Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Devlet yönetiminde demokrasi varsa… Hatanın sebebi lider

Devlet yönetimlerinin düzen kaynağı olan siyaset hukuktan uzaklaştıkça, kişisel ya da kitlesel gelişigüzel partizanlığa kaymaya başlar. Böyle şartlarda gereken yöntem ve araçlar değişecektir.

Özellikle devlet iş ve işlemlerini konu edinen siyaset kavramı eğer uygarlık çizgilerinden uzaklaşarak erdem ve ahlaktan, törelerden de çabuk uzaklaşmaya da yaklaşmış demektir. Başlangıçta önde görülen liderler eğer yerleştikleri guruplar arasına, kişilik, terbiye ve bilgi noksanı guruplarla dolanırsa, hatalar giderek artacaktır.

Artık kabul edilmelidir ki, ülkelerde rahat yaşam sıkıntı geçirmeye başlayınca, zorunlu olan temel unsurlar Adil mahkeme-bilge hakim ile güçlü ve adil yönetimler'den kopmak, altından kalkılmaz durumlar getirir.

20. yüzyıl ilk çeyreğinden itibaren hemen hemen tüm  dünya ülkelerinde halkın yönetimi için bulunan sistem, bizde olduğu gibi Cumhuriyet ve Demokrasi ise halkın içinden gelen, tartışmasız kabul edilmiş liderlere ihtiyaç var demektir.

Ancak büyük Liderler'in okulları yoktur, ancak her şartlarda ortaya çıkan, halkın içinden çıkmış ve doğuştan bu bilgi ve yeteneğe sahip olanlar çıkacaktır. Nedeni devletler arasında kesin hatlarıyla kabul edilip tartışmasız benimsenen, Türkiye Devletini kuran lider Gazi Mustafa Kemal Atatürk olduğunu bilmekteyiz.

88 YIL ÖNCE 1933 DOLMABAHÇE'DE REİSİCUMHUR GAZİ MUSTAFA KEMAL

Bilinen şekliyle 10 yıl sürmüş uluslararası savaş sonucu 620 yıllık Osmanlı Türk İmparatorluğu  yıkılırken,  Türk aydınlar arasında önce çıkanlar ise kurtarıcı kadrolardı. Ulusal savaşı ve Lozan sonrası yeni bir Devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu.

Halkın yenilenmesi, yönetilmesi için gerekli olan Devrimler çağına girilmiş, ahlak, atasal töreler ve dürüst, liyakatli kadroların yerleştirilmesi ile yoktan varolan yeni bir Devletin temel taşları kurulmak zorundaydı. Sert olan yönetici kadrolarına uygulamalar için verilen yasalar ve yöntemlerde, özellikle dürüstlük asıl sayılmaktaydı.

İşte bu dönem Reisi Cumhur Gazi Mustafa Kemal'i 1933 yılı yazında dinlenmek için geldiği İstanbul, Dolmabahçe sarayında bulunmaktaydı. Onunla birlikte İstanbul'a gelen Başbakan İsmet İnönü, hafta ortasında vali ile muhtelif görüşmeler yapar. Konu ülkenin zenginleşmesi ticaretin düzeltilmesidir. Onların çoğu da Osmanlı Devleti döneminden kalan azınlık Rum, Ermeni ve Yahudi zenginleriydi. Valilikte yapılan toplantıda, başbakana yeni bir ticari teklif için Gazi ile görüşmek isterler.

Dolmabahçe'ye gelip Mustafa Kemal Atatürk'e sunan başbakana verdiği cevap:

- Yarın öğleden sonra gelip, tekliflerini söylesinler.

Ertesi günü, öğleden sonra Vali, Belediye reisi, Maliye bakanı ve azınlık zengin sanayici, ticaret erbapları oldu. O yıllarda, Osmanlı'dan beri ülkenin ticareti ile meşgul olan İstanbul zenginlerinin % 80'i ekaliyetlerdi.

Birlikte oturup sohbet ederlerken, Gazi onlara:

- Buraya Dolmabahçe için bir teklife gelmişsiniz meseleyi bana detaylı raporlar halinde anlatınız…

Ellerinde süslü ve deri ciltli bir klasör içinde paşanın önüne gelip, konuyu açıklamak isterler…

- Paşam… Biliyorsunuz, içinde bulunduğunuz saray, Sultan Abdülmecid döneminde, Balyanlar tarafında yapıldı. Bugün dünyanın en büyük ve Boğaziçindeki en şerefli bir saraydır. Ancak aradan seksen yıl geçti,  devlet tarafından pek de sahiplenip, onarım yapılamamış görüyorsunuz.

- Durum açıktır, ancak ülkemiz, yeni bir devlet oldu. Maliyemiz sıkıntıdadır, bu şartlarda bu saraya yeterince maliyemizden imkan yaratılamaz…

- Biliyor ve görüyoruz paşam, teklifimiz sizin de devletinizin de içini rahatlatacaktır. Biz İstanbul tüccarları olarak, sarayın bütün hasar görmüş yerlerini, sıvasından, tamirine kadar hatta kıyıya özel bir liman bile inşa etmek için geldik, bedelsiz…

- Beyler, sizlerde Osmanlı'dan beri İstanbul'un ticaretle uğraşan saygın milleti, halkısınız, Hayrınıza Türkiye Devleti adına donatınız, görelim bakalım…

Der demez paşaya ellerinde hazırladıkları sekiz sayfalık dosyayı yaklaştırıp konuşurlar, derler ki:

- … Paşam, bizim düşüncemiz, artık dünya küçülmüş sayılır, savaşlar bitmiştir, devletlerarası dayanışma ve turizm öne çıkmaktadır. Biz bu Dolmabahçe sarayını Avrupa'nın en lüks oteli haline getiririz.

Teklifimiz şudur, bunun için adını siz koyun …Turizm ve Ticaret Anonim Şirketi kuralım. Buyurun dosyanın başında göreceksiniz, burada kurucu kadroların başına adınızı yazdık, ancak ticarette asıl olan kurucuların hissesidir. Biz sizin için adınızı başa alıp, hissenizin ne olacağını boş bıraktık siz nasıl tensip ediyorsanız aynen kabulümüzdür.

Kurtarıcı Lider Reisicumhur, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, oturduğu yerden hızla kalkıp, onların elinden titreyerek tuttukları dosyayı yüzlerine fırlatıp:

- Yahu siz ne diyorsunuz. Burayı yapanların Osmanlıdan kalan alacaklarını halen ödüyoruz. Üstelik ne demek sizin hisseniz… Ulan burası benim malım mı? Halkın, devletimindir, benim hisse hakkım ne demektir?

Toplantıda bulunanların Başbakan dahil hepsi korkarak ayağa kalkarlar, kızgınca konuşan Gazi:

- İsmet, bu adamlar kimin malından kime hisse verecekmiş? Beyler sizinle hiç görüşmemiş ve bana böyle bir teklifi de sunmamış olun, kahvenizi içtiyseniz, derhal gidin. Ha... Maliye bakanı, bunların ticari hesaplarını acil incelemeye alın, vergilerini inceleyin, hatta bu yıl için %5'i acz ediniz, onu da saraya harcarız…"

Değerli okuyucularım, işte kurtarıcı ve kurucu lider'in özelliği budur. Büyük gazi öldüğünde herkesin bildiği gibi kendine ait herhangi bir malı ve gayri menkulü de yoktu. Gazi orman çiftliğini halkına bizzat bağışlıyan da oydu.

Bütün bu yazdıklarımı, gelin günümüzde siyaset dilinde lider denilen kişilerin galiba çakma lider olarak adlandırabilirmiş. Çünkü günümüzde siyasete ilk başladıkları zaman, görünür bir mal varlıkları yokken bugün adı bilinmeyen, zenginliklere ulaşmışlarsa, o onlar hiçbir zaman Mustafa Kemal Atatürk'ü kendilerine örnek dahi alamayacaklarını çok iyi bilir.

Siz kendiniz, yukarıda bahsettiğim, sarayın benzer şekillerini bugünkü siyasetçilere aynen bu teklif şekilleriyle sunulacak olursa, katiyen ve de hiçbir zaman böyle bir teklifi red etmek değil, hangi şartlarda olsa bile aynen kabul edeceklerini de artık tamamen bilmekteyiz, sanırım.

Üstelik kabul edilmektedir ki, Soğuk Savaş dönemi Demokrat Parti ile ülkemize getirilen Popülizm'in aynen kabul edilişini yaşıyoruz. Bu şartlarda Devlet adına siyasete soyunanlar, parasal imkanları rahatça ele alabilmesi için yeni bir sistem gibi Dinci Kapitalizm ve Parti Oligarşisi'ni benimsemektedirler.

Konu için sanırım günümüzden başka örnekler vermemize gerek yoktur. Bunları siz okuyucularım, yeterince yerlerine koyarsınız…

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları