Nerede kalmıştık.

Merkel ülkesini tek adam olarak değil, ekip olarak yönetir.

Kimse kimsenin yetki alanına karışmaz.

“En güçlü benim. Ben ne dersem o olacak.” anlayışında da değildir.

Bir Japon atasözü der ki;

“Hiç birimiz hepimiz kadar akıllı değiliz.”

Bu ifade, birlikte alınan kararların tek kişinin aldığı kararlardan daha isabetli olduğunu yani “toplu  aklın bireysel akıldan daha üstün olduğunu” gösteriyor.

***

Merkel, “İktidarımı nasıl korurum” diye her türlü hileye de başvurmaz.

Sabahtan akşama kadar işini gücünü bırakıp “ayrıştırıcı” konuşma yapmaz.

Kendi saflarında olmayanları düşman görmez.

“Belli kesimin değil, bütün Almanların başbakanıdır.”

***

Almanya’yı “yalanla” değil “liyakatli kadrolarla” akıl ve bilimle, bilgiyle yönetir.

Devletini “parti devletine” dönüştürmemiştir. 

Devletin kurumlarını, “kendi partisinin reklam ajansı” haline getirmemiştir.

Keyfi bir yönetimi, zorbalığı yoktur.

Anayasa, kanun, kural tanımazlığı da yoktur.

***

Devlette bütün kadrolara, üniversitelerin başına militan kadrolarını getirmez.

Getirmediği için de Almanya’nın üniversiteleri dünyanın sayılı üniversiteleri arasında yer alır.

***

Devletin 4-5 yerinden maaş alan “yandaş kadroları” yoktur.

Alman Devletinin “arpalıkları” da yoktur.

“Adalet” devletin her kurumunda vardır.

***

Merkel’in kabinesinde ya da ekibinin içerisinde bulunanların “yolsuzluk ve rüşvet” iddialarını da duymamışızdır.

Dolayısıyla yolsuzluk ve rüşvet iddialarına bakanları maruz kalmadığı için meclislerinde aklandırıldıkları da duyulmamıştır.

Alman savcılarının önlerine böylesi bir dava gelse veya böyle bir olay duyulsa dahi “yargı mensupları üzerinde siyasi baskı” olmadığından davanın ya da olayın üzerinin kapatılması mümkün olmaz.

Çünkü yasama, yürütme, yargı ayrıdır.

Her üçü de Merkel’in emri altında değildir.

***

Alman basını özgürdür.

Muhalif gazeteciler, akademisyenler düşüncelerinden dolayı içeri tıkılmaz.

Siyasi irade hakkındaki olumsuzluklar, ihmaller, yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları için yargıya Merkel ya da ekibi tarafından talimat verilip “doğru haberlere erişim engeli” getirilmez.

***

Yolsuzlukları, rüşveti, rantı ortaya çıkaran gazeteciler tutuklanmaz.

Yani Merkel’in ülkesi dünyanın en büyük gazeteci hapishanelerinden birisi de değildir.

Muhalif gazeteler hem de isim verilerek hedef haline getirilmez.

***

Hakikatleri haber yapan gazetelere talimatla “ilan cezası veya karatma cezası” verilmez. Gazete patronlarına baskı yapılmaz.

Medya mensupları Merkel’in partisince “vesayet altına” alınmaz.

Medyası siyasi talimatla da haber yapmaz. Kalemini de satmaz.

Yani besleme medya soytarıları yoktur.

***

Ülkelerinin idaresinde ne kokuşmuşluk vardır, ne de  ahlaki bir çöküntü.

Namuslular, namussuzlardan daha güçlüdür.

Daha fazla sesi çıkar ülkelerinde.

Almanya’da namusluları namussuzlardan, vatanlarına ihanet edeceklerden, tüyü bitmemişlerin hakkını yiyenlerden,

milletin haklarına tecavüz edeceklerden koruyan kanunları vardır.

***

Ülkelerini yönetenleri gibi halkı da çalışkandır.

Korona aşısını da gayret gösteren Almanya bulmuştur.

Çalışanları da 21. Yüzyılın çalışan köleleri değildir. 

Vatandaşları rahatlıkla anayasal haklarını kullanır. Kullanırken de polis şiddetine maruz kalmazlar.

***

Almanya’da “siyasi nüfuzlu olanların, kamu adına kudret kullananların” bütün gelirleri devletin denetimindedir.

Bununla ilgili yasaları vardır.

***

Merkel, “Korona salgını sürecinde” özellikle esnafına, işsiz kalanlara kesenin ağzını açmıştır.

Kimseyi aç ve açıkta bırakmadığını duyuyoruz.

Sadece Korona salgınında değil sürekli olarak ihtiyacı olduğu tespit edilen vatandaşlarına ciddi miktarlarda karşılıksız sosyal yardımda bulunur. İcabında ev kiralarını, faturalarını öder.

***

Almanya hemen hemen her yıl ortalama “245-250 milyar euro dış ticaret fazlası” verir.

Ayrıca bütçeleri de her yıl rekor düzeylerde fazlalık verir.

***

Sonuç;

Merkel’in “Sarayı, bir yığın VIP uçağı olmadığı için Avrupa Birliği’nde ve dünyada yeterli itibarı yok mudur acaba?”

Bizdeki malum kesime göre bu Almanlar bizi kıskanıyormuş.

“Almanlar bizi kıskana dursun,

Vallahi ben de Almanları kıskanıyorum.”