Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Deftus Hudçası Deftus Macunudur Komutanım...

Bir millet kendi unsurlarını kökünden değiştirme gücüne sahip değildir. Şiddetli öne çıkmış olaylar, ihtilaller ve siyasi değişimler pahasına insanları yönlendirebilir. Fakat kitlesel olarak esaslarını ise kısa sürede değiştirebilmek pek mümkün değildir...

Değerli okuyucularım, bizler Cumhuriyetin son kalan 3. kuşağındanız. 60 yıl önceleri İstanbul Kuleli Askerî Lisesi öğrencisi iken, izin sırasında dayım rahmetli Albay Ali Kemal Gökgiray'a gittim (1957).

Kocaeli'ndeki 8. Kolorduya bağlı piyade tümeninde alay komutanıydı. Kandıra'daki askerî kışlada ertesi günü denetlemesi varmış (o dönem teftişleri), Kolordu Komutanı Korgeneral Cemal Tural Paşa gelecekmiş.

Alayın askeri tüm imkânlarıyla teftiş için hazırlanıyordu. O yıllarda orduda askerlerin sırtında acil ihtiyaçlarını taşıyan SIRT ÇANTALARI olurdu. Ertesi gün denetlemeye gelen Cemal Paşa, askerin arasında dolaşmaya başladı.

Bir askerin yanında durup, sırtındaki çantasını işaret edip, ona "Evlat, aç bakalım içinde ne var?" diye sorar. Asker, -sonradan öğrendiğime göre- Güneydoğulu Kürt'tü, düzgün bir Türkçesi de yoktu.

Asker çantasını dikkatle, çekine çekine açıp, eline aldığı diş fırçası ve macunu çıkarıp da:

- Haa DEFTUS HUDÇASI, şu da DEFTUS MACUNU komutanım...

Evet, askerin gösterdikleri doğruydu fakat hayatında hiç diş fırçası ve macunu kullanmamış, sadece bölük komutanı tembih ettiğinden çantaya koymuştu.

1970'lere kadar orduyu bilenler hatırlayacaklardır. Cahil erler için Tugaylarda açılmış "ALİ OKULLARI" vardı. Cahil, okuma-yazma bilmeyenler orada eğitilirdi.

Değerli okuyucularım, bunu niye söyledin, diyeceksiniz? Evet, daha önceki yazılarımda da söylediğim gibi ne yazıktır ki, TARİH TEKRARLARDAN İBARETTİR... İşte burada verdiğim örnekten günümüzde var mı derseniz, var, söyleyeyim.

Az gelişmiş ülkelerde siyasete soyunup iktidarda olmak isteyenler, özellikle insanların en zayıf karnı olan DİN ve DİL silahını kullanırlar, bilindiği gibi. Yaşadığımız son 20 yıldır açık biçimde gördüğümüz gibi, bugün iktidar olan siyasetçiler de DİNCİLİK silahını çok iyi kullandılar.

İktidar oldukları zaman kendilerine körü körüne bağımlı insanların içinden cahil olanları da çok iyi seçerler. Onları kendilerinin hiçbir zaman öğrenemedikleri konularda, etkili bir yere müdür de tayin ederler.

Parti başkanları şu ya da bu sebeple geldiklerinde aynen 60 yıl önceki Cemal Paşa'nın yaptığı gibi bir soru soracak olurlarsa, sadece kendilerine öğrettikleri şeyleri gösterip, sadece "Emriniz olur efendim" der. İşte tarihin nasıl tekrar olduğunu sanırım anladınız.

Günümüzde devlet yönetimindeki sürekli devam eden hataların, sorumlusu olan bürokratların başarısız olmalarındaki sebebin bu olduğunu söylemeye gerek yok.

Karşı tepki olarak başladı

Soracaksınız, neden tarih tekrar edilir? Günümüzde kullanılan, yukarıda bahsettiğim ve bayrak olarak da kullanılan din kavramının nasıl isim değiştirildiği konusuna gelelim. Örneğin İslamcılık...

Aslında bu kavram, Osmanlı'da ve İslam dünyasında 19. yüzyılın ortalarında Avrupa'da başlayan SÖMÜRGECİLİK atağına karşı tepkiler şeklinde başlatılmıştır. Ancak aynı zamanda "Batı'nın ilmi ve fenni"nin tanınması, öğrenilmesi anlamında bir tek modernleşme denilirdi?

Fakat I. Meşrutiyet ile birlikte bu kavram çok daha farklılaşıp "Yeni fikir ve düşünceler" olarak aydınlar arasında etkili olmaya başlamıştı.

Ancak Meşrutiyet; İslamcı ve Hristiyan dünyası bu kez de hukuk açısından eşit olabilecek Demokrasi dünyası işlerine ait olan bu gibi konularda muhtelif kutuplu çalışmaları da getirmekte gecikmeyecektir.

Özellikle de başkent ya da payitaht gibi etkin şehirlerde görülmesi gereken Din'i ve İtikadi (inanç) konuları ön alınca, bu kez öne çıkıp rahatlıkla kullanılmaya açık olan insan bireyleri cahiller olur.

İşte rahmetli dostum, Uğur Mumcu'nun da dediği gibi: "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamaz..."

Evet, bizler hâlen bizleri yöneten sözde siyasetçiler hakkında, yeterince bilgi ve belge sahibi değiliz...

Tarih tekrardır derken, gelin bunun günümüzde de nasıl kullanıldığına bakalım. Örneğin siyasi konuların dinî zeminlere taşınarak tartışılması doğru değildir. Bu dini, siyasetin basit bir aracı yapma sonucunu da doğurur ve anlamı basitçe, siyaset dinden büyüktür, demektir.

Artık açık biçimde biliyor ve görüyoruz ki siyaseti din alanına taşımanın toplumu nasıl kutuplaştırdığını ve ne kadar zararlı olduğunu geçmişteki REFERANDUM çalışmalarında çıplak şekilde görmüştünüz.

Kabul edilmelidir ki herhangi bir siyaset kendi gidişatı hakkında eleştiri ve uyarılar olmadan kendini denetleyebilir mi? Hatalarının farkına varabilir mi? Onları araya sokup, düzenleyebilir mi? İşte 60 yıl önceki askerin deftus hudçası cevabı gibi...

Örnekleri mevcut

Tarihte yanlışlarını fark etmeyerek, söylenenleri susturarak, böylece düzeltilmesine imkân vermeyerek bu kez olumsuz sonuçlarını sürüklemiş siyasi ve toplumsal hareketlerin birçok örnekleri vardır, kuşkusuz.

Onun içindir ki insanlık, bu tecrübelerle eskiden krallarda, halife padişahlarda olmuş, örneğin toplumun YASAMA-YÜRÜTME ve YARGI erklerini de ayıran ayrı organları bile vardı, biri yanlış yaparsa, diğeri de DENGELEYİP-DÜZELTİR diye. Fakat sanırım günümüzdeki siyasetçilerin bu türdeki bir BÜROKRATLAR kadrosu da hiç olamadı ki, çünkü gelenler zaten konuların bilincini bilmeyip, öğrenmemişlerdi, sadece maaş alıyorlar.

Peki, denetim ve denge nedir, dersek, dünyadaki aynı tecrübeyle gelmiş olan modern demokrasilerde eğer kurulmuş olan parti disiplini varsa, mutlaka "parti içi demokrasi" de olmalıdır. Oysa mevcut düzende var olan -SİYASETE FETVA TAŞIYAN- düzenler oturtulmuş ise durum vahimdir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları