Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ömer Erbıyık

Ömer Erbıyık

Baktığım Yerden

Dünyada dost bırakmadılar boydan boya

Öncelikle şu hususu vurgulamak istiyorum: Yunanistan'ın adaları silahlandırması,18 adet adamıza 2004 yılından beri el koyması kabul edilemez bir durumdur. Doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları konusunda hak iddialarında bulunması da "Uluslararası hukuka aykırıdır". "Türkiye'nin yetki alanlarına tecavüzdür". Asla ve asla kabul edilemez.

***

Bazı Ege adalarının egemenliği, adaları silahlandırmamak şartı ile Yunanistan'a bırakılmıştı. Yunanistan 1923'teki Lozan ve 1947'deki Paris anlaşmalarının ilgili maddelerine aykırı davranarak adaları silahlandırdı. Kaş tarafındaki Türkiye kıyılarından yalnızca 2.1 km. uzaklıkta bulunan burnumuzun dibindeki Meis adasını bile silahlandırdılar.

***

Yunanistan ayrıca 2004 yılından bu yana vatan toprağımız olan 18 adet Türk adasını da işgal etti.

***

22 Temmuz 2015. Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil "Sahipsiz memleket" başlıklı yazısında bu konuyu ele aldı. İşgal edilmiş adalarımızdaki Yunan askerlerini, toplarını, silahlarını, askeri botlarını, adaya diktikleri Yunan bayraklarını da içeren 10'dan fazla fotoğraf koyarak yazısını yazmıştı.

***

Üç vatansever kardeşimizin de işgal edilen adalarımız konusunu 25 Eylül 2017 tarihinde  mahkemeye taşıdığını, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın ise; "Soyut ve genel nitelikte" bularak, "İddiaların ciddi bulgu ve belgelere dayanmadığı" gerekçeleri ile başvuruları reddettiğini Yeniçağ gazetesi yazarı Orhan Uğuroğlu "Yunan işgaline duyarsız yargı" başlığı ile 08 Eylül 2020 tarihinde köşesine taşımıştı. Ne diyelim ki; Yazıda konu edilen yargı kararı tam bir rezalet, tam bir komedi ve yürek sızlatan bir karardı.

***

08 Aralık 2017. Sözcü gazetesi yazarı Rahmi Turan "18 Türk adası! " başlığıyla konuyu köşesine taşımış, 18 adamızın işgali ile ilgili iktidara birtakım sorular sormuştu. Bu sorularına cevap aldı mı, almadı mı bilemiyorum.

***

Besleme, yandaş medya ve yazarları Yunanistan'ın 18 adet adamızı işgalini asla gündeme getirmediler. Adalarımız bir bir işgal edilirken besleme, yandaş medya dışındaki medya kuruluşları işgalin fotoğraflarını, videolarını; "Yunan bakanları, başbakanı, cumhurbaşkanı adalarımızda mangal partileri yapıyorlar" diye avazları çıktıkları kadar bağıra bağıra veriyorlardı. Bununla ilgili muhalefetin soru önergesi de cevapsız bırakılmıştı.

***

Evet iktidar ve de TSK'nın ilgili komutanları bu haykırışlara kulak tıkadılar. "Adalarımız işgal ediliyor, silahlandırılıyor." dendikçe iktidar, İnönü'ye saldırdı. Lozan'a saldırdı. Yunanlılar adalarımızı bir bir işgal ederken, Kumpas davaları yaratıldı, orduya saldırıldı. Ege'deki adaların ve Doğu Akdeniz'deki haklarımızın koruyucusu olan Deniz Kuvvetleri'mize, iktidarın da siyasi desteği ile Fetö hainlerince kumpaslar kuruldu. TSK'lerin yüzlerce tecrübeli, güzide komutanları, subayları, general ve amiralleri evlerine şafak baskınları düzenlenerek hapse atıldılar. Yüzlercesi de emekliye sevk edildi.

***

Efendiler bu kumpas davalarının yurt dışı destekçileri kimler di dersiniz? "Birisi AB, diğeri ise ABD" idi. ABD ve AB'nin bugün Doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları ve Ege'deki adalar konusunda çizdikleri politikaya aşağıda değineceğim.

***

Evet AB ve ABD'nin de desteği ile kendi ordumuzun beline kendimiz balyozu indirdik. FETÖ'nün hain savcılarının "TSK'nın kozmik odalarına girilmesine izini" kimlerin verdiğini hepiniz biliyorsunuzdur herhalde. TSK'nin Kozmik odalardaki bütün savaş planlarına FETÖ'nün hain savcılarınca el konulması sağlandı.

***

Bu planlar şimdi nerede dersiniz? Geçmiş olsun efendiler, hepsi düşman ülkelerin ellerinde. Sahi buna müsaade edenler, şimdi huzurlu ve mutlu musunuz? Kumpasa tepki göstermeyen, hatta el ovuşturan vatandaşlarımızın bir bölümü; "Sahi sizler de şimdi mutlu musunuz?"

***

Kumpas sürecinde güzide ordumuza, özellikle Deniz Kuvvetleri'nize kendi ellerimizle çok büyük darbe indirilmişti. Yani "bugün önemli bir şekilde ihtiyaç duyduğumuz" çok güçlü olan Deniz Kuvvetleri'ne indirilen darbeden bahsediyorum.

***

Bu darbe Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin de ekmeğine elbette yağ sürmüştür. Bugün yaşananlardan görmüyor musunuz? Bunun da altını çizelim.

***

İşte bütün bunlar ülkemizde yaşanırken Yunanistan 2004 yılından bu yana vatan toprağımız olan 18 Türk adasını işgal etti.

***

Bu işgallerin daha başlarında 1996 yılında Kardak kayalıklarında gösterdiğimiz kararlılığı bu adalarda da gösterse idik bugünlere gelinir miydi hiç? Daha işin başında ülkeyi yönetenler bütün uyarılara neden kulak tıkadılar? "Toprağımızda gözü olanın gözünü çıkarırız" neden demediler?

***

2020 yılının Eylül ayının ortaları. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın Doğu Akdeniz ve Ege adaları gerilimi neticesinde yaptığı açıklama şu şekilde idi; "Yunanlı komşularımız 18 adayı anlaşmalara aykırı silahlandırdı." Bu ifade hakikaten bana çok ilginç geldi. Gülelim mi yoksa ağlayalım mı? Ben tek kelime edeceğim; "Günaydıııııın."

***

Türkiye'nin Sismik Araştırma Gemisi Oruç Reis Doğu Akdeniz'deki doğal gaz rezervlerini araştırmakla görevliydi. Gemi çağrıldı.13 Eylül'de Antalya Limanı'na yanaştı. Neymiş efendim; "Bakım-Onarım için gelmiş." Peki o döndü ise ikinci bir sismik araştırma gemimiz var. Barbaros Hayrettin Paşa Sismik Araştırma Gemimiz. Oruç Reis gemimiz yerine bu gemi gönderilemez miydi?

***

Türkiye, çok gecikse de "sonuna kadar haklı olduğu bir konuda" Doğu Akdeniz'e Oruç Reis Sismik Araştırma Gemimizi göndererek güç göstermek istemişti. Ama gemiyi geri çağırarak gücünü de görüldüğü gibi gösteremedi gibi geliyor. İnşallah biz yanılırız.

***

Türkiye, Yunanistan ile yaşanan sorunlarla ilgili; "Hiç bir koşul olmadan biz görüşmeye hazırız" dedi. İyi de silahlandırılmaması gereken adaları silahlandıran Yunanistan'a; "Silahlarını adadan çek ve işgal edilmiş 18 adet adamızı derhal boşalt" ön koşulu neden sunulmadı ki?

***

Evet ön koşul sunabilmek, masaya sağlam oturabilmek için; "Ekonominiz çok güçlü olacak.

Silahlı kuvvetleriniz "çok güçlü" olacak.

Senin yanında seni destekleyecek yeteri kadar ülke olacak. Herkesi kendine düşman etmemiş olacaksın. Yani dış siyasette şahsi meseleleri bırakıp kararlı ve doğru adımlar atan ülke olacaksın."

***

Güney Kıbrıs Rum Kesimi AKP iktidarı döneminde AB 'ne girmiştir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında sorunlar devam ederken AKP iktidarı, Güney Kıbrıs'ın AB girmesini engelleyecek yeterli diplomatik adımları atamamıştır.

Dolayısıyla Güney Kıbrıs'ın, AB'ni arkasına almasına engel olamamışlardır.

***

Efendim, bizleri yönetenler ülkede pembe tablolar çizerken, "Avrupa bizi kıskanıyor, Avrupa bizi kıskanıyor" diye meydanlarda dolaşırken, "Daha fazla oy nasıl toplarız" derdine düşmüş ilken, bakınız kimler Doğu Akdeniz'in enerji kaynaklarını paylaşma konusunda neler yaptılar; Mısır, İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan kendi aralarında Akdeniz'de...

"DENİZ YETKİ ALANLARINI İLAN ETTİLER."

Tanınmış petrol şirketleriyle anlaşmalar yaptılar.

Hatta bu alanlarda çok verimli doğal gaz dahi buldular.

Bütün bunlar hemen dibimizde olurken sahi biz nerede idik?

Geç uyandık efendim geç.

Yerli ve milli olmak bu davalara taa işin başında sahip çıkmakla olur.

İkide bir; "Beka sorunu, beka sorunu " diyen efendiler; Vatan toprağımız olan 18 Türk adasının işgal edilmesi, anlaşmalara aykırı olarak Ege adalarının Yunanistan tarafından silahlandırılması, Doğu Akdeniz'deki doğalgaz kaynaklarının bizim dışımızdaki ülkelerce egemenliğimizi tehdit edecek şekilde paylaşılması beka sorunu değil miydi?

Neden sesiniz çıkmadı bugüne kadar?

Milliyetçilik lafla değil icraatla olur.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları