100. yılına gelmekte olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti tarihinde şu ya da bu sebeple yaşanmış T.S.K. Ordusunun Devlet'e darbeleri var mıydı? Dediler ki ya da varsayımlarla yazılana bakıp ona göre konuşmak doğru olmaz. Peki Devlet kavramı nedir? Devleti güvenlik altına almakla yükümlü ordunun aslı nasıldır?
Osmanlı-Türk İmparatorluğu'nun yıkılışı ve kurtuluş sonrası
Türk Milletinin dünya tarihi içindeki yerini, milli değerlerini, iç dinamiklerini bilmeden yorum yapamayız. Millet, ortak geçmişi olan ve bir arada yaşayan, arayışlar gösteren insan topluluklarıdır. Türk milli kültürünün Orta Asya'dan süregeldiğini bilimsel tarih kaynakları belirtirken, Türkler 2400 yıllık süre içinde kendilerini kanıtlayıp birçok devlet kurmuşlardı.
Orta Asya'dan Çin'e, Büyük Hun İmparatorluğu Devleti olan Batı Asya'ya yayılımlarını takiben, Avrupa kıtasına taşınıp Atilla ile Avrupa Hun Devleti olarak dönemin en büyük imparatorluğu olan Roma'ya dayanan Türklerdi.
Göktürkler, Uygurlar, Karahanlılar derken bu kez de İslamiyetle birlikte Abbasiler dönemi Araplar ile eski Pers kalıntılarıyla, göçebelik döneminden kentleşmeye başlayan, Selçuklular ve devamı Osmanlı Türk Devleti'nin imparatorluk olmasıyla beraber Balkanlardan, Orta Avrupa'ya yayılan Türklerdi. Kabul edilmelidir ki, tasa, kıvanç ve kederde, diliyle, kültürüyle, dini inançlarıyla sahiplenmiş oldukları atasal töreleriyle bu güne kadar süregelmiş bir milletten bahsetmekteyiz.
Kabul edilmelidir ki, dünya tarihinde bilimsel tarihçilere göre, Türk kökenli Asya merkezli Türkler 16 devlet kurmuşlardı (Bunların üç tanesi imparatorluktur) Bunun ötesinde çeşitli coğrafyalarda kısa ya da uzun süreli 25 devlet ve 73 kadar beylik kurmuşlardı.
Evet, şunu anlamak zorundayız ki, kitlelerin araların da bütünlük kurup oldukça geniş coğrafya da devlet olabilmeleri için şu şartlar gereklidir. Dil, kültür, dini inançlar, milli kültür, atasal töreler ve bu coğrafyalardaki diğer devletler üzerinde etkinlik kurabilmek için zorunlu bir askeri güç (Ordu). Üstelik bu ordu 20. yüzyıldaki tanımı ile "parasal askeri kuvvetler" ile olmaz hiçbir zaman.
Selçuklu Türk devletinin bu çok geniş coğrafyalara hakim olabilmesi için deneyimli, düzenli savaş gücü yüksek ordusu mevcuttu, öyle oldu.
Bu arada 12. yüzyıl sonlarında başlatılmış Avrupa doğması Haçlı Seferleri'nin tarihsel seyri ilginçtir. Bunun ötesinde Horasan'dan akın akın gelenler arasında aydınlar, bilim adamları vardır. Hoca Ahmet Yesevi, Tabduk Emre, Yunuslar, Mevlanalar, Ahi Evren, Şeyh Edebali gibi beyinlerin bu dağınık haldeki beylikleri, Türkleri bir arada toplaması, sonra Ertuğrul beyin başkanlığında toplamış olması, yeni bir devleti kuracaktı, adına da bu kez Osmanlı Türk Devleti denecekti.
İslamiyetin getirdiği iletişim ve bilimler ile oldukça etkili çalışmalar sonucu Beylikten Devlete dönen Osmanlıların bu kez II. Murat oğlu IV. Mehmet (Fatih) ile birlikte yine çok büyük savaş gücü olan ordularıyla bu kez de dönemin son imparatorluğu olan Bizans'ı yıktı. (1453) Artık Dünya tarihinin son imparatorluğu olacaklardı, hele torunu Yavuz Sultan Selim ile. Yavuz Halifelik makamını tamamen İstanbul'a taşımış olmasıyla, artık tüm devletlerin kabul edecekleri etkin güçlü ordularıyla imparatorluk olmuşlardı. Evet dünyanın en zengin, kuvvetli ordusunu bilim adamları ve ticareti etkili devlet olmak çok zordur.
Oğlu Kanuni Sultan Süleyman ile birlikte 46 yıl boyunca yani bugünkü Amerika gibi dünya siyasetine tam olarak egemen olmuşlardı. Ta ki 19. yüzyıla kadar süren dönemler içinde. Ne var ki bu güçlü devlet halk arasında, din etkisiyle artık Millet olmaktan çıkıp Ümmet olma yıllarını yaşıyordu 19. yüzyıl başlarına kadar. İşte bu kavram zaman içinde yıkılışı hazırlayacak etkenlerin başında gelir.
Tarih bilimcisi Leon E. Halkin der ki:
"Şimdiki zaman eğer tarihi kendi çözümlerine empoze ettiği takdirde onu bozar ve değiştirir. Oysa tarih elbetteki devam edecektir." (Devam edecek)
