Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Hoşgörü, laiklik, liberalizm ve din ile dil arasında değişim

Andrew Mango yıllar önce diyordu ki: "… Gerçek bir bağımsızlık mücadelesi hemen herkesi kapsayan laik bir ilerleme ilkesini esas alır. Hemen her ulus tarafından kendisi için yapılması ve böylece gelişmiş ülkelere karşı düşmanlığa yer bırakmaması gerektiğini inanıyordu artık?"

Kabul edilecektir ki, umut ve adaletin battığı yerde artık hayatın değeri de kalmaz. Ancak devleti yönetmek zorunda olan akıllı siyasetçiler başkalarının da aklını hoşgörü ve saygıyla kullananlardır. Kabul edilir ki dünyada iki şey insanı yoldan çıkarır, biri para diğeri de iktidar hırsıdır.

Bilinmelidir ki, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş savaşlarını yaşamış Türkiye''deki halk ortamının varolan elverişsizliğine ek olarak bir yandan yeni Avrupa''da doğmuş, Faşizmin yurdumuzda etkileşimleri de yaşamaktayız.

Öte yandan kuzey komşumuz Komünizm''in de fikirsel saldırıları karşısında bu sefer kendimizi bu kez Batı Avrupa''da bile halen halkların da Demokrasiye olan güvenleri giderek sarsılmaya başlamıştı.

Yıkılmakta olan son imparatorluk Osmanlı Devletinin büyük harp sonrası, silkilenerek yeni bir Millî birlik ve kurtuluş hareketiyle Türkiye Cumhuriyeti devletini arkadaşlarıyla kurmuşlardı.

Tartışmasız lider Mustafa Kemal, Demokrasi eğitimine en başta fikren kendisi büyük bir çabayla kalkmış birisiydi. Bu konuda tüm orta eğitim kurumlarında okutulan bir ders kitabı "Yurttaş İçin Medeni Bilgiler" adlı kitabı yazması için doğrudan doğruya üstlendiğini sanırım pek bilmemekteyiz.

Ayrıca Kapitalizm''in de Marksizm''in de ve hatta Sosyalizim''in de demokrasinin belirgin bir eleştirisine dayalı oluşlarıydı. Sonuçta Prof. Afet İnan imzasıyla yayınlanan bu kitap Atatürk ölünceye kadar tüm orta eğitim kurumlarında okunan konuların başında gelmişti.

20. yüzyıl ilk çeyreğinde Demokrasiye yakın akımlardan olan Bolşevikliği ve onun getirdiği anarşist sendikacılığı ve Batı''da türeyen Faşizm''i bu ekle Demokrasinin belirgin nitelikleri açısından da eleştiren büyük lider hepsindeki ortak özelliğin de Kaba güç olarak tanımlamaktaydı. Nitekim devrimlerin zorunlu Demokrasi anlayışını şöyle özetliyordu.

1- Demokrasi asıl olarak siyasal niteliktedir. Düşünsel ve ahlaki bir konudur, asla bir maddi güvenç konusu, bir bilim sonucu da değildir. Demokrasiyi ise bir maddi çıkar ya da kişisel konusuna indirgeyenler yurttaş özgürlük için olan gereksinmeleri öncelik sayan, uyutmayı amaçlayanlardır.

2- Demokrasi bireyseldir, eşitlik severdir bunun için de bir nitelik yurttaşın özgürlükle de egemenliğe insan olarak katılmasıyla ve de her yurttaşın eşit şartlara sahip çıkması ile birlikte belirginleşir.

Değerli okuyucularım, Türk milletinin bağımsız toplumu olarak karşılıklı hoşgörünün önemi nedir?

Bütün Batılı devletlerin de kabul ettikleri gibi Türk Devrimi Demokrasinin gerçekleşmesi için hoşgörünün en yaygın bir huy haline gelmesi için başlamıştı. Özellikle eğitim kurumlarında bu konuda çok önemli konuların başında bildiğini söylemekteydi lider:

"… Düşüncelerin ve inançların başka başka olmasından yakınmamak gereklidir. Tersine egemen bir toplumda varolan bütün düşünceler ve de inançlar aynı noktada en yaygın bir huy olacak ölçülere de yerleştirmek zorundadır.

Bu sebeple hoşgörüyü toplum yaşamına en yaygın ölçülerde eleştirmek gereklidir. Çünkü hoşgörüsüz kişi, kendisi gibi düşünüp inanmayanlara da dilediği gibi ezemediği sürece de kendisini deredeymiş gibi hisseder. Hemen her türlü hakkın ve özgürlüğün kökeni bireylerdir. Aslında gerçek olan, özgür ve sorumlu olan yaratıklar ise insandır.

Nitekim doğanın kendisi bile belli yasaları izlemek zorunluluğunda olduğundan mutlak anlamda da özgün değildir. Özgürlüğün ise mutlak anlamda alınması durumunda herkesin herkesle kavga içinde olması istendiği konu da siyasetçiler öne çıkar. (Aynen günümüzdeki siyasetçilerin kutuplaşmaları gibi)

Çağdaş Demokrasi de söz konusu olan özgürlük toplumsal ve uygar insanın özgürlüğüdür. Bu sebeple de birey kendi toplumsal özgürlüğünü düşünürken her bireyin ve de en sonunda bütün ulusun ortak kararı ve hatta devlet varlığı göz önünde olmalıdır," der.

Örneğin günümüzde Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Yılmaz Esmer''in Radikalizm ve Aşırıcılık Araştırması konferansında:

"Cumhuriyetin manşet''i başlangıç dönemlerine ''Dindar ve kapalı bir toplum'' içermekteydi. İnsanlar "içki, şort, kadın ilişkileri" gibi konularda adı geçen hoşgörülük giderek fazlalaşmaktaydı. Bunun da ötesinde Etnik kimliği sebebiyle Ayrımcılığa uğrayanlar istatistik olarak %8''ini önemseyenler %62''lerde, laikliği önemseyenler ise %16 kadarıydı.

Öte yandan ne yazıktır ki, ortaya çıkan İdeolojin de siyasi bir grubun yarattığı ötekiler kavramı zaman içinde öne kolaylıkla çıkarılabilir. Bunun ötesinde Gavur ya da yabancı düşmanlığı kolaylıkla önemli sayılıp, ortaya çıkarılan Siyasi paranoyalar ve de böylece de ötekine bakış gibi konularında ortaya yine bir tanımı çıkarır, Laikler ve Muhafazakarlar gibi.

Benim yaşam boyunca notlar tuttuğum eski bazı defterlerden oldukça ilginç görüşler çıkar. Örneğin Neyzen Tevfik diyordu ki:

"Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler.

Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus dediler.

Künyeni almak için partiye ettim telefon;

Bizdeki kayda göre şimdi o mebus dediler."

Ne yazıktır ki yozlaştırılmak istenilen Türk Halk Eğitim Devrimi özellikle eğitimi gerçek anlamda Laikleştiren niteliği ile Demokratik eğitim alanında da uygarlık insanlığına yeteri kadar emekler vermiştir, tüm dünyada olduğu gibi.

Bu açıdan bakıldığı da gençlerimiz için bahsi geçen eğitim kurumları gerçeklere bağlı olabilmek için her türlü dogmatik, dinsel etkilerinden uzak olmak zorundadır, kuşkusuz. Dinsel dogmalara yani adı geçen dinin tartışılmaz bir buyruk ya da yargıların uymayanlara dayalı hizmet verenlerin sonucu kötüdür.

Dikkatle düşünülecek olursa Kur''an-ı Kerim''in bütün öfkeleri temel olarak insanların huzur ve hataları için varolunmuştur. Bütün bu ilkeler ise bireyle varolan arasına kimsenin girmeyeceğini sağlamak için geçmiştir.

Bu arada kimileri alet etmek isteyen öne de çıkmış açıkgözlerin "kendilerine Tanrı''nın bilmek istediği ayrıcalığı ve tekeli" belirtildiğini söylerler. Oysa asırlardır süregelmiş İslam Dini''nin bu son derece özgürleştirici yaşam mücadelerindeki karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörülerin var olduğu süre halkın huzur içinde olabileceğini zikretmiştir.

İşte bu sebeple insanların en zayıf tarafları olan İnanç birliğini kendi kişisel ya da grupsal çıkarları için kullanırsa, insanlara faydalardan çok devamlı zarar vermeye devam etmişlerdir, tarih boyunca.

 

 

 

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları