Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Çağdaşlaşma adına medeni devlet yönetiminde değişim

Her değişim yeni bir değişime neden olmuştur. Her yenilik bir başka yeniliğe  kaynaklık etmiştir. Ve de sanki bunların tümü her zaman için halkın yaşamında yer almıştır. Gelin asırlar öncesi yaşananları size Mehmet Akif Ersoy söylesin:

"Bu uğursuz nifak'a kurban gitmiş kaç vatan, kaç zavallı halk ve kaç zavallı Kırım var…" Ancak bilinir ki 10. Yüzyıldan itibaren Asya merkezinden batıya yönelmiş Türk kavimleri çeşitli adlarla 16 bağımsız devlet kurmuşlardı.

Bilindiği gibi, Ortaçağ dönemlerinde dünyadaki tüm hakim olmuş milletlerin halklarının yönetimlerinde hanedanlara yönelik Monarşi hakimdir. Bilinen Türk kavimlerinde, en başta olana Hakan, Şah, Padişah denilmişti. Ancak oldukça geniş topraklara hakimiyetler kurabilmek için Beylikler tayin edilirdi. (Asırlar sonraki adıyla Federasyonlar, Valiler)

Karahanlıların temelini attığı aynı dili konuşan Türk devletlerinden Selçukluların oldukça büyük bir devletin yönetiliş sistemi oturtulmuştur.

Horasan, Buhara gibi merkezi eğitim kurumlarında oldukça iyi eğitim gören aydınlar devletin günümüzdeki adıyla bürokratları arasına girerdi.

Selçuklu veziriazamı Nizamülmülk'ün hazırladığı, asırlar boyu Avrupa'ya çevrilen Siyasetname'nin içinde yazılmış yöntemlerle eğitilirlerdi. Önceki köşe yazılarımda anlattığım gibi Selçuklular sonrası Beylikten Devlete dönen Osmanlı devletinin atasal bir devlet yönetim usullerini aynen aldığı açıktı.

İlk devlet yapılanmasında merkez sayılan Bursa'da, değerli hocaların eğittikleri yüksek okul kurulmuştur. Balkanlara açılma yılları, hakimiyette kurdukları Edirne'yi başkent olarak sahiplenip orada oldukça büyük bir binada yönetici yetiştiren okul açıldı.

II. Murat oğlu II. Mehmet, Fatih olarak bu kez Doğu Roma ya da Bizansı fethedip burayı başkent ilan etti. Artık bu tarihten itibaren Ortaçağ bitmiş yeni çağın başladığını yazar batılı tarihçiler.

 

İMPARATORLUK DÖNEMİNDE ENDERUN MEKTEBİ

15. asır sonları Fatih'in oğlu II. Beyazıt tarafından kullanılmakta olan Topkapı Sarayında, devletin yönetimi için başka bir binada Enderun okulu açılmıştı. (Bugün Topkapı Sarayının giriş kapısı, deniz tarafındaki çok büyük binadır)

Oğlu Yavuz Selim döneminde ise yeni eklemelerde yapılarak oldukça ünlü hocaların ders vermesi sağlandı. Bir de Enderun'da bilimsel derslerin yanı sıra Din ve Dil öğrenilmesi vardı. Kanuni döneminde bu bina daha da genişletilip önemli yöneticilerin yetişmesi sağlandı.

Tarihlerde çok iyi bilinen Sokullu Mehmet, Köprülü Mehmet, Köprülü Fazıl gibi paşalar Osmanlı devletinin hem yönetimi hem de savaşlarında oldukça üstün başarılarıyla tarihte yer aldı. İşte bu Enderun mektebinin öne çıkan öğrencileri idi.

Enderun mektebinden başarıyla mezun olanların ilk tayinleri devletin başkentinden uzaktaki birçok vilayetler olurdu. (aynen günümüzde harp okullarını bitiren subayların önce Şarka tayini aynen Osmanlı döneminden beri devam etmektedir.)

En az vilayetlerde ve ordunun çeşitli kısımlarında hizmet verenler, 10-15 yıl sonra bu kez Başkent'e getirilip 17. Asırdan itibaren adına Bab-ı Ali denilen yörede devlet hizmetine girerlerdi. 17. Yüzyıldan itibaren Enderun'a girip devlet hizmetine de katılmış olan birçok ünlü vardır. Bunlardan biri de aslen Gürcü olan Hadım Mehmet Paşa olmuştur.

 

II. MAHMUT'TAN ABDULAZİZ DÖNEMİNE

Osmanlı tarihinde 18. Asır biterken bu sıralar Rönesansı bitirip gelişmekte olan Avrupalı devletler çağdaşlaşma yoluna girmekteydi. Bunu  iyi takip eden Sultan III. Selim medeniyetin, gelişmelerin dışında kalmamak için reformlar başlattığını  bilmekteyiz. Sultan II. Mahmut da Selim hanının reformlarını başlatmıştır. En azından asırlardır Devlete yöneticiler yetiştiren, Enderun okulunu büyütüp bugünkü Ordunun da iç tedarik bölgesinde askeri eğitim yerleri kurdu.

Birde daha önceleri sadece Farsça, Arapça olan yardımcı dillere ek olarak bu seferde üç gün İtalyanca, Fransızca ve Rusça dersleri konuldu.  Ancak asıl değişim Sultan Abdülmecid dönemindeki Tanzimat fermanının çıkarılması olmuştur. Ancak bu dönem artık  dünya tarihinde büyük değişimleri getirmiştir. Özellikle uluslararası ilişkiler için resmi görevli hariciyecilerin adı diplomat denilen uzmanların ilişkileri öne çıktı. İşte bunlar arasında öne çıkan Enderun hocalarından 4 lisan bilen Mustafa Reşit Paşa, Tanzimat fermanını hazırlayıp ilan ettirdi. Ancak 1853'lerde Osmanlı devleti, diplomasi de İngiliz, Fransız ve İtalya ile birlikte resmen Rusya'ya karşı savaş açılmasına karar verildi. Sivastopol savaşı artık metropoller arenası olarak dünya tarihine girmiştir.

Sivastopol sonrası 1856'daki ünlü Paris konferansında Avrupalıların istekleri üzerine ıslahat adı altında resmen bir ferman çıkarılmış oldu. Üstelik o dönemi çok iyi anlatan bir Avrupalı Johan Telleana, şöyle der: "… Türkler barış zamanlarında ılımlı ve de zafer anında alicenap olunacağını öğretenlerdir…"

Tanzimatın devamı yıllarında Enderun mekteplerinde birçok öğrenci yetişmekteydi. İşte bu dönemde aslen Osmanlı vatandaşı olan azınlık Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler bile kolaylıkla girmekteydi. Böylece bu dönemde kolaylıkla ortaya çıkan bir tanıma göre harakurracılar doğmuştu. Harakurra, Gürcü dilinde bir tür argo kelimesidir. Türkçede karşılığı ve benzerleri "dolandırıcı, kaypak, sürekli yalan söyliyen, üç kağıtçı ve sahtekarlar"

1856 yılında çıkarılan Islahat Fermanı'nın sağladığı avantajla Osmanlı-Rus savaşı sonrası devletin Kafkasya'daki yerleşik halklardan kolaylıkla Osmanlı topraklarına göçler başladı.

Bunlar arasında Kiev'de eğitim görmüş Rusça'yı  çok iyi bilen gürcü asıllı Mehmet Necip'i devletin hariciye işlerine alan Mustafa Reşit Paşa olmuştur. Daha sonra onun oğlu Mehmet Nedim'i Enderun'a yerleştirip öğretmeni de olmuştur. Onun için der ki:

"… Bizim Mehmet Nedim, cıvak sabuna benzer, onunla ne yıkanır, ne de çamaşıra gelir, kaypaktır."

Genelde derslerden kaçıp zamanlı-zamansız tam karşıdaki Ayasofya Camisinde ümmetten olanlarla sözde kendisini tam bir Müslüman olarak tanıtmayı sever.

Nasıl diploma aldığı bilinmese de Şam vilayetinde sonra İzmir'de valilikte muavin hizmeti verir. Sonraki yıllar Trablusgarp'ta dokuz dönem valilik yapmıştır. Bu kez Sultan Aziz döneminde İstanbul'a gelip devletin yönetim merkezi olan Bab-ı Ali'de üst düzey bürokrat olarak hizmet vermeye başlar.

Abdülaziz döneminde Ali Paşanın ölümü üzerine devletin sadrazamlarında biri de olmayı başarmış biriydi. Önce Padişahın ve Şeyhülislamın yanından hiç ayrılmazdı. Bab-ı Ali'deki bürokratlar arasında kişisel menfaatleri nasıl saklanıldığını bilen uygulayan bir bürokrattı.

Tanzimat dönemi sultanı Abdülmecid hanın isteği ile yaptırılan Dolmabahçe sarayının müteahhitleri olan Balyanlar ve oğulları ile sıkı ilişkiler kurdu. Nitekim Sultan Abdülaziz'e Beylerbeyi ve Çırağan saraylarının bedelsiz yapılmasını sağlayan vezir oldu. Bedelsizlik günümüzde yap işlet devlet sistemiyle başka dış ülkelere yaptırılan inşaatların aynıdır. Gürcü asıllı Mehmet Emin paşanın Balyanlardan temin ettiği saray işleri komisyonu olarak kendisini de birçok rüşvet verildiği gibi, Beşiktaş ve Sarıyer'de bulunan arsaların küçük inşaatlarını yapıverdiler.

Değerli okuyucularım köşe yazımızdaki bu konu, Osmanlı Devletini yönetenlerin nasıl yozlaştırıldığını hiçbir zaman okuyamamıştık. Evet tarihler öğrenilemez ise zaman içinde aynen tekrar edilir, yaşanır deyişleri sanırım doğrudur.

Adı geçen 140 yıl önceki Sadrazam Gürcü asıllı Mehmet Nedim'in 2 kuşaktan torunlarından birisi İstanbul Büyükşehir Başkanı olmuştur. Çok da zengin biriydi, bu zenginliğin nasıl olduğu hiçbir zaman anlaşılmış değildir.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları