Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ömer Erbıyık

Ömer Erbıyık

Baktığım Yerden

30 Ağustos Zafer Bayramı kimin bayramı?

2019 yılına gidelim.

"30 Ağustos halkın genelini ilgilendiren bir bayram değildir." ifadesini hangi partili belediye başkanı kullanmıştı?

Bakalım hatırlayabilecek misiniz?

Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde 19 Mayıs 1919 tarihinde emperyalist işgal güçlerine karşı başlatılan ve onbinlerce vatan evladının bu topraklar için şehit olduğu "Kurtuluş ve Bağımsızlık Savaşı"

30 Ağustos 1922 tarihinde zaferle sonuçlanmıştı.

"Keşke Yunan galip gelseydi." diyenlerin içimizdeki saz arkadaşları bu bayramı elbette kutlamazlar.

Mustafa Kemal Atatürk'ü anmazlar.

Bu kesim "Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığına, Cumhuriyet değerlerine" karşı oldukları için 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı da kutlamaz.

Çünkü 30 Ağustos'u bayram olarak görmeyen, "30 Ağustos'tan nefret edenlerin ataları" olsa olsa Kurtuluş Savaşı'nda İngiliz, Fransız ve Yunan işgal güçleriyle işbirliği yapanlar olmalı.

Evet;

30 Ağustos Zafer Bayramı, kurtuluşumuz ve bağımsız bir şekilde bu topraklarda yaşayabilmemiz adına Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde canını vermiş "aziz şehitlerimizin özde torunlarının bayramıdır."

Emperyalist güçler nasıl kurtuluş savaşı günlerinde dincilerle, ümmetçilerle, gericilerle, yobazlarla işbirliği içinde oldu iseler bugün de aynı işbirliktelikleri devam etmektedir.

Şimdi gelelim 2021 yılının 30 Ağustos'una.

Türk milletinin hatta Ordumuzun bayramı olan 30 Ağustos 2021 tarihinde Genelkurmay Başkanı'nın kutlama mesajını maalesef göremedik.

30 Ağustos 2021 tarihindeki Zafer Bayramı'nda 2 bin yıllık ordumuzun Genelkurmay Başkanı'nın sessiz kalmasını da vicdanlara bırakıyor ve milletimizin ve tüm ordu mensuplarının taktirine sunuyorum.

Sivilleşme adı altında TSK siyasallaşırsa ki gidişat öyle gözüküyor bu durum güzelim ordumuza dolayısıyla ülkemize büyük zarar verir.

Elbette TSK siyasetin emrinde olacak.

Bu konu asla tartışılamaz.

Ancak ordunun siyasallaşması ise asla kabul edilemez.

2016 yılından sonra TSK'da partizanlaşma yaratabilecek bir yapı oluşturulmuştur benim kanaatimce.

Bir takım sivil kişiler, askeri personele de emir verebilecek makamlara getirildi.

Kendilerine "generallerle aynı statü" verildi.

"Yani sivil generaller yaratıldı."

Askerliğin A'sından anlamayanlara böylesi bir statü vermek TSK'ya büyük  zararlar verir.

Komuta kademesindeki komutanların bu konudaki düşüncelerini bir asker emeklisi olarak hakikaten çok merak ediyorum.

Eğer bunu TSK için yararlı görüyorlarsa vallahi biz ve bizim gibi binlerce subay ve komutan yarım asıra yakın bu silahlı kuvvetlerde boşa üniforma giymiş.

Unutmayınız ki;

Bir binanın kapısına okul tabelası asmakla o bina okul olmaz.

Yük beygirine ne yedirirseniz yedirin yarış atı olamaz.

Kavak ağacından da mobilya olmaz.

Peki bir subayın, bir mühendisin, bir hukukçunun, bir imamın eline neşter tutuştursanız ameliyat yapabilir mi?

Asla.

Sivilden de general olur mu?

Asla olmaz.

"Ben yaptım oldu." mantığıyla ancak olur.

Milli bayramlarını kabullenmeyen askerlerden de hangi makamda üniforma giyerse giysin komutan olmaz.

Teğmen kadar dahi askerlik tecrübesi olmayan sivilleri general rütbesindeki makamlarda görevlendirmek ve de anlamadığı  askerlik mesleği konusunda bir çok generale emir verecek yetki vermek hangi birinizin aklına yatıyor?

Bunun altını önemle çiziyorum.

Generallik makamı verilen sivillerin ne kadar komutanlık, ne kadar askerlik tecrübeleri var ki bulundukları makamlarda TSK'ya bir yararları olabilsin?

Hiç bir ülkenin ordusunda böylesi bir uygulama  söz konusu değildir.

Bırakınız diğer bir çok hususu böylesi bir uygulama bile orduyu siyasallaştırır.

İleride parti il ve ilçe teşkilatlarında, milletvekilleri odaları önünde tayin ve terfi için koşuşturan askerler görürseniz kimse şaşırmasın derim.

Peki 30 Ağustos 2021 tarihindeki tebrik töreninde Genelkurmay Başkanı'nın protokolde Diyanet İşleri Başkanı'nın gerisine düşmüş olduğunu görmemize ne dersiniz?

Önceden devlet protokolünde 52'nci sırada yer alan Diyanet İşleri Başkanı 40 basamak birden yükselerek kuvvet komutanlarının, hatta Genelkurmay Başkanı'nın da önüne geçerek 12'nci sırada yer aldı.

Genel Kurmay Başkanı ise 14'üncü sırada kendisine yer bulabildi.

Genelkurmay Başkanı'ndan önce 13'üncü sırada ise "Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı"na yer verildi.

2018 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçilmeden önce Başkent Protokol Listesi'nin ilk üç sırasında; "TBMM Başkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı" yer alıyordu.

Bunu da burada hatırlatmak istedim.

Hemen hemen her kurumun açılış törenlerine  Diyanet İşleri Başkanı'nın katıldığını görmemiz, "laikliğin sadece sözde ve anayasada yazılı kaldığı ülkemizde" sözün bittiği yere geldiğimizi gösterir.

Efendiler;

Bu ordu bizim.

Bu ordu hepimizin.

Bu zor coğrafyada yaşayabilmemiz ancak;

Gözbebeğimiz olan ordumuzun ilgili makamlarında liyakatli, bilgili ve askerlik tecrübesi olan komutanların olduğu güçlü ve caydırıcı güce sahip ordu ile olur.

"Milli bayramlarımıza sahip çıkan", milli ruhlu, makam ve rütbe için değil bayrak için, vatan için var gücüyle çalışan ve "Milli ve manevi değerlere hassasiyetle yaklaşan" kutsal değerlerimiz uğruna ölmeye hazır askerlerle olur.

Çok zor koşullarda görev yapan komutanlarımıza ve askerlerimize onlara yakışacak değerin verilmesi ile olur.

Bizden söylemesi.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları