İktidara yakın Yeni Şafak yazarı Tamer Korkmaz, AKP'li Bülent Arınç'ı "Baydın Muhipleri Cemiyeti"ne mensup ilan etti.
Arınç'tan "Baydınç" diye söz eden Korkmaz, Türkiye'nin AKP'li "FETÖ"sü imasında da bulundu.
Korkmaz, Bülent Arınç'la ilgili olarak çok ciddi iddiada bulunarak, "17-25'ten iki buçuk ay kadar evvel (9 Ekim 2013), dönemin ABD Büyükelçisi Ricciardone ile TDK binasında yaptığı gizli görüşmede; neyi konuşmuşlardı, acaba?" diye sordu.
Korkmaz, konumlandığı Erdoğan cephesi adına bu soruyu sordu sormasına da, AKP'de ABD ile çok özel temaslarda bulunanlar Arınç'tan mı ibaret?
Mesela 1999 yılında daha AKP diye bir parti ortada yokken Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül'ü gizli toplantılarla ABD'deki önemli kuruluşlara tanıtan kimdi?
Peki Abdullah Gül, 1996 yılında Refah Partisi İstanbul İl Başkanlığında kiminle görüşmüştü? CIA'nın ünlü Türkiye şefi Graham Fuller ile!
Fuller hem Erdoğan'ın eş başkanı olduğunu açıkladığı Büyük Ortadoğu Projesi'nin hem de AKP'nin "Yeni Türkiye" söyleminin fikir babalarından biri. Fuller, kapatılan Fazilet Partisi'nin 2001 yılındaki kongresinde genel başkan adayı olarak Abdullah Gül'ü çıkaran Yenilikçi kanadı desteklemişti.
Biraz daha geriye gidelim; Tayyip Erdoğan da Refah Partisi Beyoğlu İlçe Başkanı iken, ABD Büyükelçisi, Türkiye ve Orta Doğu stratejisti Morton Abramowitz ile görüşmüş ve Graham Fuller ile temaslarda bulunmuştu. Erdoğan, Morton Abromowitz ile Kasımpaşa'daki özel bir vakıfta tanıştırılmıştı...
Bu görüşme bir dönüm noktası olmuş ve yükseliş başlamıştı...
15-20 Eylül 1992'de ise, arka arkaya sempozyumlar yapıldı. Bodrum Yalıkavak toplantıları gibi... CIA'nın 'emekli' ajanları İslamcı entelektüellerle adeta görüşme sırasına girmişti. Sordukları tek soru ise; Türkiye'nin yeni kimliği ne olacak şeklindeydi...
Yani sadece İslamcı siyasiler değil, gazeteci, yazarlar da ABD'liler ile temasa geçmişti...
Gelinen noktada ise, yapılan temaslar Ilımlı İslamcıları iktidara taşımıştı!
Şimdi İslamcı iktidar bir bölünme yaşıyor ve işin içerisinde ABD etkisi aranıyor. AKP'nin sicilindeki ABD ile yapılan özel temasları, konjonktüre göre değil, bir bütün olarak ele almak gerekir...
Aksi takdirde AKP'nin hangi laboratuvarda iktidara nasıl hazırlandığı ve AKP'li yıllarda Türkiye ile bölgemizde yaşananlar anlaşılamaz...
Yani bir Arınç'la sınırlı değil "Bizim çocukların" hikâyesi...
