Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

24 Eylül günleri 1914'de 1. Dünya Harbi başlarken doğumuz

Değerli okuyucularım, nedense tarihimizi yeterince irdelemek zahmetine ve kullanılan yöntemlerine takılmadan kolaylığa girivermişiz. Hemen elimize aşağıdan birini çıkarıp kahraman diye tanıtıvermişiz.

Oysa gerçek Türk halkı duygularında böyle düşünmüyordu, yazarların abartılı anlatımları gibi hatta dönemin düşünürü, şair Mehmet Akif diyordu ki:

 

"Cânı, canânı, bütün varımı alsın da Huda,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda"

 Ne yazıktır ki dünya tarihinde ilk kez uluslararası kitlesel savaşların başlatıldığı 1914 yılı. Üstelik bilinen bilimsel tarihçilere göre, Osmanlı başlangıçta bu savaşın aktörlerinden biri değildi.

Çünkü başı çeken İngiltere 45 milyon, Fransa 49 milyon, Almanya 64 milyon, Rusya 125 milyon civarı ülkeler arasında Osmanlı toplam 22 milyon (ancak binler, Türkler, Araplar, azınlıklar vb. ile toplam) Bu şartlarda ülkeler devletlerarası savaşa katılmak için nüfusun yüzde 10'unu savaş askeri yaparlar.

22 milyon nüfusun sadece 13 milyonu Türk olduğundan buradan ancak 1,5 milyon asker çıkabilir. Şartlar böyleyken savaş başladığı yıllarda peki Doğu bölgelerimizde Osmanlı ordusu var mıydı? Evet vardı, Osmanlı'nın 3. Ordu kuvvetleri toplam 87 bin civarındaydı.

 

ORDUYA BAĞLI AŞİRET ALAYLARI

Doğu topraklarının korunması için II. Abdülhamit döneminde "Kafkas Cephesi Suvari Tümeni" olarak kurulmuştu. Ancak bilinmeyen gerçeklerde 1894'lerde Abdülhamit tarafından kurulan "Hafif Süvari Hamidiye Alayları" şeklinde oluşmaktaydı.

Doğu bölgesinde, askeri yönetim bakımından ise 3. Orduya bağlı bu aşiretlerden 1200 kişilik 7 Alayında Sarıkamış harbine katıldığını biliyoruz. Aslında onlar yapı olarak savaşan askeri kuvvet olmayıp sadece bölgedeki isyanları ve eşkıyaları hatta Rusya'dan gelecek Ermeni isyanlarını durdurma amacıyla kurulmuş birliklerdi. Bunların konumu ise:

1- Genelinde İhtiyat Suvari Tümeni, vekaleten komutanı Albay Muhsin idi. Bunlardan 4 bölükle 5 adet "Huna" alayıyla Hasankeyf tutulmaktaydı.

2- İhtiyat Suvari tümen yardımcısı yarbay Abdurrahman her biri dört bölüklü 6 adet alayla birlikte Karaköse, Ağrı, Side ve Beyazıtı tutmaktaydılar.

3- Bunların yanı sıra tümen vekillerinden Yarbay Cemil'inde 4'lü bir bölüklü alay.

Şeklen bölgeleri koruyucu askeri kuvvet gibi görünselerde, hiçbirisi savaş öncesi savaşla ilgili herhangi bir tatbikat bile yapmış değildi. Çünkü kuruluşlarındaki amaç asırlardır olduğu gibi Selçuklular döneminde başlatılmış benzer şekilde "Tımarlı Sipahiler" olarak kabul edilmişlerdir.

Fakat doğudaki bu kürt aşiretleri tarihte yaşanmış, Rumeli'deki savaş deneyimli Tımarlı Sipahi alayları gibi hiçbir zaman benzerlik göstermez. Daha çok onları mensup oldukları doğu ve güneydoğudaki aşiretlerinin arasında seçilen kişilerdir. İçlerinde tahsil görenlerin, önceleri Osmanlıda da askerlik yapıp çavuş olmuşlarsa (şimdiki gibi de) onlara Osmanlı uzatmalı çavuş rütbesi verilirdi. Daha başarılı olup 5, 7 yılı geçirenlerden altı aylık eğitim vererek, subay rütbesi verdiler.

I. Dünya Savaşı sırasında onlar arasından alay komutanı olmuş Kürt asıllı tahsilsiz, okul görmemiş yarbaylardan komutanlar çıkarılmıştı. Aslında böyle durum, sadece polisiye görevi olan jandarma tipinde mevcut birliklerde mümkün olabilirdi, elbette.

Ekim sonunda Rusya'ya Karadeniz'den saldıran Osmanlı'nın donanması Rus limanlarını bombalayınca 1 Kasımdan itibaren Rus kolorduları Kafkaslardan hareket ederek Doğu topraklarımıza girmişlerdi.

İşte bu sırada 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşanın itirazına rağmen Enver Paşanın yazılı bir emriyle 9. Kolordu Komutanı Hafız Hakkı paşanın iki tümen, iki tugay ve 5 kadar Kürt Aşiret alaylarını da Sarıkamış'taki Allahü Ekber dağlarına sürmüşlerdi.

Evet yazılmış abartılı tarih destanlarının dışında işin doğrusu soğuktan  ölenlerin sayıları 14.550 asker ve komutanlardır. Komutanları Hafız Hakkı Paşa dahil donarak ölen kuvvetlerin arasındadır.

 

SARIKAMIŞ'TA BİR KOMUTAN: ZİYA YERGÖK

Savaşlarda birebir katılanların, gazilerin ve komutanların yaşayıp gördüklerini belgelere dayandırıp yazmak varken nedense hep bundan kaçılmış Sarıkamış harekatına birebir katılmış olan o yılda 85. Alay komutanı Albay Ziya Yergök daha sonra da Kurtuluş Savaşına katılmış, Tuğgeneral olarak da 1. Dünya harbi anılarını doğrudan yazmıştı.

Onun anıları Remzi kitabevi tarafından 800 sayfa halinde yayınlanmıştır. Ziya Yergök aslen 1877'de Artvin'de doğmuştu, Askeri Rüştiye ve Kuleli askeri iddasında okumuş. 1900'de harp okulu, 1903'te Erkan-ı Harbiye'yi bitiren kurmay subaylardan biri.

1914'te Sarıkamış'ta 3. Orduya tayin edilip, 85 Alay Komutanıydı. Ruslarla yapılan çatışmalarda kuşatılarak, esir alınan subaylar arasındaydı. Fakat harp sonrası 1920'de Kazım Karabekir paşanın da girişimiyle Ruslar tarafından serbest bırakıldı.

Kurtuluş Savaşı başladığında kendisi de tuğgeneral olarak II. Tümen komutanı yapılmıştı. Kurtuluş Savaşı sonrası Tümgeneral oldu. 1926 yılında ise Milli Savunma Bakanlığında Divanı Harp Başkanlığı yapmıştı, Mustafa Kemal'in talimatlarıyla Sarıkamış ve daha sonraki Harp anılarında:

"… Muharebe askerin işidir, ordu askerini de toplasın ve erzakını hazırlasın, ihtiyaçlarını da karşılasın, gerekirse biz de elden geldiğince yardım edelim, bu vatan mecburiyetimizdir, hepimizin…"

Savaşlar, anlatıldığı gibi basitçe öne çıkan kahramanlık öykülerinden ibaret değildir. Orada ise milli ve vatan şuurunu taşıyan, inançlı, atasal törelerini unutmamış insanların, ölmesi de, gazi olması da gerçek kahramanlık öyküleriyle tarihi yazmak, sadece fanatikliktir, çıkarları getirir.

Ne yazıktır ki günümüzde devleti yöneten her siyasetçinin en azından yakın tarihlerdeki gerçeklerin hiçbirinden haberleri bile yoktur. Buna atıp tutmak denir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları