz. Ben de aynen Türkiye gibi yarınımı göremiyorum. Marketten aldığım bir ürünü bir gün sonra aynı fiyata alamıyorum. Aldığım maaş aynı gün bitiyor. Nereden borç bulabilirim de ay sonunu getirebilirim diye kara kara düşünmeye başlıyorum. Türkiye de öyle değil mi? Merkez Bankası rezervleri tüketilmiş. Hatta damat Maliye Bakanı iken geçmişte hiçbir iktidarın ellemediği yedek akçeler (kefen parası) bile tüketilmişti. Şimdi swapla başka ülkelerden döviz bularak Merkez Bankası kasasına koyuyorlar. Çıkıp bizim rezervimiz şu kadar diyorlar. Halbuki benim borçlanmam gibi swap borçlanması ile bir yerlerden borç döviz alarak hazineye koyuyorlar. Aynen benim yaptığım gibi tüm ödemeleri borçla çeviriyorlar."

Arkadaşım devamla; "Ben memur emeklisiyim. Aldığım maaş belli. Ben bununla geçinemiyorum. Eğer ikinci bir iş yapmazsan açım. Buna rağmen borçla durumu idare etmeye çalışıyorum" dedi.

Sevgili okuyucularım, gerçekten Türkiye, çok bilinmeyenli bir denklem gibi bir ülke haline geldi. Osmanlı dönemini saymazsak Cumhuriyet döneminde 100 yıllık bir devlet deneyimimiz var. Ama hâlâ devletin hiçbir kurumunda kurumsallaşma dediğimiz oturmuş bir düzen yok. Aslında vardı. Ama bu kurumsallık Ak Parti iktidarı döneminde yani son 20 yıllık dönemde yerle bir edildi. Tüm resmî kurum ve kuruluşların isimleri ve yerleri değiştirildi. Yetişmiş insan gücü partizanlarla değiştirildi. İsim ve yer değiştirme olayı ise, partizan müteahhitlere ekmek kapısı demekti. Çünkü bir kurumun ismini ve yerini değiştirdiğinizde tabiri caizse, iğneden ipliğe kadar her şeyin değişmesi demekti. Bu yolla kendi yandaşlarına ihale veya ihalesiz kazanç kapısı aralanmış oldu. Özelleştirme adı altında devletin altın yumurtlayan tavuk misali gelir getiren kuruluşları bir bir ucuz fiyata elden çıkarıldı. Çünkü iktidara sıcak para lazımdı. Satılmaması veya özelleştirilmemesi gereken birçok stratejik kuruluş yandaş müteahhitlere veya iş insanlarına peşkeş edildi. Hatta birçok kuruluş yok pahasına yabancı ülkelere satıldı.

Cumhuriyet döneminde devletin kazanımları bir bir elden çıkarıldı. Bu satılanların listesini yayınlamaya kalksam sayfalar yetmez. Merak edenler arama motorlarından internetten sorgulayabilirler. Elde kalan mevcut kurumlarda da çürüme devam ediyor.

Hatırlarsanız 2010 yılında ÖSYM''de soruların çalındığı ortaya çıkmıştı. O zaman iktidar ani refleksle böyle bir çalıntı yok demişti. Ama 10 yıl sonra yine iktidarın kendi araştırmaları sonucu soruların çalındığı ortaya çıkmış ve birçok kişi ceza almıştı. En bariz örnek o dönemin ÖSYM Başkanı Ali Demir halen cezaevinde hükümlü olarak cezasını çekmektedir. Eğer 15 Temmuz darbe girişimi olmasıydı, iktidar bu konunun üzerine yine gitmeyecekti ve konu unutturulacaktı. FETÖ ile iktidarın arası açılınca eski defterler tekrar açıldı ve 10 yıl önce inkâr ettikleri soruların çalınma olayı aydınlatılmış oldu.

Günümüze geldiğimiz zaman, 31 Temmuz Pazar günü kızımın da katıldığı KPSS sınavında yine soru çalınması olayı yaşandı. Türkiye 4 gündür bu konu ile meşgul. ÖSYM''ye soru hazırlayan YEDİİKLİM kitapevinin deneme kitapçığında yayınlanan 20 sorunun bire bir, son sınavda sorulması ortalığı karıştıran olay oldu. Sonuçta KPSS sınavı iptal edildi. ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Halis Aygün aynı gün geceyarısı operasyonu ile görevden alındı. Seçim yaklaşıyor ya iktidar bu kez elini çabuk tuttu. Bakın biz yapılan usulsüzlüklere göz yummuyoruz demeye getirdi. Yarın öbür gün her olayı FETÖ''cülere yıktıkları gibi, yine efendim içeride kripto FETÖ artıkları varmış, bu usulsüzlükleri onlar yapmış diyecekleri kuvvetle muhtemel. Hani derler ya suç altından gömlek olsa kimse giymek istemezmiş. ÖSYM Başkanını görevden almak çözüm mü? Üstelik başkanın görev süresi bir ay sonra zaten kendiliğinden sona eriyormuş. Burada da siyaset mühendisliği devreye girmiş gibi gözüküyor. Devlette çürüme devam ediyor. Kimbilir devletin diğer kurumlarında ne gibi usulsüzlükler ve yolsuzluklar yapılıyor. Bu aysbergin suyun üstünde kalanı. Ya alttakiler, görünmeyenler? Ne diyelim inşallah bu son yolsuzluğun sorumluları bir an önce bulunur ve kamuoyuna açıklanır diye temenni ediyorum.

Ne mutlu Türk''üm ve Müslüman''ım diyene ve diyebilene.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları