Yıl 1992.  1 Ekim'i 2 Ekim'e bağlayan gece, Ege Denizi'ndeki NATO  tatbikatında Deniz Kuvvetleri'nin en vahim olaylarından biri yaşandı.

Bir Amerikan uçak gemisinden ateşlenen iki füze, tatbikattaki tek Türk muhrip gemisi olan Muavenet'i vurdu; biri gemi komutanı 2 subay, 2 astsubay ve 1 er şehit oldu.

Washington olayı "kaza" olarak nitelendirse de kimse inanamadı. Çünkü tam isabet eden füzelerin ateşlenmesi için 6 ayrı karar alınmasına rağmen, tatbikattaki mühimmatların gerçek olmaması gerekirken oldu bu saldırı.

Ateşlenen Sea Sparrow füzelerinin ise Muavenet'i vurabilmeleri için atış kontrol radarlarıyla gemi üzerine nişan almış olmaları gerektiği belirtiliyor. Emekli Deniz Albay Alp Kırıkkanat'a göre sistemin sadece bu özelliği, olayın yanlışlıkla olması ihtimalini ortadan kaldırıyor.

Saldırının karşılığında ABD, şehit ve gazilerimizin ailelerine tazminat ödedi. Ayrıca daha önce Türk Deniz Kuvvetleri'nin ömürleri dolmaya çok yaklaştığı için almadığı Knox tipi 8 fırkateyni, (indirimli) tazminat olarak Türkiye'ye verdi. Birçok iddianın ardından olay tarihin tozlu sayfalarında kaldı.

90'lar öyle bir dönem ki bir yanda Saddam yerinde durmayıp Kuveyt'e giriyor, Körfez Savaşı başlıyor, Cumhurbaşkanı Özal ile Genelkurmay Başkanı ters düşüyor, PKK'yı açıkça destekleyen Amerikan 'Çekiç Gücü' bölgeyi şekillendiriyor, Almanlar silah ambargosu uyguluyor…

Ülke yangın yeri. Zaten Soğuk Savaş yeni sonlanmış, Sovyetler dağılmış, Türk Devletleri kendine yer arıyor, Azerbaycan Türkleri Ermeni saldırılarıyla karşı karşıya.

Muavenet gemisi, işte tam da bu sıralarda vuruluyor. Hatta Türk ordusunun tarihinin en büyük sınır ötesi harekatına hazırlandığı dönemde.

Neyse ki Orgeneral Eşref Bitlis geri adım atmamış ve harekat başlamıştı. Hem Muavenet hem de sınır ötesinde şehit düşen askerlerimizi bir kez daha anıyorum.

Bu saldırı kaza veya değil, bilemem. Kasıtlı da olsa sizce ABD'nin ilk veya son saldırısı mı? Peki gerçekten NATO müttefiki neden bunları yapıyor ya da neden Türkiye hâlâ NATO'da?