Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Batı'nın çok iyi bilmediği ve bizim anlamadığımız Kemalizm

Sevgili okuyucularım, diyeceksiniz ki, durup dururken unutulmuş bu konuya niye girdin? Edebiyatımızın çok iyi tanıdığı ünlü şairlerden ve yakından tanıdığım Halil Soyuer bir şiirinde şöyle der:

"Bu iş nereden geldi başına nereden...

Bekleyip duruyor yardım bizlerden,

Tutun kaldıralım düştüğü yerden,

Hep birlikte açıklayın dünyayı..."

Açık biçimde düşünce ve de yaşam tarzları birbiri ile çatışmayan, bireylerin oluşturdukları kültür konusuna Millî kültür ve de aynı coğrafyada bulunan halk topluluklarına ise Millet denilmiştir. İşte bu çok büyük kaynağın belirlenmiş sınırlarına ise Vatan denildiği kabul edilirdi, bizler neden eğrideyiz ki?

Dünya tarihinde çok nadir yetişen liderleri bilmek ya da anlayabilmek için ne yazıktır ki onun yeri geldikçe varsayımlarla, doğru ya da eğri abartıp süslemenin hiçbir doğru tarafı olmadığı bilinirken. Soru, peki neden 110 yıl öncesine gitmedik ve 1934'te de başlatılan unvanı ATATÜRK'e sığınıverdik?

Daha önceki köşe yazarlarımda da açıklıkla birçok sebeplerinden bahsetmiş ve demiştim ki; 1953'den itibaren ülkemize gelen Soğuk Savaş yılları, Popülizm etkisindeki siyasetçilerle kutuplaşmalar başlamıştı. Çok partili rejime girişle birlikte bu kez Demokrat Parti'nin NATO'ya girişle birlikte Popülizm doğru.

İşte bu dönemin CHP'li siyasetçi aydınları bu kez doğabilecek, Devrimler ve Atatürk'e karşıt tehlikeleri sanki hissetmiş gibi savunuculuğa başladılar. Böylece de Atatürkçülük kavramı, düşüncelerin önüne girmişti. Fakat bu tarihten itibaren bütün söylenenlerin içinde sadece devrimler dönemi ve sonrasındaki ünlü Atatürk savını kullandılar. Hiç birisi tüm dünyanın tartışmasız kabul ettiği lider Gazi Mustafa Kemal'den ve onun 1910-1922 yıllarından pek bahsetmediler.

Oysa gelin biz o yıllara gidelim ve karşımıza bugün hâlâ var olan İstanbul Tepebaşı'ndaki Pera Palas otelindeki o yıllarda kaldığı odasına kadar girelim. 1917-18'lerde Osmanlı, 1. Dünya harbinde tamamen yenilmiş ve İstanbul, başkent olarak İtilaf Devletleri'nin üst düzey komutanlarınca hemen hemen işgal edilmiş gibiydi.

Osmanlı'nın 7. Ordu komutanı 1. Ferik (Tümgeneral)'i Mustafa Kemal Paşa İstanbul'a gelip, 1918 kasımında Pera Palas otelinde kalmaktaydı. Aynı dönemler Pera'da oturmakta olan üst düzey İngiliz, Fransız generalleri ve subayları da vardı.

Akşam saatinde salona çok düzgün kıyafeti ve üniformasıyla gelip, bir masaya oturan paşa onların dikkatini çekmişti. Birden meraklanıp, Maitre d'hôtel'i (şef garson) çağırıp, onun kim olduğunu sorunca, kendilerine ünlü savaş gazisi, Çanakkale galibi Mustafa Kemal Paşa der.

Maitre d'hôtel'e bu paşayı masalarına davet etmesini isterler, o da paşaya gelip isteklerini söyler.

"Her ne kadar İstanbul'un sahibi onlar gibi görünse de yakında gidecekler, bizim görevimiz ise onları ağırlamaktır. O yüzden, arzu ederlerse bu komutanlar benim masama buyursunlar" cevabını alır. İşte üstün bilgi, başarı ve yeteneklere sahip Osmanlı Paşası bu.

Evet bu ilk kez tanıştıkları Türk generalinin, aradan üç yıl geçtikten sonra bütün yokluklara da bakmadan, Türkiye Cumhuriyetini kuran lider olacağını hesap edememişlerdi. Böylece bütün Batılıların çok yakından bildikleri tartışmasız Türk liderinin geçmişini, gerçeklerini doğruları ile bilmeden sadece ortaya çıkan ATATÜRK adından ibaret saymak eksikliğini yaptık, yıllardır.

Gelin köşe yazımızın başındaki tanıma bakalım. Aradan yarım asır geçtikten sonra halen başlayan ve doğru da cevaplanamayan Atatürkçülük tartışmaları nedendir? Gerçek olan bunun şu ya da bu şekilde tanımlanması değil, onun vazgeçilmez ideallerinin, devrimlerinin hangi zaman ve zeminlerde oluştuğunu hiç bilmeden varsayımlara dayalı suçlarıyla savunmak eksikti.

Ancak tarihsel, siyasal, ideolojik açılardan Osmanlı dönemi, II. Meşrutiyeti, I. Dünya Harbini ve de Kurtuluş Savaşını yöneten liderin aşamalarını doğru belgelerle anlayamadık sanırım. Cumhuriyeti kuran kitlenin başkanı devrimci Mustafa Kemal nedir?

Peki, ortaya çıkan ya da unutturulan KEMALİZM neydi? Diye soralım kendimize. Oysa 1931 yılında da CHP parti programına ilkelerin rehber olması gerektiği sunulmuştu. Bu arada katılımcılardan birisi çıkıp Sahte Kemalistler değerlendirmesi yapar.

Bunun sebebi ise açıktı, çünkü lider Osmanlı paşası Mustafa Kemal, Mondros sonrası Millî Mücadeleye başlayınca, artık ülkeyi yenen ya da işgal etmek isteyenlerin, eski sömürgeci ya da Emperyalistler olduğunu görüp, Antiemperyalist olmuştu.

İşte adı geçen Kemalizm mantığının aslında ki Emperyalizme düşmanlık esas alınmıştır. İşte bu sebeple siyasetçilere söylenen, eğer Batı Emperyalizmi ile iş birliği içindeyseniz, Kemalist olmazsınız derler.

Aslına bakılırsa, Kemalizm bir modernlik projesi olarak okumak durumundadır ve üstelik o yıllarda ise tamamlanmamış bir modernlik projesidir. Hatta bunu ilk Radikal anlamdaki inşası da denilebilir.

Kabul edilmelidir ki, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yüzüncü yılında Kemalizm'e ilişkin yapılacak her değerlendirme ister onu olumlasın, isterse reddetsin bu söylenen gerçekleri bilmek, benimsenir ise bu kez devrimleri getiren şartlara soyunmak gerekecektir.

Ancak, Kemalizm'de asıl olan modernlik düşüncesi ise bu kez fanatiklerin karşıt biçimde dinsizler şeklinde yorumlanmasına da yol açacağı açıktır. Oysa modernliğin, aydınlığın en temel göstergesi sanayileşmenin, demokratikleşmenin, sosyal toplumlaşmanın getirdiği kulvarlarda karşılıklı, saygı ve sevgiydi.

7 Ocak 1922'de İngiliz Y. Komiseri Rombolds:

"Mustafa Kemal her zamankinden daha güçlü durumda. Kemalistlerle anlaşmaya çağrılamaz çünkü Anadolu'nun tam bağımsızlığını istiyorlar." demişti.     

  

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları