Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Durup dururken savaşa nasıl girmiştik, saldıran kim

Değerli okuyucularım, önceki yazımızda açıkça yazdığım gibi bir devlet uluslararası büyük bir dünya harbine girmek istemez.

110 yıl öncesi yaşanmış savaşların nedenlerini anlarsak, aynı düşünceyle Türkiye'yi bugün yönetenlerin durup dururken "Ekonomimize dış güçler saldırmakta" deyişinin hiçbir alakası olmadığını anlarsınız

Nitekim, 22 Temmuz 1914'te bu antlaşmalar için Osmanlı Devleti, Almanya'ya başvurmuş oldu. Bunun ilk görüşmesini Enver Paşa'nın Alman elçisiyle yaptığı açıktır. Bu sırada Osmanlı Sadrazamı Almanya yetkilisiyle konuşmak için Saraya da gidip Sultan'a şöyle der: 

"… Padişahım başımıza gelen yenilgiler üzerine bir Müttefik (taraftar) bulmak için hemen her tarafa başvurduğumuz açıktır. Bunların sonucunda anlaşılmıştır ki, ancak şimdiki Üçlü Antlaşmalara girmek için bir fırsat doğmuştur. Almanya ile yapılacak olan bir Savunma Antlaşması yapılması içinde muhtelif girişimlere girilmiş olması sebebiyle zatınızdan bir Yetki Belgesi verilmesi gerekmektedir."

Böylece 25 Temmuz'da Padişah tarafından öne çıkan Rusya'nın muhtemel tecavüzüne (saldırısına) da karşı Almanya ile savunmaya yönelik bir İttifak Antlaşması yapılması için Sadrazama tam yetki verilmişti.  Alman İmparatoru II. Wilhelm'inde isteği üzerine Almanya ile Osmanlı Devleti arasında 27 Temmuz 1914'te İstanbul'da İttifak Antlaşması imzalanmış oldu.

 

ALMANLARLA İTTİFAK ANLAŞMASI METNİ

Onlar görüşürken yalıda Talat, Enver ve Halil beylerde görüşmelere katılmadan bekliyordu. Yazar Hikmet Bayur "Türk İnkılapları" adlı eserinde (cilt II, kısım 4) yapılan antlaşmanın 1, 2 ve 3. maddelerindeki hassasiyeti anlatır.

Madde 1: Akit (sözleşme) İki devlet Avusturya-Macaristan ve Sırbistan arasında şu anda mevcut olan ihtilaflı (anlaşılmanın) tam bir tarafsızlık korunmasını taahhüt ederler.

Madde 2: Şayet Rusya fiili, askeri tedbirler ile işe karışır ve bu suretle Almanya için Avusturya-Macaristan hakkında Kazus-Federis (casus) husule getirirse bu Kazus meselesi Türkiye içinde meriyete girer.

Madde 3: Eğer harp olursa Almanya askeri heyetini Türkiye'nin emrinde bırakacaktır. Türkiye dahi askeri heyete Harbiye Nazırı hazretleriyle askeri heyet reisi arasında doğrudan doğruya kararlaştırılmış olduğu gibi, ordunun sevk ve idaresinde fiili bir nüfus temin edecektir…"

Dünya harbi başlamışken İngilizler ile harbe giren Almanya'nın donanımlı zırhlıları Goeben ve Breslau, Ege'de İngiliz donanmasınca sıkıştırılmıştı. Osmanlı'nın müsaadesiyle Çanakkale'ye girip saklandı. 22 Ağustos'tan itibaren harp gemileri Marmara'ya sokuldu, adlarını değiştirip Yavuz ve Midilli yapılıp Osmanlı donanmasına katılmıştı.

"… Karadenizdeki olay genelde bilinse de, olay öncesindeki siyaset ve askerî faaliyetler olayın Devlet ricaline, halka ve İtilaf Devletlerine, Rus donanmasının saldırısı vuku bulunca da Osmanlı Devleti Padişahı'nın iradeleriyle harp ilanına kadar geçen sürelerin gerçek belgeler sonucu yaşandığı bilinmelidir."

Doğan Hacipoğlu /Em. Dnz. Tümamiral.

 

*

Şartlar geliştiğinde Alay sancağına beşinci rütbeden Mecidi Nişanı ile yollanan beratın üzerinde de:

"1330 senesi 29 birinci Teşrininde Köprüköy de düşmanı mağlup ve 1905 rakımlı tepeyi zapteden 83. Alay" ibareleri yazmaktaydı, altın harflerle.

"Beyanname-i Hümayun Orduma, Donanmama, Şehr-i halin 16 günün Donanma-yı Hümayun'de manevra icra etmekte olduğu sırada torpido döken Rus Donanmasına mukabil işlenmiş. Devlet-i Osmaniye ile hal-i Allah-u Teala mezkur üç devlete hat-ı Harp ilanını irade eyledim. Bu irade-i senniye'nin icrasına Heyet-i Vukela memundur…"

Mehmet Reşat /29 Teşrinevvel 1330/11 Kasım 1914

 

*

Değerli okuyucularım, köşe yazımızın önünde bahsettiğimiz tarihlerimize göre bize yansımış sözlerin hemen hiçbir doğrusu yoktur. Fakat biz Türkler ne yazıktır ki zaman zaman böylesine destan ve kahramanlık öyküleriyle süslendirilip anlatımları fazla sever bir milletiz.

Bu yanlışın getirdiği tarihi anlatımlar belki geçmişimizi kötülemek adına hamasetle anlatım yaparak, 1. Dünya harbi sonuçlarını böyle süsledik.

21. yüzyıla girerken, üstelik 1923'ten itibaren çağdaş ve bağımsız bir Türkiye Cumhuriyetini yaşayarak gelmişken, günümüzde siyasetçilerin son on yıldır öne çıkardıkları

- Devletimizin ekonomisini ne güzel yönetirken dış güçler bizi engellemektedir, saldırıları da çoktur… sözlerinin hemen hiçbir doğrusu yoktur. Devletin yönetiminde belirlenmiş anayasaları varsa ve siyasetle uğraşanlar, kurallara uymak zorundaysa, bunları denetleyen devletin kurumları varsa o zaman sorun ya da mesele nedir? diye soralım.

Sorun çok açıktır, eğer devletin yıllar öncesi kurulmuş kurumlarını liyakatsizlikle kaptırmaksızın denetleme kurumlarını kendilerini liyakata gerek duymadan sadece "Selamünaleyküm" deyip önünüzde camilere gidenlere teslim ederseniz sonuç elbetteki tamamen açık olarak ortaya çıkar.

Bu gerçeği anlamayan yarı cahil ve giderek sayıları çoğalan halkımızın zayıf karnı olan Din de kullanılıp "Gavurlar Müslümanlara saldırıyor, ülkeyi dünya devi yapmakta olan reisimizi indirmek tek istekleri ve düşünceleridir" sözleri ise hiç doğru değildir. Aynen 615 yıl süregelmiş Osmanlı Türk Devletinin nasıl yıkıldığını anlarsanız, günümüzün sorularını kolay cevaplarsınız.

Yedi düvel bize saldırdı sözleri Osmanlı İmparatorluğu döneminde halkın dinsel etkisini kullanarak Allah adına savaşa girmek gerektiğini savundular. Açık olan ise şudur ki günümüzde 21. yüzyıla girerken Devleti yöneten sözde İslamcı mantıklarla, halkın devletinin ekonomik krizler girdiğinde çareler yoksa bu kez tek savunma

Bilinmesi gereken şudur: Emperyal kavramların silahsız ve yumuşak stratejisi olan kültür emperyalizminin ilk aşaması hedefteki milletin tarihini flulaştırmasıyla başlar. Bu kez geçen zaman içinde asimilasyonu da kolay hale getirirler.

Kuşkusuz tarih zaman içinde yer alan süreçleri inceler ama bu zaman ne olduğunu gerçekte pek kimse bilmez. Örneğin balıkta suyun olduğunu bilmez çünkü onun kıyaslayabileceği bir başka şeyde yoktur. Bu görünen dünyasında, ancak sudan çıktığında görüpte tanıdığı havayı suyla kıyaslayacak kadar zamanı hiç olmayacaktır

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları