Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Dünyayı ve devletleri de  değiştiren büyük yağmalar

İnsanlık tarihindeki kitlesel değişimlerde var olan büyük kaynaklara el konulmasıyla birlikte, şekil olarak milletler bölünmüştür. Kuşkusuz her medeniyetin ve de her tür ilerlemenin temelinde ise KAN VE MALLARIN sahiplenmesi vardır.

Kabul edilmiş dünya tarihlerinde gelişmelerin yanı sıra başı çekenlerin, kazanç peşinde koşanların olduğunu bilmemek mümkün değildir. Böylesine kitlesel ya da grupların çok büyük kazançlar için ölümü bile hiçe sayarak bu işe yönelenlerle doludur tarihler.

Bin yıl öncesi 11. yy. da başlatılan ÜNLÜ HAÇLILAR dönemi sanıldığı gibi Avrupalı Hristiyan devletlerin bayrak edindikleri gibi Hz. İsa adına doğru yönelmek ve Hristiyan halkları kurtarmak tanıtımı yanlıştır.

Nitekim tarihin bilinen gerçeği sözde 11. yy. a kadar dünyanın son Roma İmparatorluğunun Doğu Roma ya da BİZANS'IN ülkelerini işgal etmek üzere gelen Asyalı Türk kavimlerine karşı koruma adına Avrupa ve Papa'dan askerî güçlerin gelmesini istemesi olmuştu.

Tabelasında dinsel amaçla denilmesine rağmen tarihin en büyük TALAN ve YAĞMALARIN yaşanacağı yıllar 13 Nisan 1204'te KOSTANTİNOPOLİS'İN işgali ile başlamıştı. Yıllardır medeni sayılan Bizans'ın da sadece soygun ve talan ile yıkılıp, yerine LATİNLER adlı yeni bir devletin kuruluşu yaşanmıştır.

İleriki asırlarda bu kez de Asya'dan gelen Türklerin rahatlıkla tamamen yıkarak FATİH ile birlikte sonlandıracağını hazırlamışlardı.

Aslında kuşkusuz bu aşamalar, yıllardır sadece din adına papazların yönettikleri Avrupalıların ünlü bir RÖNESANS ve REFORM hareketlerini yaratmakta gecikmedi. Peşinden gemiciliğin gelişmesiyle birlikte büyük bir denizcilik hareketi KEŞİF dönemini getirip tarihin de asıl değişimini yaratacak olan SÖMÜRGECİLİK başladı.

18-19. yy. lara gelinirken bu kez sömürgeciliğin getirdiği büyük parasal kaynaklar, yeni bir uluslararası ekonomide KAPİTALİZM kavramını yaratmış oldu. Ne var ki, o asırlara kadar Asya merkezli Türk kavimlerinin de son kurdukları OSMANLI İMPARATORLUĞU devletinin ise askerî güç olanaklarıyla yaklaşık 23 milyon km. topraklara egemen oluşu Avrupalılar için vaz geçilmez bir hıncı getirmişti.

O zaman büyüme aşamasındaki devletler için de OTTOMANE EMPİRE dedikleri bu Türk devletinin, en azından BÖL-PARÇALA yöntemleriyle yıkılmasını hazırlamak olmalıydı hedefleri. Üstelik sahip oldukları Kapitalizm kavramı, bu kez onları SANAYİ DEVRİMİ ve AYDINLANMA çağını getirmekte gecikmemişti.

Bu yöntemde asıl saydıkları hedefler, bu yıllara kadar yaklaşık 22 milyon km. kare topraklarında halk olarak AZINLIKLAR vardı, birlikte yaşayan. Rumlar, Araplar, Yahudiler, Ermeniler vb. onların rahatça da kullanıp, kendilerine yandaş yaratacakları halklardı.

Nitekim bu şartları ko9lay hale getiren Osmanlı Devletinde 19. yy. ortasında başlatılan TANZİMAT atağı ve azınlıklara verilen batılı modeli haklar doğdu. Bilinen 1854 Sivastopol savaşı sırasında İngiliz, Fransız, İtalyanlar bu kez KONSTANTİNOPOLİS'E yerleşip, kendilerine kazanç yollarını da açmakta gecikmemişlerdi.

Hele Tanzimat'ın getirdiği sözde aydınlanma çağı yaşanırken Osmanlı aydınları arasında BATILILAŞMA ve karşıt biçimde OSMANLICILIK düşünceleri halkı kolay biçimde bölünüşe hazırlamakta gecikmeyecektir. Hele I. MEŞRUTİYET ile birlikte çıkarılan KANUNİ ESASİ yasası bu kez azınlık haklarına birçok imkânları getirdi.

İşte Avrupa devletleri için artık rahat bir böl-parçala yönteminin kullanım alanları iyi bir zemine dönmekte gecikmeyecektir, öyle de oldu. Böylece sanayinin harp sanayisine dönmesiyle birlikte artık Avrupalılar tartışılmaz şekilde I. Dünya Harbi'ni başlatmış oldular.

Bu aşama yıllarında dört yıl süren uluslararası savaşlar sonucu artık Osmanlı İmparatorluğu devletini bitirdi. Fakat bu büyük dünya harbi asırlardır var olan bu iki yönetim biçimi olan MONARŞİ'NİN de yıkılması olacaktı.

20. yy. ın başında ortaya çıkarılmış olan sözde Demokrasi ve Cumhuriyet kavramlarını kullanmak isteyen Avrupalı aydınlar, önceleri İtalya da halkın kendisini yönetmesi adına seçimlerle meclisler kurdular.

Yeni kurulan FAŞİST parti başında Benito MUSSOLİNİ ve peşinden Almanya'da öne geçen NAZİ Parti'sinin lideri ADOLF HİTLER artık iktidarı halkın meclisi ya da parlamentosu ile yönetmeye başlamışlardı.

Hem Benito'nun ve hem de A. Hitler'in yapmak istedikleri mevcut halkın, mevcut parasal kaynaklarını kendi partilerince yönetmesini sağlayabilmekti. NAZİ partisinin kurduğu S.S. teşkilatı partilerinin adına parlamentoyu kullanan tek lider A. Hitler'in bu kez TEOKRATİK sistemi öne çıkarması olacaktı. Buna günümüzde kullanılan aynı yönteme diktatörlük denir.

Eğer iktidar olanlar, kendi imkânlarını ve devletin mali imkânlarını kendi çıkarları için kullanmak istediklerinde en kolay yo,l tek liderin konu hakkında vereceği yasayla talimatlar olmalıydı. (Günümüzde K. H. Kararnameler örneğinde olduğu gibi.)

Getirilen halkın korku dürtüsü için, halkın aydınlarının yetkili olanlarının, bu korkulara karşı çıkmaları mümkün değildi. Üstelik halkları inandırmakta GERMANİZM (Alman milliyetçiliği) bayrağını kullandılar.

Bu dürtünün kullanım alanı ise, şimdiye kadar da Alman sanayisini, parasal bekalarını elinde bulunduran YAHUDİLER üzerinde korku ve talanlar, yağmalar başlar. Bu düşünce sömürgecilik mantığının ise sadece hem de kendi halkları arasında kullanılış biçimiydi.

Tarih tekrar mıdır diyeceksiniz, sayın okuyucular, evet tekrardır. Nitekim ülkemizde ise bilinen şekliyle 1950-1990 yılları arasında SOĞUK SAVAŞ yıllarını hep birlikte yaşadık. Sonuçta 21. yy. la gelinirken biz de aynen Hitler'in kullandığı Milliyetçilik ateşi yerine cahil kesimlerin en zayıf yanı olan DİNCİLİK olgusu ile iktidara soyunmak, artık siyasetçiler için de aynen ve kolay biçimde Teokratik sistemin Türkiye'de uygulanmasını sağlamakta gecikmedi.

Değerli okuyucularım, sanırım bu geçmiş tarihin getirdiği örnekleri ne yazık MUSTAFA KEMAL ve arkadaşlarının kurdukları Türkiye Cumhuriyeti içinde belki aynısının tekrarını yaşıyor muyuz?

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları