Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ferit Erden BORAY

Ferit Erden BORAY

Tarihe Tek Gözlükle Bakılmaz

Yanlış anlatılan Osmanlı'dan Türk'e dönüşümün gerçekleri

Son 150 yıl içinde asırlardır süregelen Selçuklu devamı Osmanlı-Türk İmparatorluğu devleti idi. Dünya tarihinde uluslararası kitlesel değişimlerin de yaşanarak, nasıl birdenbire Türkiye Cumhuriyeti'ne dönüşüvermiştir.

Ya da Batılı ülkelerin 19. ve 20. yüzyıla geçiş yıllarında, en azından on yıl süren uluslararası savaşları sanki bizler yaşamamış mıydık? Eğer günümüzde açıkca gördüğümüz devletin yönetenlerinin söyledikleri arasında ABD'nin 4500 tırını Suriye'ye sokmuşlardır..." sözleri nedense doğru yazıldı. Oysa tamamen yanlıştır! Bahsi geçen ABD tırları Saddam dönemindeki işgal amacı için sokulan 180 kadar tırdan kalan sadece 16 tanesidir.

İşte bu örnekte olduğu gibi 100 yıl öncesini sözde yazan tarihçiler, siyasetçiler de aynen bu hataları yapıp gerçek yaşanılan tarih olarak yazmışlardı. Oysa 140 yıl önceki Osmanlı İmparatorluğu devletinde II. Abdülhamid Han ve II. Meşrutiyet döneminde AYDINLANMA'nın ilk ve gerçek atılımlarını ne yazık ki pek anlamamıştık.

Değerli okuyucularım, gelin bu dönemlerin asırlardır süregelmiş Osmanlı-Türk İmparatorluğu'nda öne çıkan asker-sivil aydınların, bize anlatılan sadece birkaç kişiden ibaret olmadığını öğrenirsek, gerçek tarih aydınlanmış olacak.

İşte bunlardan olan Muhiddin BİRGEN'in birebir II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinin önde gelen tahsilli, lisan bilen fikir adamlarından ve aydınlar arasında saygınlıkla sözü dinlenen birisi olduğunu... 20. yüzyıl başlarında Tanin gazetesinin başyazarlığını, ilk esnaf dayanışmasına yönelen Ziya Paşa'nın başlattığı yarım kalmış Kooperatifçiliğini...

Bakü Üniversitesi'nde Türk Tarihi ve Edebiyat doçentliğinden, II. Meşrutiyet dönemindeki Milliyetçiliğinin yarattığı milletvekilliğine kadar birçok iyi uğraşlar verdiğini bilmeden tarih eksik kalmıştır. Bu başarılı fikir adamının ilk kez kaleme aldığı Meslek dergisinde çıkan TÜRK ve OSMANLI kimlikleri devamı son çıkarılan TARİHİMİZ ve CUMHURİYET kitabı olmuştu.

Ancak ona göre II. Meşrutiyet döneminde yandaş da olduğu İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin siyaset, eğitim ve basın tarihlerini önemli öncelik sayıp gazetede halkı uyandırmakta olduğunu ne yazık öğrenmemiştik.

Bunun ötesinde ona halkın dayanışmasını uyandıran Osmanlı adına Almanya'da bulunduğu yıllar, Orta Avrupa'daki Germen birliğini kuran Von Bismark'ın öncelik saydığı Milliyetçilik fikrinin temel saydığını gördü.

Aynı yıllarda (1904-1912) Kırım Bahçesaray'dan yazları İstanbul'a gelip, toplantılar yapan Gaspıralı İsmail Bey, Yusuf Akçura ve gençlerden öne çıkmış Ziya Gökalp, Adnan Adıvar, askerî ordu subaylarından Selanikli Mustafa, Rauf Orbay, Kâzım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, vb.leriyle dirsek dirseğe bu toplantılarda buluşup, MİLLET ve ULUS kavramlarının nasıl kökleştiğini görenlerdendi.

İşte o yıllarda bütün bunları birebir yaşayan başkent İstanbul'daki aydınlara rağmen, II. Meşrutiyetle yönetimi ele geçiren İttihat ve Terakki'nin arasındayken onların ataları yüzünden bir devletin dört yıllık dünya savaşında nasıl yenildiğini yaşayanlardandı.

Büyük Harp bitince Versay sonrası Osmanlı Devleti ile yapılan 1918 MONDROS ATEŞKES Antlaşması'nın devamı artık MÜTAREKE yılları olacaktı. Bu sebeple acilen ve son olarak toplanan İttihat ve Terakki Cemiyeti, 1 Kasım 1918 günü tamamen feshedilmişti.

Fakat onların yerine M. Birgen gibi deneyimli fikir adamları acilen, gizlice bir TERAKKİ FIRKASI'nı kurmuşlardı. Ancak bildiğiniz gibi Mondros Şartları'nın yerine getirilmesi gecikince, 1919 Mayıs'ında hem de Osmanlı Padişahı hem Harbiye Nazırı Şakir Paşa'nın da onayıyla 9. Ordu Müfettişi Umumisi seçilip görevlendirilen Gazi Mustafa Kemal Paşa ve ekibi Anadolu'ya çıktı.

Konumuz bu değil ancak bilinmektedir ki, tarihlerde yazıldığı gibi 1919 yazında başlayan Amasya ve Sivas kongreleri sonrası 1920'de Ankara'da toplanan ülkenin kurtarıcılarına artık kitlesel bir bütünlüğün tamamlanması için gizli-açık haberleşmeler başlamıştı.

İşte bunlar arasında son Osmanlı milletvekillerinden sayılan Muhiddin Birgen'in de İstanbul Meclisi Mebusanı kapanınca, acilen Ankara'ya gittiklerini çok geçmeden 20 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi'ni açtığını bildik. Ne yazıktır ki okullarımızda okutulan tarih kitaplarında "Sivas'tan gelen temsil heyeti üyeleri meclisi kurmuşlardı..." denir. Yanlıştır! Çünkü temsil heyetinin üyeleri sadece 57 kişiydi, oysa Meclis 125 kişiyle açılmıştı... İşte onu tamamlayan, İstanbul'dan gelip de M. Bilgen gibi aydın milletvekilleri olduğunu nedense hiç öğrenmedik ya da öğretilmemişti.

Mustafa Kemal ile aldıkları kararla halkla da muhaberatı temin için II. Teşrinevvel 1920'de Ankara'da yayınlanacak YENİ GÜN gazetesini çıkardı. Aynı yıl içinde ordunun kurulup, silahların temini ve parasal yardım için çalışmalar yapan Mustafa Kemal ve ekibi, özellikle Rusya'daki Bolşeviklerden yardım almakla görevlendirilen Halil Kut Paşa, Azerbaycan'daydı.

Bu sebeple görüşmelerin tamamlanıp acilen de Ankara'ya yollanan yazıyla Moskova elçisi tayin edilecekti. Bunun için tayin edilen Ali Fuat Paşa'nın yanında yeni oluşan sistemi çok iyi bilen, Fransızca ve Rusça da bilen M. Bilgen de yollanmıştı.

Böylece 1921 Nisan'ında Ruslardan yüklü miktarda silah ve para yardımı alan ekibin içindeydiler. Bu yardımın sonucunda bilindiği gibi 1921 Ağustos'unda ünlü Sakarya Meydan savaşı kazanılıp, zafere ulaşıldı.

Bilinmelidir ki, milletin bilgi yeri için der ki:

"Türk ulusu, büyük bir hareketle silkinerek kendisini imparatorluğun pençesinden kurtarmış olmakla birlikte, ne yazık ki henüz onun tarih gerçeğinden, tarih zihniyetinden kendisini kurtaramamıştır..."

Okullarda MİLLÎ TÜRK diye okutulan kitaplarda yalnızca padişah isimlerini silmek suretiyle ortaya çıkanlar oldu. Öyle ki kendilerine Türk Müderrisi deme mantığı artık tarihte kalmıştır, yenilenmelidir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları