Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Devrimlerin temelinde ne yatıyor?

Dünya tarihinde kabul edilir ki Hürriyet olmayan memlekette ölüm ve çöküş vardır. Eğer asırlardır süregelen devletin yönetiminde çaresizlikten çöküşe giden yola girilmişse, mesele iki ayrı kutba yönelir. Ya devleti kurtarmak ya da ulusu kurtarmak şeklinde gruplaşmaları getirir.

Nitekim tam anlamıyla asıl olan Millet ve Devlet kavramı bilincine sahip olunmuşsa, bu toplumsal ve siyasal bütün kurumlarıyla gerçekleştirilemez ise bu kez ne Ulus ne de Ulusçuluk söz konusu değildir. İşte bu şartlarda kitlesel bir bütünleşme içindeki bazen sert, bazen yumuşak uygulamalar içeren devrimcilik şuuru zorunlu ihtiyaç halini alır.

Eğer ki yeniden kuruluş ve özgürlük hedefleri isteniyorsa, en önemli temel, halkın bilinciyle yapılabilmesi olacaktır. Çünkü bir Ulusu ya özgür, bağımsız, şanlı, ufku yüksek bir topluma ulaştırmak gerekir. Yani bir Ulus eşitlik ve hakları da egemen olmasını da özgürlüğe sürüklemiş olur.

 Ancak yönetenler arasında bu kez korkunun önceliğine dayalı Ahlak bir erdem olmadığı gibi bir ahlak da değildir. Dünya tarihinde 18.yy. biterken 1789 Fransız Devrimini başlatanlar belki ilk adımdı.

Peşinden 19.yy. ilk yarısında karşılıklı kutuplar arası savaşlar sonucu başlamış Amerikan Devriminin temelinde müşterek Vatandaşlık şuuru asıl oldu.

Milletlerin tarihinde bu tanımı en iyi yazan da Türk Devrimlerini başlatan Gazi Mustafa Kemal oldu:

“Hakimiyet bilakaydüşart milletin irade usulü halkın mukadderatını (kaderini) bizzat ve bilfiil esasına müstenittir. (dayalıdır) İcra kudreti ve tescili olan T.B.M. Meclisinde tecelli eder.” der.

Kabul edilecektir ki, Devrimi hazırlayan millî emeller (düşünceler, fikirler) millî irade yalnızca bir şahsın düşüncesiyle değil, bütünüyle birliktelikte kuran millet fertlerinin genişlemiş arzu ve amaçlarıdır. Bütün bu emellerde asıl olan ise vatandaşlıktır.

Peki, yandaşlık ya da yoldaşlık nedir?

Dünya tarihinde bunun en tipik örneği 1907’de başlatılıp, 1917’de  bitirilen Rus devrimleri olmuştu. Bilindiği gibi Devrimin lideri Viladimir İlyiç Ulyanov ya da bilinen adıyla Lenin oldu.

Onun amaç olarak aldığı hedef 20.yy. başlarında Monarşi ve Çarlık yönetiminin halka kulaklarını tıkayıp sağır bakmasıydı. Bu sebeple en azından sonraki adıyla Yandaş denilen en kalabalık kitle halkın işçi kesimleri olmuştur. Bu halk kesimi için hedef sadece yaşam mücadelesinde kendisini sömürenlere karşı kitlesel direnişti.

Sonuç olarak 7 Kasım 1917 tarihinde Lenin’in önderlik ettiği tersane ve fabrikaların işçilerinin kitlesel hareketi ile gerçekleştirilmiştir. Tarihte Ekim Devrimi olarak geçen olaylar zaman içinde de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) kuruldu.

Devrim sonrasında oluşan öne çıkmış Parti Hegemonyası girişimiyle toplumun parti yöneticileri ve karşı taraftaki diğerleri olarak ikiye bölünmesi nedeni olarak ortaya çıkmış oldu.

Halkın böyle parçalanması bireylerin de zamanla ve partiye Devlete ve partiye yabancılaşmasına da sebep olacaktı kuşkusuz… Daha sonra NEPİ yani iktisat siyasetini resmen ilan etmekte gecikmediler. Ancak 1921’ de sağlık sebebiyle ömrünü tamamlayan bu lider, Lenin’in öndeki militan ve kavgacılarından da olan partide etkili hale gelmiş Jozef Stalin oldu.

Stalin döneminde ise oldukça ünlü de olan Büyük Temizlik ile bu kez yönetim tamamıyla partiye hükmeden Tek Adam Yönetimi şekline döndü. Üstelik Büyük Yurtsever Savaşı sırasında J. Stalin’in Devlet ve güvenlik kurumlarını tamamıyla da kendisine bağlama dönemine girilmiş oldu.

Rusya tarihinde birçok örnekleri olduğu gibi lider ve etrafındakilerin özellikle halka karşı küfür ve hakaret etmeleri önemli, saygın sözler haline geldi! Kuşkusuz bu yabancılaşma ve halkın gruplaşmaları da sanki yeni bir yönelişi yaratacakken, bu kez öne çıkan II. Dünya Harbi ise Jozef Stalin’in güçlendirilmiş bir ordu ile Almanların yenilmesini sağlaması yaşandı.

Ancak II. Dünya Harbi sonucunda Dünya devletleri 1945’ten 1990’ a kadar sürecek olan Soğuk Savaş yıllarını yaşamaya başlayacaktı. İşte böylece iyi niyetle 1917’de başarıya ulaşmış olan Rus Devrimi bu sefer de Devrimin dağılmasına dönmek zorunda kalacaktır.

Rus halkının ve aydınlarının bu devlete karşı yabancılaşma ise bu kez Prestorayka ile başlayan tam bir kitlesel çözülmeyi getirecektir. Nitekim 1985’te SSCB’nin Genel Sekreteri seçilen Mihail Gorbaçov’un, 1986’da Soğuk Savaşın bitirilmesini hazırlayan Almanya’daki Berlin Duvarı’nın yıkılışı, Aralık 1989’da ABD Başkanı George Bush ile Malta’da buluşması bu dönemin bitişini yaratmış olacaktı.

Özetlenecek olursa ünlü Rus Devrimiyle başlayan halkın kendi kendini yönetme sistemi Demokrasi ise Rusya bu temeli sanıldığı gibi kullanmamıştır. Kuşkusuz Demokrasinin esası halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için yetişkin ve iyi eğitim alması gereklidir. Eğer halkın temelinde var olan atasal törelerini, vatan duygularını, millî şuurunu koruyamaz ise olayların da seyri sadece tepedeki yönetenlerin, bireysel, kişisel fikirlerini halkı korku ile yönetmesini zorunlu da kılacaktır. Rus Devriminin çöküşünün aslı da budur. Eğer bu ortamda eğitimsiz, duygusuz kitleler ile henüz anlamadıkları Demokrasiye geçilirse o idare şekli tamamen Oligarşi ve Teokratik yöntem olacaktır.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları