Türkiye'de artık siyasal İslamcılar tarafından Atatürk'e hakaret etmek moda haline geldi.
Moda haline geldi diyorum çünkü yasada bir cezası olsa da doğru düzgün uygulanmadığı için...
Yani caydırıcılığı kullanılmadığı için siyasal İslamcılar kafalarına göre Atatürk'e hakaret ediyorlar.
Kimsenin aklında ne olduğu bizi ilgilendirmez.
Biz ağzından çıkan sözlere bakarız.
Atatürk'e son hakaret, Sultan İkinci Abdülhamit'in torunu Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu'ndan geldi.
Osmanoğlu paylaşımında, Osmanlı padişahlarından Fatih Sultan Mehmed'i övdü, isim vermeden Mustafa Kemal Atatürk'e ima yoluyla hakarette bulundu.
"Dedem Fatih Sultan Mehmed Han İstanbulu Besmele çekerek aldı, birileri gibi kafa çekerek değil.." ifadelerini kullanan Osmanoğlu'na tepkiler çığ gibi büyüdü.
Şu cümlelere bakın...
O kadar şuursuzca iktidara yaranan Padişah torununun düştüğü duruma bakın...
Kimdi kafaları çeken?
Büyük Taarruz ile düşmanı denize döken mi?
Yoksa anahtarı İngilizlere teslim eden mi?
İyi düşün padişah torunu...
Tek bir adım atmadan kararlılıkla düşmanın yurdu terk etmesini sağlayan mı?
Yoksa düşman gemisine binip vatanından kaçan mı?
Padişah torunu olman bu kadar iddialı laflar etme hakkını vermiyor sana...
Artık padişahlık yok!
Maneviyatta dedelerinin bir değeri olsa da senin herhangi bir vatandaştan daha fazla bir değerin yok.
Sokakta çalışan kağıt toplayıcıları, doktorlar, gazeteciler, çöpçüler, esnaflar, öğrenciler, kadınlar...
Hangisinden daha üstünsün? Kanın hangisinden daha kırmızı?
At o düşünceleri kafandan! Hanedanın artık yok...
Padişahlığı ele alabilecek gücü varken, saray dışında yani Anadolu'nun bereketli topraklarında yoksul bir şekilde yaşayan halka Cumhuriyeti vermiş...
Bu adama mı hakaret ediyorsun?
Saray dışında yani Anadolu'da cahil bırakılmış, köyünden ötesini vatan bilmeyen bir millete vatan kavramını aşılamış, okuma yazma öğretmiş, her fırsatta bilimin önemine vurgu yapmış...
Bu adama mı hakaret ediyorsun?
Sen deli misin be adam!
Ya gerçekten delirmişsin ya da bugün hiçbir işe yaramayan ünvanınla iktidara göz kırpıyorsun.
BİR DOĞA HARİKASI DAHA YOK OLDU
Birçoğumuzun "yazık olmuş" diyerek geçiştirebileceği ama benim 'felaket' olarak tanımlayacağım bir olay daha yaşandı.
Antalya'da yayla turizminin önemli merkezlerinden Gömbe Yaylası'ndan gidilen Şubaşı Yaylası'nın üstünde bulunan İkiz Göller tamamen kurudu.
3024 rakımlı Batı Torosların en yüksek ikinci zirvesi olan Akdağ'ın eteklerindeki İkiz Göller, 2500 rakımda bulunuyor
Yan yana oldukları için İkiz Göller diye adlandırılan göllerden kuzeyde bulunan ve yuvarlak şekilli olanında sular tamamıyla çekildi, bitkiler kurudu.
Tabanı çatlayan gölün etrafındaki çimler yok oldu. Gölün sadece orta bölümünde az sayıda yeşillik kaldı.
İkiz Göller'in yanında, Yörüklerin koyun ve keçi sürülerini çıkardığı Subaşı Yaylası da kuraklıktan nasibini aldı. Her yıl gürül gürül akan suların geçtiği kanallar ile yayladaki otlar kurudu.
Yörükler, Kaş Belediyesi'nin yardımı ile kazdıkları kuyudan çıkan suyla çimleri ve hayvanlarını suluyor.
Şu duruma bakın...
Yörüklerin belediye yardımı ile sulama yaptığı bir memlekette 'millilik' vurgusu yapanları nasıl ciddiye alalım?
Mesele sadece göllerin kuruması değil...
Mesele bir toplumun yok olması!
Savaşlarla yenemediğiniz bir ulusu ancak kültüründen, geleneklerinden kopararak yok edebilirsiniz.
Mesele sadece göllerin yok olması değil...
O kuruyan göllerin ne ifade ettiği.
