Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ömer Erbıyık

Ömer Erbıyık

Baktığım Yerden

Ayasofya'nın ibadete açılmasına ihtiyaç varmıydı? -1-

Bizanslılar Ayasofya'yı Ortodoks Kilisesi olarak kullanıyorlardı.Taki 1453 yılına kadar.

Fatih Sultan Mehmet'in 1453 yılında İstanbul'u fethetmesinden sonra cami haline getirilerek camii olarak kullanılmaya başlandı.

 

***

Ayasofya'nın biraz ötesinde koskocaman bir cami var.Altı muhteşem minaresi bulunan Sultanahmet camii.

Peki bu cami dolup taşıp namaz kılınacak yer kalmadı da Ayasofya'ya mı ihtiyaç duyulmuştu?

Kesinlikle hayır.

Koskoca Sultanahmet camiine vakit namazlarına gittiğinizde 100-150 kişiden fazla asla cemaat bulunmadığını görürsünüz.

 

***

 

Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'un fethinden sonra camiye çevirdiği Ayasofya,

24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye çevrilmişti.1934 yılından beri de beri de müze olarak kullanılmaktaydı.

 

***

 

Müzeye dönüştürülen Ayasofya'nın kapısı

01 Şubat 1935 tarihinden itibaren de "giriş ücreti" karşılığında ziyaretçilere açılmıştı.

Ayasofya'yı her yıl milyonlarca turist ziyaret ediyordu.

 

***

 

Ayasofya'nın müze olarak kullanılması kararının altında bakanlarla birlikte Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün de imzası vardır.

Bazı kesimler Atatürk ün imzasının sahte olduğunu ifade ediyor.

Bu tamamen uydurmadır.

 

***

 

Yine bazıları Ayasofya'nın müze haline getirilmesinin Lozan'da verilmiş bir söz olduğunu söylesede Lozan'ın bütün maddelerini didik didik ettiğimde böyle bir şeye rastlamadığımı söyleyebilirim.

 

***

 

Ayasofya'nın müzeye dönüştürülmesinde bir dış baskı olduğunu asla düşünmüyorum.

Bütün dünya bilir ki Atatürk dış baskılara boyun eğecek bir lider asla olmamıştır.

Bırakınız dış baskıyı Atatürk dünyaya posta koymuş bir  liderdi.

 

***

 

Atatürk'ün "Yurtta sulh cihanda sulh" anlayışı, sorunlara barışçıl yaklaşımları,

Ayasofya'yı dünya mirası olarak görmesi, Ayasofya ile ilgili tartışmaların 1934 yılında ustaca ve de barışçıl bir şekilde müzeye dönüştürülerek çözülmesinde etken olduğunu değerlendiriyorum.

 

***

 

Danıştay 10. Dairesi 02.07.2020 tarihinde

24 Kasım 1934 tarihli Ayasofya'yı müzeye dönüştüren Bakanlar Kurulu kararının iptal istemini ele aldı.

10 Temmuz'da da 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını "oy birliği" ile iptal etti.

Bu  iptal kararı Ayasofya'nın cami olarak ibadete açılmasının önü açmış oldu.

 

***

 

Peki İktidar bu karar olmadan Ayasofya'yı ibadete açabilir miydi?

Elbette açardı.

Ancak  "hukuki bir kılıf" ellerini güçlendirecekti.

 

***

 

1934 yılına ait Bakanlar Kurulu Kararı'na karşı  onlarca yıl sonra  dava açılabilmesinin hukuki bir yanı var mıydı?

Belirtilen yıla ait Bakanlar Kurulu Kararı'nın iptali için muhtelif davalar açılmasına, daha önce açılan benzer davaların  reddedilmesine ve bu kararın kesinleşip işlem hakkında kesin hüküm bulunmasına, kısacası kesinleşmiş bir yargı kararı varken Danıştay 10.dairesi nasıl oluyor da bu durumu dikkate almıyordu?

 

***

 

Yargıdan "bugünkü konjonktür gereği" bunun tersi bir karar çıkmayacağını bir çok aklı selim kişi zaten dile getirmektedir.

 

***

 

Ayasofya camisinin resmi açılışının ise 24 Temmuz Cuma günü düzenlenecek törende kılınacak namazla yapılacağı açıklandı.

Peki lozan anlaşması ne  zaman yapılmıştı;

24 Temmuz 1923.

Evet açılışının Türkiye Cumhuriyeti'ne bağımsızlığını kazandıran Lozan Anlaşması'nın yıl dönümüne denk gelmesinin altını çizmekte yarar vardır.

Bundan sonra her yıl 24 Temmuz'da "Lozan yerine Ayasofya konuşulacak" demektir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları