Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

98 yıl önce 15 Nisan 1922'deki Musul Harekâtı başarılsaydı Misak-ı Millî değişebilirdi

Petrol-kan ve gözyaşı coğrafyası topraklar... Irak eğer I. Dünya Savaşı dönemlerindeki Emperyalizm İtilaf Devletleri'nin özellikle hedefleri olmasaydı bugüne kadar gelinen Orta Doğu projeleri hiç olmazdı.

Kitleler bir dereceye kadar uyuyan bir insana da benzer. Uykuda iken muhakeme kabiliyeti de durduğundan zihinde belli belirsiz birtakım hayallerin yerleşmesi çok daha kolay olur.

19. yüzyıl sonlarından itibaren Emperyal Devletlerin 18. yüzyılda başlattıkları sömürgecilik hareketlerinin de etkisiyle Osmanlı topraklarından yararlanmak isteği kuşkusuz 1900'lerden itibaren öncelikli olmuştur. Bu sebeple daha I. Dünya Harbi'nden çok önceleri birçok İngiliz-Fransız ajanlarının, Osmanlı azınlıkları olan Arap halkları ve aşiretleri arasında girişimleri vardı.

İngilizlerin kendi millî hedefleri arasında yer alan konunun başında Mezopotamya Seferi adını verdikleri Orta Doğu-Irak topraklarını işgal hazırlığı için, İtilaf Devletlerinin, Osmanlının hatası sebebiyle savaşa girmesi üzerine 8 Kasım 1914'te savaş açıldı.

Dahası çıkan büyük savaşta hiç beklenmedik şekilde Osmanlı ordusunun 1916'da Irak Kut-ül Amare'deki çok etkili zaferi, İngilizleri yenik bırakmıştı. Ancak bu kez İngiltere'nin 1917'de tüm olanaklarıyla Irak topraklarına bir şekilde sarkmasıyla birlikte Bağdat'ı almakta gecikmemişlerdi.

Emperyalistlerin Çanakkale yenilgisi

Biten büyük harbin savaşları sırasında 1915 yılında sadece Rusya'ya yardım için yollanan dönemin en büyük harp donanmalarının Çanakkale'de yenilgiye uğraması bu kez İngiltere gibi dönemin çok geniş coğrafyalara yayılmış imparatorluğu için fikren değişimi getirdi.

Bilinen tarihlerimizdeki gibi 30 Ekim 1918'deki Mondros Ateşkes Antlaşması, artık 600 yıl geçmişi de olan Osmanlı-Türk İmparatorluğu Devleti'nin de yenilgisi olacaktı. Derhal harekete geçen Orta Doğu'daki İngiliz kolordusu 6 Kasım 1918'de Irak'ın kuzeyindeki Musul bölgesini de gecikmeden işgal etmişlerdi.

Buna sebep, o dönemlerde öncelikli sayılmaya başlayan petrol madenlerinin bu topraklarda olması ve de çok gecikmeden yeraltı madenlerini buradan çıkarmak için de kuyular açılıp şirket kurulmasını getirmiş olacaktı.

Bütün bunların ötesinde Irak'taki asırlardır Osmanlı Devleti'ne bağımlı Arap aşiretlerinin kendilerine de yandaş edinilmesi 1919'dan itibaren çok daha kolaylık içinde uygulanmaya başlamakta gecikmeyecekti.

Aslında daha I. Dünya Savaşı sırasında Türk ordusunda komutanlık yapmış ve bölgeyi çok iyi tanıyan başarılı komutanların, bu kez Mondros sonrasında büyük yetkiler alarak Anadolu'ya çıkışı, yeni bir Kurtuluş Savaşı için millî bütünlüğü sağlayacaklarını pek de bilmiyor hatta tahmin bile edemiyorlardı.

Hatta bunu çok iyi bilen beyinler, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti aşamasıyla, 1919 Eylül'ünden itibaren bu kez 14-17 Eylül'deki ünlü Sivas Kongresi'nde bütün bunları çok iyi biliyor ve hesaplıyorlardı.

Nitekim bu kongrede aldıkları kararların arasında eğer bir bağımsızlık yaratılabilirse, o zaman devletin toprakları ve sınırları nasıl olmalıydı, sorusunun da cevabını belirleyip, güneydeki Musul'dan Hatay'a kadar yayılan coğrafyanın içindeydi bahsi geçen Musul vardı.

Musul meselesi gizli-açık konuşuluyordu

Bilindiği gibi Millî mücadele yıllarında ülkeyi kurtarmak adına, İtilaf Devletleri desteğindeki Yunan ordusunun Anadolu'dan çıkarılması öncelikti. Nitekim II. İnönü Savaşı ve 1921'deki Sakarya Meydan Savaşı sonucunda ülkenin kurtuluşuna gidilmeye başladı.

Meseleyi çok iyi takip eden Ankara Büyük Millet Meclisi ve sivil-askerî komutanlar ekibi, henüz Yunan ordusunun tamamen uzaklaştırılması için büyük taarruza geçmeden önce bu kez, güneydoğuya yönelik, Musul meselesini de gizli ya da açık toplantılarda konuştular.

Orduyu yöneten kadrodaki Mareşal Fevzi Çakmak ve Mareşal Mustafa Kemal Paşalar Şubat 1922'deki toplantılarında Irak topraklarına kısmen sivil, kısmen resmî yaklaşık bir alayın Musul'a yollanmasına karar vermişlerdi.

Bu sebeple I. Dünya Harbi'nde Kut-ül Amare zaferini kazanan Halil Kut Paşa'nın emir subayı olarak görev almış, o dönemdeki yüzbaşı, şimdi yarbay olan Şefik Özdemir komutasında kuvveti hazırladılar. Sonuçta büyük gizlilik içinde 15 Nisan 1922 günü kuvvetler Antep üzerinden hareket edip Irak'a girmiş oldular.

Bu konuda gerekli bilgiyi tarihçi Zekeriya Türkmen'in Musul Meselesi, Askerî Yönden Çözüm Arayışları (1922-1925) kitabı ve diğer ATS kaynaklarında bulmanız mümkündür. Şefik Özdemir Bey'in emrindeki askerî kuvvetler ve sayısı oldukça az birkaç subay ile çok iyi girişimleri olmuştu.

Hatta bölgedeki Kürt lideri Şeyh Mahmut, Türk kuvvetlerinin desteği ile İngilizlere karşı çıkmışlardı. Öyle ki İngilizlerin Irak için atadıkları Baysal'ın ise işgal güçleri adına hareket edip engellediği de açıktır.

İngilizler Derbent'te yenilgiye uğradılar

Bütün bunlara rağmen Yarbay Şefik Bey'in bölgedeki var olan İngiliz kuvvetlerine durmaksızın kayıplar verdiği oluyordu. Nitekim 31 Ağustos 1922'de Derbent savaşında ise açık biçimde İngilizleri bölgede yenilgiye uğrattı.

Bölgedeki Kerim Fettah Bey'in yardımı ile Musul-Kerkük ve Süleymaniye tamamen ele geçirilmiş oldu. Üstelik İngilizler, Türkleri destekleyen bölgedeki aşiretlere sahip olamayacaklarını anlamışlardı. Bunun üzerine durmaksızın bölgeye asker sevk eden İngilizlerin aşiret bölgelerini bombalamaları sonucu pes etmiş oldular.

Çok gecikmeden 1923 Nisan'ından itibaren bölgeye İngilizlerin 2 tümen daha sevki yaşandı (28.000 kişi). İşte bölgedeki bütün bu askerî hareketlerin yaşandığı dönemde, henüz kendisini kurtarmakla meşgul olan Türkiye'den açık biçimde ordu yardım alamadığı da açıktır.

Elbette bölgedeki halk, İngilizlerin şiddeti karşısında kısmen de olsa göç etmeye başlamışlardı. Artık Albay olan Şefik Özdemir Bey İngilizlere karşı başarı sağlayamayacağını anlayınca geri çekilme kararı aldı. Böylece 10 Mayıs 1923'te Türkiye'ye geçti. Çok iyi Arapça, Fransızca ve İngilizce bilen, yedek subaylığı sırasında Enver Paşa tarafından Teşkilat-ı Mahsusa'ya alınan başarılı bir komutandı...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları