Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

DP ve Soğuk savaşın yılları - 1961 Anayasası

Tarihin görevi, geçmişi sevmek ya da geçmişten kurtulmak değildir. Bugünkü anlamı ise anahtar olarak onu doğrudan öğrenip iyice anlatabilmektir. Çünkü en azından yakın tarih bir özgürlük okulu, bizi önyargılardan korur ve sorunlarınıza da başka bir açıdan bakıp öğrenmek olur.

Toplumlar, ülkeyi yönetenler sorunları doğru yapana kadar tamamen şartlar gereği yükselebilir. Aslında sorun kuyunun derin olması değil iktidarın ipinin kısa olmasıdır. Eğer geneliyle ülke bu hale gelinirse, bu kez karnı aç olan, yoksullaşmış halkın dürüstlük, düşünürlük ve özgürlük duygularının da gelişmesi zorlaşır.

II. Dünya harbi yıllarında, bizim katılmamış olduğumuz topraklarda milyonlarca insan hayatını kaybetti. Ancak Türkiye Cumhuriyet devleti, iktidarı dönemi ülkede Demokrasi savlarını yerleştirmekle meşguldü.

CHP'nin iktidarlığı döneminde, henüz Türkiye halkı bahsi geçen Demokrasi kavramının nasıl olması gerektiğini anlamış durumda değildi. İkinci Cumhurbaşkanı CHP'li İsmet İnönü, 1946 yılında ise Çok Partili dönemi başlatmayı yararlı bulmuştu.

Kuşkusuz ulusal egemenlik anlayışı ve Parlamenter sistemin sürekliliği yaşanıyordu. Sosyal hayatta süren Tek Partili mantık içinde belli bir halk ve aydınların katılım varlıkları öne çıktı.

Ancak eğitimin giderek çoğaltığı Türkiye'de reformlar ve laikleşme mantığı öncelikli olmuştu. Sonuç olarak eşit, Demokratik ve özgür koşullarda da 14 Mayıs 1950 seçimlerinde Demokrat Parti beklenmeyen şekillerde %53'le iktidar olmuştu.

Böylece DP, TBMM'de yaklaşık %84 oyla temsil etme konumuna gelmişlerdi. Halk ya da ulusal tarihte ilk defa olarak serbest iradesiyle ve oy çokluğuyla varolan iktidar değişimi ve yöneticiler gelmişti.

Bu tarihten itaberen Türkiye artık tam anlamı ile /hazır olmasa da/ Çok partili dönemi yaşayacaktı. DP, artık muhalefet partisinin faaliyetlerine şu ya da bu şekilde kısıtlamalar getirdi. (1954) Alınan seçim kararlarıyla artık muhalefet partilerinin radyo konuşmalarına engeller getirildi.

Buna mukabil "Devlet ve Hükümet işlerinde vazife alanların" yapacakları konuşmalar ve yayınlar ise seçim propagandası sayılmıyordu.

(Tarihten ders almak derler eskiler, bugün ise birebir güncel olarak yaşadığımız son beş yıl Türkiye'sinde iktidar partisi bunu aynen yapıyor)

Böylece Hükümet ve İktidar partisi ise bu konuda tamamen serbest bırakılmış, ayrıca da 24 Anayasasının açık hükümlerine rağmen "Ara seçim" yapılamıyordu artık.

Öte yandan unutturulan bir başka gerçek daha vardır, o da 1950-1952 yıllarında soğuk savaşın ülkemize etkisiyle resmen NATO'ya katılmıştık. Hatta yakinen bildiğimiz gibi ordumuzun 1. Tugayı resmen Kore savaşlarına yollanmıştı.

1967 yılında yeni bir yasa değişikliğiyle Muhalefet partilerinin seçimle ilgili tasarladığı "Güç Birliği" girişimi yasaklandı. Bu arada partilerin seçim dönemleri dışında toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenlemesi de yasaklanmıştı.

Bu arada hükümet ve dolayısıyla İktidar Partisi ise, bu konuda serbest bırakılmıştı. Üstelik Anayasanın açık hükümlerine rağmen ara seçim olmadı. Bütün bu farklılıklar ise ülkedeki Aydınlar tarafından yakından takip ediliyor, hatta günlük gazetelerde çeşitli muhalefet köşe yazıları yazılır iken, gazeteler gece baskıya girerken durdurulup belli köşe yazarlarının sütunları boş çıktı.

Büyük şehirlerde aydınlar ve üniversite öğrencilerinin aşırı tepkileri artık halka yansır hale gelmişti. Bütün bunların ötesinde bu kez de Ana Muhalefet partisine yönelik asıl büyük darbe 1960 yılında sahneye çıkacaktı.

Demokrat Parti Meclisteki çoğunluğun etkisiyle alınan karar sonucu Tahkikat Encümeni çıktı. (18 Nisan 1960) Bu arada CHP'nin, yıkıcı, gayrimeşru ve kanun dışı faaliyetlerini araştırmakla yükümlüydü bu kurul.

Nitekim DP'nin Meclis'teki 15 üyesinden kurulmuştu. Böylece daha soruşturma başlamadan bile mahkum edilen CHP ve muhalefet silinmek istendi. Bu komisyon ayrıca Basın alanında adli ve idari mevzuatın nasıl uygulandığını, uygulanıp uygulanmadığını takip etmekten ibaret çalışmalar yapmaktaydı.

Bunun ödesinde Komisyon faaliyetleriyle ilgili yayınları, hatta TBMM'nin tahkikatla ilgili görüşmelerinin yayını yasaklanmıştı. CHP lideri İnönü, Meclis'teki DP milletvekillerine "… Eğer bu yolda devam ederseniz, ben dahi sizi kurtaramam…" demişti.

Ne var ki aradan 60 yıl geçtikten sonra tarihe geçmiş şekliyle kabul edileceği gibi çoğunluk Diktatörlüğünü/Teokratik sistem/kurmaya kararlı görülen DP'nin Meclis grubu daha ileri bir adım attı. /Sanırım günümüzde de belki aynen görmekteyiz.

TBMM Tahkilat Encümeni'nin, Vazife ve Selahiyetleri hakkında Kanun" çıkarıyorlardı. Buna göre Encümenler sorgu ve sulh hakimi ile askeri ve adli amirlere tanınan tüm hak ve yetkilere sahip olacakları gibi üstünlük konumunu yaratmış oldular.

Bu şartlarda görülecektir ki bu yasa ile Tahkikat Encümeni, elindeki Yasama-Yürütme ve Yargılama yetkileri tutan bir tür ihtilal organı ya da "Kamu selameti Komitesi" durumuna geliyordu.

Ne var ki yasanın yarattığı tepkiler artık "bardağı taşıran son damla" olacak bu da Demokrat Parti iktidarının doğal olarak sonunu getirecekti.

 

27 MAYIS 1960 ASKERİ MÜDAHALE

Doğrusuyla bakıldığında sanılanlar gibi 27 Mayıs "Devrim-İhtilal-Darbe-İsyan ve Cuntacılık" gibi hiç ilgisi olmayan tanımlamalar yapılmıştı, aslında "Askeri müdahale ya da harekat" gibi nesnel terimlerle söze girmek daha doğru olacaktır.

Anlaşılmalıdır ki, DP dönemindeki orta sınıfların etkili tabakası olan aydın asker-sivil ve memurların ekonomik, sosyal ve politik güç kaybına uğradıkları açıktır. Kuşkusuz 27 Mayıs'a götüren yakın nedenler ekonomik ya da sosyal değil tam anlamıyla siyasal'dır denilebilir.

Öte yandan DP'nin baskıcı yeni bir rejim kurma girişimleri 'birazcık bugünlere de benzer' ve de buna karşı giderek halk arasında güçlenen muhalefet. Bunun ötesinde, Devrimler döneminde sindirilen ve tarikatların cemaatlerin kapatılması artık DP'nin iktidar olduğu dönemde "Din sömürücülüğü" serbest bırakılıp Atatürk düşmanlıkları arttırılmıştı.

Nisan, Mayıs aylarında öğrenci hareketlerinin genişlemesi /28 Nisan hareketi/ ve 555 K koduyla da Ankara Kızılay'daki yürüyüşler giderek yayılmıştı. Bu hareketlerin tırmandığı gerginlik ortamında ise orta rütbeli 'Alb. Yd, Bnb, Yüz.' Milli Birlik Komitesinin orduda taraftar bulması darbeyi getirecekti.

Türk Silahlı Kuvvetleri adına Kars Harp Okulu öğrencileri ve subayları, Tuğgeneral Sıtkı Ulay başkanlığında 27 Mayıs 00.45'te başlayıp sabaha karşı da yetkili yerlere girilerek yönetime el konulmuştu.

 

3. KURULUŞÇULAR HAREKETİ

1961 ANAYASASI'NIN GERÇEĞİ

1924 Anayasasının bazı kısımları kaldıran ve değiştiren 1 sayılı kanun 12 Haziran 1960 tarihlidir. Bu kanun 12 Ağustos 1960'ta 55 sayılı yasayla kalktı "Geçici Anayasa" niteliğindeki metin geçiş döneminin hukuki yapısını kuran ilk işlem sayılır.

Giriş metinlerinde eski İktidar'ın meşrutiyetini yitirdiğini bu sebeple Türk Ordusunun artık Hukuk Devleti'ni yeniden kurmak için, Türk Milleti adına harekete geçmek görevi olarak var olan Meclis'in de yerine M.B.K.'ne emanet etmek olmuştur.

DP'lilerin yargılanması konusuna gelince bu hak "bağımsızca ve tarafsızca mahkemelerce Milletin adına kullanılacaktır. Bu özellikleriyle YAD, suç sayılan ve sanıkları ortaya çıktıktan sonra kurulan ve bunlardan önce varolmayan TSK'nın öngörmediği bir mahkemedir.

157 sayıyla başlayan ikinci aşamasında MBK'si iktidarını başka bir güçle paylaşmıyor sivil ve siyasal bir kurum olan Temsilciler Meclisi ile paylaşılacaktır. (Tarih aynen tekrardır, örneğin 40 yıl önce Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara'da kurulan ilk Meclis'te aynı böyleydi, kuruluş için)

Burada amaç Kuruluş Meclisi ile Anayasayı ve Seçim kanununu erken zamanda başlayarak, iktidarı da 29 Ekim 1961 tarihinde yeni T.B.M. Meclisine devretmek olacaktı. İşte bu işlemi kabul etmeyen MBK'nin 14 ekibi, Cemal Gürsel paşa ve diğerleriyle dışlandı.

MBK'nin girişimiyle görev alacak olan İstanbul ve Ankara Üniversitesinin Profesörleri acilen karar alacak toplantılara katılmışlardı. 1. sayılı kanuna ek olarak "Kurucu Meclis Teşkili hakkında kanun"du.

MBK ile TSK Başkomutanlığı yeni bir Anayasa ön tasarısını hazırlamak için İstanbul Üniversitesinden yedi güvenlik görevlisi görevlendirdi. (S. Sami Onar, N. Şensoy, H. V. Velidedeoğlu, H. N. Kubalı, R. Sarıcı, İsmet Giritli)

Bu komisyon 29 Mayıs 1960 tarihli "Anayasa ön projesini hazırlama komisyonunun Tespit Ettiği Esaslar" raporunda belirtir. Mevcut DP iktidarının hukuk ve meşruluk dışına kaydığını ve bu şartlarda bir hukuk Devleti kurmak için ve Anayasa kurumları Devlet kurumlarında dengeyi sağlamak için olmalı.

 

1961 ANAYASASI'NIN ESASLARI

157 sayılı yasanında verdiği ivme ile çalışmalarını aralıksız biçimde devam ettiren komisyon Kurucu Meclisin öngörülen tarih 27 Mayıs 1961'de aynen kabul ediliyordu, 260 kabul, 2 çekimser oyla.

(Yanlış anlatılan geçersiz tanımlamalara göre: "61 Anayasası, askerlerin yazdığı kanundur derler. Komisyondaki 27 görevliden 18'i hukuk profesörü, 6. partilerin hukukçuları, 3'ü ise T.S. Kuvvetlerinin mevcut Askeri Yargıtaydaki Hakim Albay, Hakim Savcı Alb. ve Yargıtay başkanı hakim Tuğgeneraldi)

157 sayılı yasa Anayasanın halk oylamasına da sunulmasını öngörüyordu. Halk oylaması 9 Temmuz 1961'de yapıldı, katılma oranı %80'i geçiyordu. Geçerli oyların %63'ü evet, %37'i hayır olarak çıkmıştı.

Özetlenecek olursa halkça kabul edilen 61 Anayasası, o tarihe kadar ki Osmanlı-Türk Anayasalarının en uzunuydu. Hacim bakımından II. Dünya Savaşı sonrasının, demokratik anayasaların ortalamasının da üstündedir. Bu açıdan Anayasa, 1960 öncesi yaşanan Demokrasi ve Özgürlük darboğazlarının somut biçimde aşılabileceği inancıyla yazılmıştır.

Başlangıçtan sonraki metin altı kısımdan oluşmaktaydı. Genel esaslar, Temel hak ve ödevler, Cumhuriyetin temel kuruluşu, Yasama, Yürütme ve Yargı ile çeşitli hükümler, Geçici hükümler ve Son hükümlerdi.

Gerçi Demokrat Parti kuşkusuz zorla değil, oyla iktidar olmuş, ama 1957'den itibaren hukuk dışı yollara ve zora başvurmaktan da geri kalmamıştır. Nitekim 1961 Anayasasının seçimler, partiler ve Muhalefet hakları konusunda gösterdiği hassasiyetin ve özenin yakın sebebi de buydu.

Varlığımızı borçlu olduğumuz, İstiklal Savaşı'nın, Türkiye Cumhuriyeti'nin, Lozan'ın, Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti'nin kurucusu, yaratıcısı ve mirasçısıdır.

CHP, bu hatasını yine İsmet Paşa yönetiminde, dünyanın en demokratik anayasalarından biri olan ve Türkiye'ye yeniden çağ atlatan 1961 Anayasası'nın yapılışına ve kabulüne destek vererek telafi etmiştir.

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları