Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Fatih Ergin

Fatih Ergin

25. SAAT

İmam Mâturidî, Atatürk ve lâiklik

Türk ve İslâm Tarihi'nde İmam Mâturîdî neden önemlidir?

Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan ve İslam inancına sahip olduğunu söyleyen birine hangi mezheptensin diye sorduğunuzda, cevap olarak Sünni veya Alevi diye cevap verir veya Hanefi, Şafii, Hanbeli, Maliki mezheplerinden birini der.

Eğer kendilerine Sünni diyenlerin içerisinde Ehl-i Sünnet Vel Cemaat Mezhebini bilenler var ise İmam Mâturîdi ve İmam Eşari'nin öncülüğündeki Ehl-i Sünnete bağlı olduklarını söylerler.

Peki İmam Maturidi'nin Türk olduğunu bilen kaç kişidir?

Sayıları ne yazık ki çok azdır..

Hele Hele Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesinde bu Türk Âlimi'nin İslam'a bakışının rolünü ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün bu Türk Âlimi'ne hayranlığını kaç kişi bilir...

Sayıları ne yazık ki çok çok azdır...

Ya Atatürk'ün lâiklik hukuk kuralını Fransızdan (batıdan) değil de İmam Mâturîdî'nin cevazıyla uygulandığı Selçuklu'dan aldığını kaç kişi bilir?

Sayıları ne yazık ki çok çok çok azdır...

"Ona göre, şah, şehinşah gibi Allah'a (c.c) ait olan bazı sıfatlar, devlet başkanlarına verilemez."

Şu yukarıdaki yazılan İmam Mâturidi'ye ait bu düşünce bile o zamanda ki bütün mütefekkirleri, ilim, din adamlarını ve dâhi hükümdarları hayrete düşürmüş ve bu yüzden çok tepki görmüştür.

Peki İmam Mâturidi, kişiliği, fikirleri ve bakış açısı Türk Milleti tarafından bilinmiyor ise bunun sonucu ne olmuştur?

Bugün lâikliğin dinsizlik mânasına geldiği sapık fikir hâla dolaşıyorsa, sebebi İmam Mâturidi ve fikirlerinin bilinmeyişindendir,

Bugün din istismarı rahatça yapılabiliyorsa, sebebi İmam Mâturidi  ve fikirlerinin bilinmeyişindendir,

Bugün din bezirgânları, münâfıklar hâlâ siyasal İslam ile Türk Milleti'nden oy alabiliyor ise, sebebi İmam Mâturidi ve fikirlerinin bilinmeyişindendir,

Bugün hâlâ bir kesim Mustafa Kemal Atatürk'ü "din düşmanı olmakla" suçlayabilme cüretinde bulunabiliyor ise, sebebi İmam Mâturidi ve fikirlerinin bilinmeyişindendir,

Bugün hâlâ başka bir kesim Mustafa Kemâl Atatürk'ü "sosyalist/komünist" düşüncedeymiş gibi gösterebilme cüretinde bulunabiliyor ise, sebebi İmam Mâturidi  ve fikirlerinin bilinmeyişindendir,

Bugün hâlâ her Ramazanda on ayrı televizyona, on ayrı zât çıkıp Hak olan Allah (c.c) Kelâmı üzerine birbirinden farklı yorumlar yapabiliyor, diğerlerini dinden çıkmış gösteriyor ve milletin kafasını karıştırabiliyor ise, sebebi İmam Mâturidi ve fikirlerinin bilinmeyişindendir,

Bugün hâlâ İslam'ı sadece "şekilce" yorumluyorsak, sebebi İmam Mâturidi ve fikirlerinin bilinmeyişindendir,

Bugün hâlâ vefat etmiş kimselerin türbe veya kâbirlerine gidip "Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz." meâlindeki Fâtiha Sûresi'nin 5. Ayet-i kerimesine sırtını dönerek çaput bağlayıp, yardım dileyenler var ise, sebebi İmam Mâturidi ve fikirlerinin bilinmeyişindendir...

Bu sözler çoğaltılabilir....

Demek ki İmam Mâturidi ve fikirlerini bilmemenin Türk Milleti'ne getirdiği zararlar sayılamayacak kadar çokur.

Tabi ki birileri bu muhterem zâtı ve fikirlerini bilmememizi ister zirâ anlayıp idrâk edersek başlarına gelecekleri çok iyi bilirler...

İmam Mâturidi felsefesi ile Atatürk'ün uygulamak istediği Türk tipi lâikliğin birbiriyle uyuşmadığını söyleyenler de olabilir.

Böyle kimselerden ricam aşağıda kısmi alıntılar yaptığım kaynakları okumalarıdır.

Böylece istişaremiz daha da verimli olacaktır.

İmam Maturidi döneminde devlet yöneticileri tarafından kullanılan "şehinşah yeryüzünün sultanı" gibi sıfatların kullanılmasına karşı çıkılmıştır.

Ayrıca Maturidi felsefesine göre toplumun din konusunda bireye baskı yapması uygun görülmez. (bu iki cümle bile Türk tipi lâikliğin felsefesini anlatmaktadır)

Ayrıca Maturudi'ye göre;

"Devlet adamları ve bürokratlar meşruiyetlerinin kaynağını ilahi bir güçten almazlar. Onlar birer kuldur ve bu dünyanın yasalarına tabidir."

Bununla beraber İmam Maturudi'nin "cevazlarından" yola çıkarak Selçuklu lâiklik hukuk kuralını yönetiminde benimsemiştir.(Tuğrul Bey ve zamanın Abbasi Halifesi meselesi)

Mustafa Kemal Atatürk, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'a Hak Dini Kur'an Dili adlı tefsiri yazması için yaptığı mukavelede itikadi âyetler İmâm-ı Mâtürîdî'nin; ahkamla ilgili âyetler Ebû Hanife'nin anlayışları istikametinde olacağı kaydını da düşmüştür.

Atatürk'ün;

"Bizim dinimiz en makul ve en doğal bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur.

Bir dinin doğal olması için akla, tekniğe, ilme ve mantığa uygun olması gerekir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur.

İslam'ın sosyal hayatı içinde hiç kimsenin, bir özel sınıf halinde varlığını sürdürme hakkı yoktur.

Kendilerinde böyle bir hak görenler dini kurallara uygun harekette bulunmuş olmazlar.

Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin kurallarını eşit olarak öğrenmeye mecburuz."

(Atatürk"ün Söylev ve Demeçleri, 1959, c.2, s. 90

sözü bile İmam Mâturidi anlayışına bakışını göstermektedir.

İmam Mâturidi hakkında daha fazla bilgi için Doç. Dr. Mehmet Zeki İşcan'ın "İslam düşüncesinin entelektüel temellerinin yeniden yorumlanmasında Mâturîdi'nin katkısı" adlı makalesine bakabilirsiniz,

Ayrıca Prof. Dr. Sönmez Kutlu'nun "İmam Mâturidi'ye Göre Diyanet-Siyaset Ayrımı ve Çağdaş Tartışmalarla Mukayesesi" adlı makalesi ve Cazim Gürbüz'ün "Kartal Gözüyle Lâiklik" kitabı da incelenirse böylece Maturudi bakış açısı ile bilgilenip belki "lâiklik hukuk kuralı" diyerek ne anlatmak istediğimizi daha net anlatabilmiş olacağız.

*

Bununla beraber bahsetmiş olduğumuz "laiklik" kelimesinin bugün birileri tarafından kullanılmakta olan "laisizm" olmadığını önemle altını çizmek isterim.

Bununla ilgili olarak da Yrd. Doç. Dr. Şükrü Uslu'nun "Laiklik-Din" ilişkisi adlı makalesinin okunmasını şiddetle tavsiye ederim.

Ayrıca Türk tipi lâiklik adını ilk duyduğum; Prof. Dr. Reşat Genç'in Atatürk Araştırma Merkezi Dergisindeki bir yazısında;

"Karahanlılar Devletinde, orta Asyada kurulmuş olan ilk Müslüman Türk Devleti uygulamasında, din işlerinin hükümdarlığa bağlı bir devlet memuriyeti tarafından yürütüldüğünü görmekteyiz.

Büyük Selçuklularda da aynı şekilde olmuştur. Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey devletin yani dünya işlerinin başında olmuş. Abbasi Halifesi ise ödenekleri devlet tarafından karşılanan bir memur gibi Müslümanların dini işleri ile ilgilenmiştir. Ama asıl dini hukuki işler, hükümdar tarafından tayin edilen kadılar tarafından yürütülmüştür.

Melik Şah ise, bir takım hukuk düzenlemelerinde, dini esaslardan da yararlanmakla birlikte, çoğu örf hukukundan alınmış malzemeyle bir takım kanunî düzenlemeler yapmıştır.

Özellikle Delhi Türk Sultanlığının Kalaç Sultanlığının hükümdarlarından meşhur Sultan Alaattin Kalaçın bu konudaki sözleri çok dikkat çekicidir.

Şöyle diyor: Din ve devlet birbirlerinden tamamen ayrı şeyler olup, bunlardan birincisi yani din müftülere ve kadılara, ikincisi ise beylere yani hükümdarlara ait işlerdendir.

Aynı anlayışın aşağı yukarı bütün hakimiyetleri boyunca Babürlülerde olduğunu, özellikle Evrengzipin bu konuda çok daha açık olduğunu, çok değişik inanca mensup tebaası arasında, en azından duygu birliği meydana getirmek gayreti içerisinde bir takım yeni yorumlamalara, yeni değerlendirmelere gittiğini biliyoruz...

1774 öncesi bütün Türk tarihi bugünkü laik uygulamanın esasını gösterir bir uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır. Ve dolayısıyla laiklik Türk tarihine ve kültürüne hiç yabancı olmayan, Türk Toplumunun kolaylıkla anlayabileceği, benimseyeceği bir uygulama olarak görülmekte ve algılanmaktadır.

Algılanmalıdır da."

(ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 28, Cilt: X, Mart 1994)

...söylemesi;

Bununla beraber;

İnönü Üniversitesi Darende İlahiyat Fakültesi öğretim görevlisi Dr. Ahmet Ak'ın Matüridi Kaynaklarda Matüridi ve Matüridîlik başlıklı doktora tezinde;

"Matüridînin Temel Görüşleri başlığı altında (Sh: 5886) Tanrının Birliği, ispatı ile iman problemi konularında Matüridi'nin kendi kitaplarına dayanılarak bilgiler verilmektedir.

Matüridî, imanın, kesb açısından insana, yaratma (halk) açısından Tanrı'ya ait olduğunu ifade etmiştir.

Ona göre eylemler (ameller) imandan bir parça değildir. Bu sebeple dini eylemleri yapmayanlar dinden çıkmazlar.

İman artmaz ve eksilmez, aynı zamanda zorlama da kabul etmez.

Matüridi'ye göre devlet yönetimi inançla ilgili olmayıp akli, sosyal, hukuki bir konudur.

(Matüridi'ye göre) hiç kimse bir başkasını inanmadığı için kınayamaz, baskı altına alamaz.

Olgun bir mümin olabilmek, ancak hakiki bir imana sahip olup, güzel işler yapmakla mümkündür.

İmam Matüridi, dini siyasete alet etmemiştir.

Matüridi'nin görüşleri önce Maveraünnehir ve Horasan'da, sonra Irak, Suriye ve Anadolu'da yayılmıştır

Araştıran, sorgulayan ve her şeyin mümkün olan en iyisinin yapılmasını isteyen; kardeşlik ve eşitlik, birlik ve beraberlik, barış ve adalet anlayışı üzerine kurulan iman nazariyesini savunan İmam Mâturidi ve ona nispet edilen Matüridilik iyi bilindiği takdirde, günümüzdeki Müslümanların daha sağlıklı bir din anlayışına kavuşmalarına yardım edeceğini düşünmekteyiz. Ayrıca sağlam bir din anlayışına sahip olan müslümanların, dünya barışının teminine de önemli katkı sağlayacağı kanaatindeyiz..."

Ahmet Ak, Büyük Türk Âlimi Matüridive Matüridîlik, İstanbul, 2008

...sözleri neden bu meseleye Türk tipi lâiklik, Atatürk ve İmam Maturidi açısından baktığımı zannediyorum kısmen anlatacaktır.

Son söz olarak şu ilaveyi de yapmak isterim,

Bizim derdimiz İslâmı Türkleştirmek veya Türk'ü bir inanç ile sınırlandırmak değildir amma bir Türk Âlimi'nin İslam dinine böylesi muhteşem bakış açısının altını çizmek de herhâlde bir Türk olarak görevimizdir.

Bir şeyi de hatırlatmak isterim...

İmam Mâturidi'nin bahsettiği "akıl" mantık değildir buna dikkat edelim.

İslam dini inancımıza göre nefisten arınmış akıl ve teslimiyet dinidir mantık dini değildir.

Bundan 1000 yıl önce, hangi insana "göklerde uçacak bir nesne olacak ve adı da uçak olacak" dese idiniz, o kişinin mantığı bu dediğinizi kabul etmez idi. Fakat yukarıdaki cümle bugün herkese mantıklı gelmektedir.

Demek ki mantık yaşanan çağ ve mekan ile ilgilidir.

O yüzden her şeyi ben mantığımla çözerim demek özellikle ilahi ve evrensel olan bir dine mensup olduğunu söyleyen biri için en ufak deyim ile akıl kârı değildir...

Amma Allah Kelâmı Kur'an'da, âkıl dışı hiçbir şeyin olmadığı da aklı ve gönlü ile bakan için -mantıkla değil- aşikârdır.

Bazıları nefisleri ile beraber mantığına vurur ise onların mantığına pek tabii bazı durumlar ters gelebilir lâkin insan aklı Kur'an'daki mucizeyi görebilecek kudrettedir.

*

Bu yazımız İslam inancına sahip Türk kardeşlerimiz ile istişaremizdi.

Bizim için önemli olan herkesin "inandığını ifâde ettiği" ile ilgili bilgi sahibi olması gerekliliğidir. Böylece bu tip kimseleri hiç kimse inancı ile kandıramaz ve sapıtamaz.

Bizim için aslolan ise Türk'ün kimliğini kaybetmemesi, asimile olmaması yani özünden ayrılmamasıdır.

Bu konu ile ilgili araştırmalarımız sonucunda bizde, İmam Mâturîdî'nin İslam'a bakışı ve Atatürk'ün de en azından İslam'a bakışında İmam Mâturidi'yi referans alması dolayısıyla, inancına böyle bir bakışla İslam'a inanan bir Türk'ün özünden ayrılmayacağı kanısı oluşmuştur.

Yüzyıllardır bizden -bilerek- saklanan bir konuyu anlatmak pek tabi kısa bir şekilde olamayacaktı o yüzden bu 'uzun' yazıyı okuyan herkese teşekkür ediyor,

Bu vesile ile iki büyük Türk, İmam Mâturidi ve Başbuğ Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmet ve minnetle anıyorum.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları