Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Halkevleri meselesi nedir ne değildir?

620 yıllık Osmanlı-Türk İmparatorluğunun bilinen şartlarda yıkılma aşamasına geldiğini, o devletin yetiştirdiği üstün üst-düzey bürokratlar tarafından Kurtuluş Savaşıyla yeni ve bağımsız bir devlet kurulduğunu biliyoruz.

Cumhuriyetimizin 100. Yılına girmekteyiz. Büyük devrimlerin aşamalarından biri de halkın derlenip toparlanmaları için kasaba ve şehirlerde açılan Halk Evleri''nin aslen ne olup nasıl kurulduğunu ya da neden kapatılmış olduğunu hiçbir zaman anlamış değiliz, günümüze kadar. İlk kez 1789''daki Fransız ihtilali sırasında bu tanıma vatandaş denilmiştir. 1917''deki Rus Çarlığının yıkılmasından sonra bu kez Sovyet Sosyalist Milletler''in tanımıyla halka bu sefer Yandaşlar denilmekteydi.

Cumhuriyet döneminde ise halkın birliktelik olabilmesini temin için tek parti döneminde Halkçılık olarak tanımlama getirilmiştir. Esasen Cumhuriyetin esaslarından olan halkın kendi kendini yönetmesidir.

DÜNYA TARİHİNDE İLK KEZ HALKÇILIK

YA DA HALKIN EĞİTİLMESİ NEREDE OLDU

Anlatılan Fransız İhtilalinde bu kavram şeklen mevcut ise de, halkın yönetim ve yönetilmesi adına doğru bir örgütün kurulmadığını bilmekteyiz. Ancak Fransa''da başlatılan milletin kendi kendini yönetme kavramları kuşkusuz Orta Avrupa''da çabuk yayıldı.

Orta Avrupa topraklarında asırlardır birçok halkların, grupsal olarak alışılmış biçimde ortaçağda şövalyeler yerine Prensler tarafından yönetildiği bilinmekteydi. 1862''lerde başlatılan Fransa-Almanya savaşları sonucunda artık dağınık haldeki bu prensliklerin bir çatı altında kurulup Birleşik bir devlet olabilme ataklarına girilmişti.

Bunu da başlatan Prusya Prensi Otto Von Bismark olmuştur. Onun kurduğu birlikteliklerin çabuk olmasa da, artık uluslararası diplomasinin oldukça etkili hale geldiği yıllarda süratle yerine oturtulmuş oldu. Fakat devletin özellikle ekonomik üstünlük kurabilmesi ve halkın vergiye başlanabilmesi için oldukça çok etkinliklerde gerekmekteydi.

Devlet yönetiminde valilikler kurulması ve bunun yanında konuların halka anlatılması asıl olacaktı. Oysa eski adıyla Germenler ya da Alman halklarının dil ve din olarak müşterek inançları ve kültürleri atasal olarak gelmekteydi. Fakat halkların o yıllarda yapılan araştırmalara göre henüz yüzde 80''i tahsilli değildi, o zaman bu halka nasıl anlatılıp onların katılımının sağlanması mümkün olurdu?

Nihayet 1878''e gelindiğinde büyük Lider Von Bismark, Almanya parlamentosunda oldukça etkili bir kararı çıkartmış oldu. Buna genel hatlarıyla Kültür Kampı ya da "Kültür Savaşları" denilmekteydi. Oldukça deneyimli ekipler kurarak adına Wolks House (Halkevi) denilen kasabalarda ve şehirlerde başlangıç olarak örgütlü 25 kadar okul açtırmıştır.

Oldukça başarılı neticelerin alınmasını temin ederken, onlara Germenlerin atasal törelerini, geçmiş tarihlerini sohbetlerle anlatırken gelişip eğitimde almış olanaklara bilim derslerini okutmaktaydılar. Bunun yanı sıra özellikle insanların çalışmak zorunda olduklarını ve bunun için kurulmakta olan fabrikalarda rahatça iş bulup para kazanmalarını anlatıyorlardı.

İşte bu Orta Avrupa''daki Alman ve Prusyalı cahil kalmış halkların çok geçmeden sayıların ise çok çabuk arttıkları böylece de artık ekonomi içinde gerekli olan bilgili, meslek edinmiş insanları da bu şartlarda kolaylıkla yaratmaya başlamışlardı, artık. İşte Alman tarihinde aynen ondan 55 yıl sonra bu kez yıkılmakta olan Osmanlı Devletinin kurtuluş savaşı sonrası bağımsız bir devleti kuran büyük lider Mustafa Kemal Atatürk gibi kurucu lider derler.

Nitekim, Mustafa Kemal Atatürk''ün 1925''lerden 1935''e kadar süren Devrimler döneminde Türkiyemiz için çok büyük inkılaplar yaptığını tarihten açık kayıtlarıyla elbette bilmekteyiz. İşte büyük lider, aynen 70 yıl önce yeni bir Birleşik Almanya Devletini kuran Von Bismark''ı çok iyi incelemişti.

Aynen onun gibi, Osmanlı''dan kalan halkın % 70''nin halen cahil olduğunu görüp onun gibi Türkiye''deki adıyla atılımlar yapıp Halk Evlerini açtığını da tarihlerimizde yazılı olduğunu açıkça bilmekteyiz. Bu kavram yaşanmış tarihlerden örnek almakla olur.

ATATÜRK''ÜN AYDINLANMA KURUMU HALK EVLERİ

9 Mayıs 1935''te Atatürk''ün tanımıyla:

"… Partimizin Halkevleri ve yurttaşlara kucağını da açması, vatan da sosyal ve kültürel devrimleri getirir."

20 Şubat 1932 tarihli Cumhuriyet gazetesinde ise: "Halkımız dün Kemal evlerini açmıştır. Gazi''nin yeni eseri Halkevleri İstanbul Evi''nin küşat (açılış) merasiminde Başvekil İsmet Paşa ile birlikte olmuştu. Fakat bilinmekteydi ki Cumhuriyet kurulurken halkın yüzde 85''i bile okuma yazma dahi bilmemekteydi.

İşte adı geçen Halkevleri ve Halk odaları bu yaygın bırakılmış cehaletle mücadele edip onların arasında milli kültürün yaydırılması ve özellikle önce gençlerin, okullara gitmesini temin için ailelerini ikna edip buralarda anlayacakları dille ikna etmekti.

II. Meşrutiyet döneminde ilk kez 3 Temmuz 1911''de Türk Ocakları kurulmuştu. Ancak zaman içinde bu grupların İslamcılık gibi kamplara yöneldiğini görüp 24 Ocak 1931''de bu ocakları kapattı. Aynı yıllar içinde 18. yy. son çeyreğinde başlatılmış Von Bismark''ın LX Wagen evlerinin zamanla yayılmış olduğunu izleyen lider bu kez Çekoslavakya''da yaygın hale gelmiş Slovak toplumun kültürel canlanmasını sağlamakta olduğunu ekipler yollayarak izlemekteydi.

Bunun üzerine Mustafa Kemal Atatürk''ün isteği üzerine Milli Eğitim Bakanı doktor bölgeye gitmesi içinde bir ekip oluşturup bu Slovak modeli halk evlerinin ne şekilde oluşturulduklarını inceletmekteydi. 10-18 Haziran 1931''de toplanmış olan CHP üçüncü kongresinde yapılan görüşmelerle Halk Evlerinin Türkiye''de kurulmasına karar verilmiş oldu.

Böylece ilk Halk Evi 19 Şubat 1933''de Ankara''da ele geçirilmiş olan Türk Ocağı binasında açılmıştı. O gün verilen talimatla ülke genelinde 13 Halk Evi daha açılıyordu artık. Bunların peşpeşe Ankara, Adana, Samsun, Afyon, Van, Aydın, Konya, Eskişehir, Diyarbakır, İzmir, Çanakkale, Bursa, İstanbul ve Denizli Halk Evleri olmuştur.

(Değerli okuyucularım, Eskişehir şehrimiz olduğundan babamın ve annemin ısrarlarıyla Köprü kasabasında bulunan Eskişehir Halkevine haftada bir gün giderdik. Orada halka doğrudan halk edebiyatı anlatılır, güzel müzik çalışmaları yapılırdı.

(İşte ben 1941 doğumlu olarak ilkokula gittiğim yıllar 1947-49''larda bu Halk Evinde oldukça çok zaman geçirdiğimi çok iyi hatırlıyorum. Ortaokul sonrası orada aldığım milli şuurun etkisiyle 1954''lerde Kuleli Askeri Lisesine girmiştim)

Açılış törenlerinde kimseye ayrıcalık ve de koltuk ayrılmazdı. Nitekim açılış törenlerinde de ilk konuşmayı yapan CHP Genel Sekreteri Recep Peker olmuştu. Bütün vatandaşları eşit gören bir anlayışla ülkede kültürel bütünlüğün sağlanmaya çalışılacağı ve halka kültürel konuların rehberlik edileceği söylenmekteydi.

Halk Evlerinin halka ulaştırmak amacıyla da kurulmuş olan "Halk Eğitim Merkezleri" olduğunu belirten Recep Peker burada asıl amaç toplumun uluslaştırılması için sosyal ve kültürel çalışmalarda yapılacaktır, diyordu. Asıl amaç buydu zaten.

Genel hatlarıyla bakıldığında ise Halk Evleri gönüllülük esasıyla halka açıktır. Tarihte bunun bir başka örneği daha vardır, örneğin Rusya''da yeni aynı açılıma dönük evler kurulmaktaydı. Onlara Komin denilirdi. Fakat orada komine girebilmek için Josef Stalin''in talimatıyla Komünist Parti''ye kayıtlı kartları olanlar girebilmekteydi.

Türkiye''deki Halk Evlerinin bulundukları bölgelere göre gerekli konferanslar düzenleyerek halkı anlayacakları şekilde bilinçlendirmekteydiler. Özel geceler ve eğlenceler dışında Halk Evleri içkisiz ve sadece karın doyuracak yemekler verirlerdi.

Bunun ötesinde 1939''da alınan kararla Halk Evlerini ulaşamadığı kasaba ve köylerde ise buna benzer küçük çapta Halk Odaları''nın kurulmasına başlanmış oldu. Böylece 1942''ten itibaren de köy ve kasabalarda halk odaları sayıları 138''leri geçti.

Genel olarak halk evlerinde dokuz kol olurdu. 1- Dil, Edebiyat, Tarih, 2- Güzel sanatlar, 3- Temsil (tiyatro, seyir) 4- Spor, 5- Sosyal yardımlaşmalar, 6- Halk Dersleri ve kuralları 7- Kütüphane ve yayınlar, 8- Köycülük çalışmaları, 9- Müzik ve sergiler.

1946''da yurt genelinde 471 Halkevi ve 4066 Halkodaları vardı. 1951''e gelindiğinde yurt genelinde 4781 Halkevi, 5000 kadar şubesi vardı. Demokrat Parti döneminde neden kapatıldıklarına girmek ise ayrı bir konudur. Ancak günümüzde eğer son 20 yıl içinde eğitimde kopuşlar yaşanıp halkın bu konu üzerinde uyarılması gerekiyorsa gelin hep birlikte Devlet kurtarmak halkı uyandırmak adına benzerlerini açmamız için sanırım bir engel olmayacaktır.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları